Tayyip Erdoğan’ın papaz elbisesi

Taha Akyol

Siyasi kültürümüzde kronik hastalıklar vardır. Kendimizi tek ve mutlak doğru, karşıtlarımızı mutlak yanlış ve hain sanmak… Sanmakla yetinmeyip buna inanmak ve kavgasını yapmak…

Fatih Erbakan’ın partisinden MKYK üyesi Mehmet Aras’ın, Tayyip Erdoğan hakkındaki sözleri:

“Milli Görüş elbisesini çıkarıp papaz elbisesini giydi. Eş başkanlık yaptı. Irak’ın bombalanmasını kabul etti. Ben karşıyım arkadaş. Ben Erbakan Hoca’nın çizgisindeyim. Erbakan Hoca ne diyordu, ‘Ben AK Parti’nin günahına ortak olamam’. Irak savaşı zamanında havaalanlarını açtı, limanları açtı. Iraklı Müslüman kadınlara Amerikan askerleri tecavüz etti…”

Erdoğan ve herkes eleştirilir elbette… Bir toplumda eleştiri yoksa istibdat vardır, zihinler uyuşur.

Eleştirinin doğrusu yanlışı olur… Ama bu “papaz elbisesini giydi” sözü bir zihniyet hastalığının ifadesidir.

‘YAHUDİ KOMPLOSU’

O kesimin ateşli şarlatanlarından Şevki Yılmaz, bir fahri doktora töreninde merhum Turgut Özal’ın giydiği akademik cübbeli fotoğrafını göstererek Özal’a papaz demişti! Ailenin açtığı dava üzerine 15 Nisan 1998 tarihinde 21. Asliye Hukuk Mahkemesi, “Turgut Özal’ın manevi hatırasına hakaretten” Yılmaz’ı mahkum etmişti.

Aynı Şevki Yılmaz’a göre “CHP zihniyetinin kurduğu” Merkez Bankası’nın gerçek sahipleri “Sabetayistler… Abdülhamid’i tahttan indiren aileler… Rockefeller’in Türkiye’deki temsilcileri”dir!

1931’de kurulan Merkez Bankası’nın hisselerinin sadece yüzde 15’i devletindi. Kalanı belli bir orandaki dağılımla şirketlere, bankalara, vatandaşlara aitti. Memurların maaşından ufak kesitlerle onlara da hisse verilmişti.

Bu, Banka’nın bağımsızlığına içeride ve dışarıda güven yaratmak içindi. Benim “Laf Dinlemedi” kitabımda ayrıntıları vardır. Şevki Yılmaz bu gerçekleri bilmiyordu, araştırmak için merak da duymuyordu.

Çünkü zihninde “dış güçler, Sebatayistler, Yahudiler” şablonu hazırdı!

Bu Şevki Yılmaz şimdi ateşli bir AK Parti yanlısıdır.

Dini olsun laik olsun, bütün komplocu düşüncelerin özelliği, zihnimizin dışındaki karmaşık olaylara, hiçbir araştırma yapmadan ve bilgi sahibi olmadan, zihnimizin içindeki “komplo” etiketlerini yapıştırmaktır.

YÜZYIL ÖNCE

Sadece kendimiz her konuda tek doğru isek, farklı düşünenler, hele de karşıtlarımız ne olur? Hain, ajan, düşman…

Yüz yıl önce muhalif gazeteci Hüseyin Cahit Bey şöyle yazıyordu:

“Bizden başka türlü muhakeme edenlerin doğru düşünmüş olabileceklerine ihtimal veremediğimiz için memlekette derin bir sekterlik ruhu vardır. Zerre kadar müsaadekârlık yoktur.”

Hüseyin Cahit (Yalçın) şöyle devam ediyordu:

“Aynı zamanda gayet suizan sahibiyiz. Hüsnüniyetle hata yapılabileceğini kabul etmeyiz. Birisi bizden farklı düşündü mü bu mutlaka yanlıştır ve kasti bir yanlıştır. Çünkü mademki akıl için tarik birdir, mademki bizim aklımız hakikati bize şu veya bu veçhile göstermiştir… o adam ya ahlaksızdır, yahut haindir, ya satılmıştır ve bundan dolayı kasten bizim kanaatimize muhalif surette söz söylemektedir!

İşte memleketin münevverlerinin, dünkü ve bugünkü devlet adamlarının zihniyeti…

Bir fert diğer bir ferdin hamiyet-i vataniyesinden şüphe etmek cüretkarlığını nereden bulabilir?” (Tanin, 18 Ekim 1923)

Yüz yılda kaç arpa boyu yol almışız dersiniz?! Bilimsel zihniyeti kavrama neden dört asırdır gerilerde yürüyoruz, düşünmek gerekmiyor mu?

ERDOĞAN VE KOMPLO ZİNİYETİ

Erdoğan’a “papaz elbisesi” yakıştırmak bir zırvadır, zırvadan öteki siyasette karşıtını “düşman” görme şeklindeki vahim zihniyetin bir örneğidir.

Erdoğan böyle komplo teorileriyle suçlanmıştı. AK Partiyi İsrail’in kurduğu söylenmişti. “Bizansın çocukları” diyenler de olmuştu.!

Bazı Atatürkçüler de bu partiyi Amerika’nın “ılımlı İslam projesi” olarak suçlamışlardı…

Erdoğan o zaman dış güçler faktörünü reddediyor, sorunları kendimizde aramamız gerektiğini söylüyordu.

Hazin olan, Erdoğan’ın, şimdi kendi rakiplerini “dış güçler, akılları dışarıdan, terörist işbirlikçisi, küresel efendilerinin talimatı” gibi aynı vahim zihniyetin usullerini kullanarak suçlamasıdır.

Siyasi güç mücadelesinde, sadık taraftarlar oluşturmak için karşıt siyasi hareketleri düşman göstermek ülkeyi kutuplaştırmakla kalmıyor, analitik düşünmeyi, sonlara akılcı çözümler geliştirmeyi engelliyor... İşte bu “sekter” siyasetin son on yıldaki eseri, ülkenin on yıl geri gitmesi oldu. Vahim değil mi?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (249)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.