Böyle bir başlık. CHP’nin Türkiye için bir olumsuzlukları yumağı olduğunu çağrıştırır. Ama bir CHP’li de karşıt partilerin olumsuzluklar yumağı olduğunu söyleyebilir.
Bu, tarihten gelen kutuplaşma, cepheleşme, çatışma kültürümüzün bir resmidir.
Bunu aşmalıyız, gelişmiş demokrasilerde nasılsa, bizde de öyle olmalı.
Bu düşünceyle, Karar TV’de ‘Liderlerle ekonomi’ programını yapıyoruz. İlk mülakatı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptık.
Sayın Kılıçdaroğlu, programdan önce Elif Çakır, İbrahim Kahveci ve beni odasında ağırladı. Faik Öztrak ve Tunçay Özkan ve basın müşaviri Ömer Topsakal da oradaydı.
Tarih ağırlıklı güzel bir sohbet oldu.
Kavga edecek değildik ya!
BİLİMDEN ÖNGÖRÜLER
Partilerin uzlaşmaz kavgalara tutuşmasının milletleri nasıl etkileyeceği konusundan çok sayıda bilimsel araştırma var.
Ergun Özbudun Hocamızın 2003’te yayımladığı “Çağdaş Türk Politikası” adlı kitabının alt başlığı “Demokratik Pekişmenin Önündeki Engeller”dir.
Pekişme, yani konsolidasyon.
Özbudun’a göre otoriter ve çatışmacı siyasi kültür hem sivil tolumun gelişmesini engelliyor hem demokrasinin konsolide olmasını yani istikrarlı bir işleyişe kavuşmasını en azından çok zorlaştırıyor.
2003’ün liberal-iyimser ortamında yazılan bu kitapta, Ergun Hoca bu günkü sorunları öngörmüş ve uyarmıştı.
Bahsetmem gereken diğer eser, ünlü siyaset bilimci LaPalombara’nın 1966’da yayınlanan “Political Parties and Political Development” adlı kitabıdır.
Uluslaşma yani ‘millet’ haline gelme süreci ile partileşmeler arasındaki olumlu ve olumsuz etkileşimi anlatır.
Aşırı parçalanmış, çatışmacı, etnik olsun dini veya ideolojik olsun uzlaşmaz partilerin ulusal bütünleşmeye büyük zarar verdiğini anlatmaktadır.
Bizde de böyle değil mi? Artık aşmamız gerekmiyor mu?
KEMALİZMDEN SOSYAL DEMOKRASİYE
Sayın Deniz Deniz Baykal 1970’te yayınlanan “Siyasal Katılma” adlı akademik eserinde CHP’nin “değerler mücadelesi” veren bir parti olduğunu, sağın ise “hizmetler” kavramını öne çıkardığını anlatmıştı: Yol, su, elektrik, okul vs. götürenin oyları artıyordu,
CHP’nin o zamanki “değerler”i tek parti ideolojisiydi.
Bizde geçmişten gelen din-laiklik kutuplaşması en gerilimli fay hattıdır.
Kılıçdaroğlu partisini bu dar alandan çıkarıp kitlelere açmaya çalışıyor.
Din-laiklik kutuplaşmasının önemli ölçüde aşılmasında Kılıçdaroğlu’nun katkısı değerlidir.
AK Parti, kendi oy tabanını konsolide etmek için CHP’yi hâlâ eski devrim yıllarının veya 28 Şubat döneminin partisiymiş gibi göstermeye çalışıyor.
CHP ideoloji alanın dışına çıktığında önem kazanan faktörler demokrasi ve ekonomidir.
CHP daha İnönü zamanında “Kemalizm” kavramını programından çıkarmıştı.
Kılıçraoğlu döneminde CHP “sosyal demokrat” bir kitle partisine dönüşerek geniş kitlelere açılmaya çalışıyor.
CHP’nin farklı kitlelere açılmasında özgürlükleri ve hukuku savunmak ve aynı zamanda belediyelerde performans gösterebilmek, en önemli sınav alanlarıdır.
“Laf” (ideoloji) yapan ama “iş yapmayan” parti imajının sınandığı laboratuvar, büyükşehir belediyeleridir.
Merhum Erbakan’ın partileri de belediyelerdeki başarılarıyla tırmanmaya başlamıştı.
BELEDİYELERİN ROLÜ
Ankara’da gerçek bir belediyecilik ve halkta bütünleşme başarısı sergileyen Mansur Yavaş’ın su arıtma tesislerini yenilemek için kredi almasını AK Parti ve MHP çoğunluğu reddetti, İdari Yargı Sayın Yavaş’ın bu girişiminin “kamu yaranına” uygun olduğuna karar verdi!
Doğusu da budur.
Aynı engellemelerle İstanbul’da Ekrem İmamoğlu da karşılaşıyor. Galata kulesi bile İBB’den alınıp iktidarın elindeki Vakıflar’a bağlandı!
Virüs ortamında bile CHP’li belediyelerin önüne nasıl engeller çıkarıldığını biliyoruz.
Mahalli idareler seviyesinde rollerin nasıl değiştiğini görüyor musunuz?
Bizde iktidara gelmek “devlet benim” psikoloji yaratıyor: İhalelerden yargıya kadar!
Artık bu aşiret savaşlarının yerini medeni rekabet almalıdır.
Partiler ideolojileri itibariyle merkeze yaklaşmalı, siyasi kavga yumuşamalıdır.
Gelişmiş demokrasilerde kimin iktidara geldiği çok fark etmiyor. Çünkü hukuk sistemi ve kurumlar güçlü olduğu gibi partiler de çarpışan aşiretler değil, barışık kitle partileri!
Biz de o düzeye çıkmalıyız, o yönde her adım doğrudur; vatanseverliğin de gereği budur.