İYİ Parti lideri Meral Akşener’in açıklamalarındaki iki vurgu, önümüzdeki dönem siyasetinin iki ana vasfını yansıtıyor:
. Sistem tartışması sürecek. Akşener, üç şirketin araştırmasına göre, güçlendirilmiş parlamenter sistemi isteyenlerin oranının yüzde 64’e çıktığını söylüyor.
. Akşener ittifak vurgusu yapıyor. İktidar da muhalefet de önümüzdeki seçimlere ittifaklarla gidecek. Zaten ‘ittifak yapmayız’ diyen bir parti yok.
SİSTEM SORUNU
Temmuz 2019’da Piar’ın araştırmasında da parlamenter sistem isteyenlerin oranı yüzde 62.5 olarak çıkmıştı.
Birkaç puan aşağı veya yukarı; belli olan şudur ki, CB Hükümet sisteminin yüzde 52 olan desteği de azalmış vaziyette.
“Türkiye’yi uçuracak” denilen sistemde, Ömer Çelik’in ifadesiyle, “yer yer kireçlenmeler” oluştu. İktidar milletvekilleri kendilerini “Züğürt Ağa”ye benzetiyor, “ben hiçim” diye konuşuyorlar.
“Gazi Meclis” unvanına hakkıyla layık olan TBMM, bu sistemde, Amerikan kongresinin sahip olduğu pek çok yetkiden mahrumdur. Atamaları denetleyemez mesela.
Kuvvetler ayrılığında benzeri olmayan yetkileri Cumhurbaşkanı’nda toplayan bu sistemde kamu kurumlarının “kurumsal kimliği” zayıfladı… Merkez Bankası, bağımsız düzenleme ve denetleme kurumları, Dışişleri Bakanlığı, zaman zaman yargı ve nihayet Meclis’te partili çoğunluk bu durumda.
Termik santrallere filtre takılmasını erteleyen kanun için Meclis’te kalkan eller, bu yasanın Beştepe’den geri dönmesini de alkışlamadı mı?
KURUMLAR DEVLETİ
Hukuk devleti kurumlar devletidir. Yetkilerin bir makamda yoğunlaşmasıyla verimli objektif yönetim sağlanamaz.
Bu yüzden modern devlet hayatında “kurumlara güven” son derece önemlidir: Kurumların kişisel ya da siyasal değil, kurallara göre hareket edeceğine güvenmek… Bunun denetleneceğine de güvenmek…
Moody’s gibi derecelendirme kuruluşlarının araştırmalarındaki kıstaslardan birinin “kurumsal güçlülük” ölçümleri olduğunu belirtmeliyim.
Bu konuları medya eliyle kontrol altında tutmak uzun süre mümkün olmaz.
Güvenilir araştırmalar manşetlere bakarak değil, objektif verilere dayanarak yapılır çünkü.
Bizim birkaç yetkin üniversitemizde de CB sisteminin kurumlara ve denetim ilkesine etkileri konusunda tez çalışmaları yapılıyor.
Yurt dışında birçok akademik araştırma var.
AB’ın en yüksek hukuki danışma kurumu olan Venedik Komisyonu’nun raporları da ortadadır ve olumlu değildir.
Bunların ne kadar önemli olduğunu mesela Sayın İbrahim Kalın çok iyi bilir.
SİSTEM NASIL DEĞİŞTİ?
Türkiye’ye lazım olan; kuvvetler ayrılığına, güçlü denetim ve denge mekanizmalarına ve sağlam kamu kurumlarına dayalı bir hükümet istemiydi. Başkanlık olabilirdi, parlamenter olabilirdi.
Olmadı, CB sistemi oldu.
Fransa’da 2008 yılında anayasada beş maddeyi değiştirmek için kurulan Balladour Komisyonu tam bir yıl çalışmıştı. Sizde ise CB sistemi birkaç ay içinde hazırlanıp Meclis’ten geçiriliverdi.
Komisyon çalışmaları yapılmadı, enine boyunu tartışılmadı.
Üstelik yüzde 52 gibi hukuken meşru fakat sosyolojik ve siyasi olarak yetersiz bir oyla kabul edildi. Halbuki Binali Yıldırım’ın isabetle belirttiği gibi:
“Sistem değişikliği, anayasa değişikliği, toplumun yüzde 100’ü değilse bile büyük bir kesimini, kahir ekseriyetini kapsaması lazım, onların kabul edebileceği bir metin olması lazım…” (25 Temmuz 2016)
Hem böyle olmadığı için hem aşırı yetki yoğunlaşması sebebiyle CB sistemi giderek daha çok tartışma konusu oluyor.
PARTİLERİN KONUMU
CHP ve İYİ parti “güçlendirilmiş” yahut “rasyonelleştirilmiş” parlamenter sistemi savunuyor.
İktidarın başarılı ve sorunlu dönemlerinde yönetimde bulunan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan yetkilerin kurumlaşma yönünde olduğu parlamenter sistemle, yetkilerin kişiselleşme yönünde olduğu CB sistemini yakından gözlemlediler. Onlar da parlamenter sistemi savunuyor.
Meral Akşener’in “millet ittifakı”nın sürdürme ve aynı zamanda yeni kurulmakta olan bu iki partiye sıcak mesajlar vermesi genel siyasi hayatımızda bir başlangıç olmalı…
Dileyelim de bu partiler uygun bir zamanda bir uzmanlar komisyonu kursunlar; “denetimli ve dengeli” bir parlamenter sistemin ayrıntılı akademik çalışmasını başlatsınlar.