İsrail Cumhurbaşkanı Izaac Herzog’un ülkemizi ziyareti Ukrayna krizinin gölgesinde kalsa da son derece önemlidir, olumludur.
İki ülke de iyi ilişkileri özlemiş anlaşılan. Herzog’un uçağının dış yüzeyinde Ayasofya, Boğaz Köprüsü ve Galata Kulesi’nin çizimleri konulmuş, ‘barış ve işbirliği’ yazılmıştı.
Erdoğan Hirzog’u davet ettiği gibi Beştepe’de de en yüksek protokolle karşıladı.
Son haberlere bakılırsa, Türkiye, Arkeoloji Müzesi’nde bulunan 2 bin 700 yıllık İbranice bir yazıtı İsrail’e vererek jest yapacakmış.
‘ONE MINUTE’
Erdoğan’ın kabaca on yıl süreyle büyük kavgalar yaptığı Araplarla ve İsrail’le şimdi ilişkileri düzeltme çabasını doğru buluyorum.
İsrail’le ilişkilerin kopması, 29 Ocak 2009’da Davos’ta Erdoğan’ın, İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e “One minute” çıkışıyla başladı. Gerçekten heyecan verici, oooh dedirten, unutulmaz bir çıkıştı. Kitleleri de coşturmuştu. Ben köşemde, her şeye rağmen İsrail’le iplerin kopmaması gerektiğini yazmıştım:
“Başbakan’ı ‘Davos fatihi, dünya başbakan görsün’ diye pankartlarla karşılayıp coşkulu tezahürat yapan kalabalıklar ‘ipler’in farkında olmasalar da, bu ‘ipler’ çok önemli...” (Milliyet, 2 Şubat 2009)
O yıllarda Türkiye’ye yabancı sermaye yağıyor, ekonomi istikrarlı bir şekilde büyüyordu. İktidarın özgüveni yüksekti.
2011 seçim zaferi… 2011’de başlayan Arap Baharı’nın, Erdoğan’ın sözleriyle “yüz yıllık sınırlar kalkıyor… yüz yıllık esaret bitiyor” diye yarattığı heyecan bu özgüvene eklendi…
ORTA DOĞU’DA YALNIZLIK
Mısır’daki Temmuz 2013 darbesi üzerine Mısır rejimiyle büyük bir kavga başladı. Mısır yanlısı Arap otokrasileri aleyhimize döndü…
Doğu Akdeniz’de yalnız kalmıştık. Ocak 2019’da Mısır öncülüğünde kurulan “Akdeniz Gaz Forumu”nda İsrail, Yunanistan ve Rum yönetimi vardı, Türkiye yoktu.
Birlikte askeri tatbikat ve sismik araştırmalar yapıyorlardı.
Daha ekonomik olan “İsrail-Türkiye Gaz Boru hattı” unutulmuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Araplara “topunuz bir Türkiye etmezsiniz” diye tepki gösterdi. (14 Ekim 2019).
Fakat sahadaki durum değişmedi. Dahası, Türkiye, Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesini bütçeye aktarmak, “128 Milyar Dolar”ı piyasaya sürmek gibi bir iktisadi sıkıntı sürecine girmişti, ekonomi küçülüyordu…
İbrahim Kalın’ın Orta Doğu hakkındaki “yeni bir sayfa açılmalı” sözü, Beştepe’nin siyasetindeki doğru değişmenin işaretiydi. (3 Mart 2021)
Erdoğan “Mısır’la istihbari, diplomatik ve ekonomik ilişkilerimiz zaten devam ediyor” diyerek “eksen”e dönüşü resmen ifade etti. (16 Mart 2021)
BAE ile yeni sıcak ilişkiler, Suudi Arabistan’a ziyaret açıklaması ve Herzog’un Ankara ziyareti...
EKSEN’E DÖNÜŞ
Erdoğan Herzog’la görüşmesinde, gayet tabii, en çok “enerji işbirliğini” vurguladı. Hatta Doğu Akdeniz’de “sismik araştırmaları birlikte yapabiliriz” diye konuştu. Doğu Akdeniz’deki yalnızlıktan çıkabilmek ne kadar acil ve önemli, görüyorsunuz.
Keşke bu jeopolitik gerçekler baştan düşünülseydi, tepkilerimiz diplomatça olsaydı, değil mi? Evet maliyeti çok ağır oldu ama neresinden dönülse kârdır…
Prof. Bilal Sambur, Herzog’un ziyareti üzerine kaleme aldığı makalesinde şöyle diyor:
“Herzog’un ziyareti, Türkiye’nin İsrail’e meydan okuma iddiasının olmadığı anlamına gelmektedir. Ayrıca Herzog’un ziyareti, popülist muhayyilede kurgulanan One Minute efsanesinin gerçekte hiçbir karşılığının olmadığını göstermesi açısından önem taşımaktadır.” (Independent Türkçe, 12 Mart)
Uğruna canlar verilen inanç ve ideolojilerin fevkalade zengin tarihlerine laboratuvar gibi bakarsak görülür ki, ölümüne kavgalar da vardır, barış ve uzlaşmalar da… İslami terimle “musalaha” yani. Peygamberimizin Hudeybiye barışı mesela.
Doğru olan nerede ne dozda çatışma, nerede nasıl uzlaşma gerektiğini duygularla değil, somut verilerle ve rasyonel akılla kestirebilmektir. Buna diplomasi diyoruz.
Şimdi Erdoğan, Ortadoğu’da Türkiye’nin geleneksel “eksen”ine dönüyor, bunu zaruri buluyor.
Dileyelim, bütün dış politikamız, her alanda geleneksel “eksen”ine dönsün.