Çünkü Şimşek’in “rasyonel zemine dönüşten başka çaremiz yok” sözü, en azından CB sisteminde geçen beş yılda akılcı politikalardan nasıl uzaklaşıldığını tescil ettiği gibi tek doğru yönü de gösteriyor: Rasyonel politikalar…
Şimşek ABD’deki bir konuşmasında, kullandığı “locals” kelimesi “yerel halk” diye tercüme edilince kıyametler koptu. Halbuki finans dilindeki anlamı “yerleşikler” demektir, dış değil ülkede yerleşik yatırımcılar...
ŞİMŞEK’E HÜCUMLAR
Şimşek için “Sömürge valisi gibi konuşuyor” diyenler oldu! Ve Devlet Bahçeli her zamanki ateş püsküren üslubuyla konuştu:
“Türk milletini ‘yerel halk’ ifadesiyle değersizleştirmeye hizmet eden müfsit zihniyettir, son günlerde maruz kaldığımız skandalların asal sorumlusu olduğunu hiç kimse inkar edemeyecektir…”
Herkes bu sözleri Şimşek için söylenmiş olarak algıladı, haberler bu şekilde yayınlandı. Sonra Bahçeli’nin bu sözleri Ankara ve İstanbul belediye başkanları için söylediği şeklinde açıklamalar yapılarak siyasi bir gerilimin çıkması önlenmek istendi.
Her ne olursa olsun, Şimşek’in vatanseverliğinden ve dürüstlüğünden asla şüphe edilemez. Bugünkü makamına ihtiyacı yoktur. Ülkemize hizmet için bu görevi kabul etmiştir.
ŞİMŞEK NE YAPTI?
Şimşek yetersiz ama önemli bir başarı da sağladı. Türkiye’nin risk pirimi azaldı. Patlamak üzere olan bütçe kısmen olsun disipline alındı. En tehlikelisi, cari açık azalma eğilimine girdi. Dışarıda güven oluşmaya başladı. Bu güvenin “Mehmet Şimşek’in şahsına”, yani onun ortodoks politikalardaki tutarlılığına olduğu açıkça yazıldı. (Financial Times, 12 Şubat)
Fitch, Moody’s ve JP Morgan olumlu açıklamalar yaptı. IMF daha geçen Cuma günü Şimşek’in programına destek açıkladı.
İktidarın, yanlışlarını örtmek için kitlelerde takıntı haline getirdiği “dış güçler” efsanesi bir tarafa, bunlar ülkeye yatırım gelmesi için gereken güven ortamının oluşmasına katkıda bulunan gelişmelerdir.
Nitekim bu “dış güçler”den Dünya Bankası, üretim projeleri için 18 Milyar dolar destek açıkladı. Fakat önemli eksikler var ve nihai başarı çantada keklik değil.
Eksiklerin en önemlisi yapısal reform denilen bir programın ortaya konulamamış olmasıdır. Orta Vadeli Program uygulanıyor ama “para politikası” (Merkez Bankası) ve bir ölçüde de “Maliye politikası” (bütçe) ile sınırlı gözüküyor.
YAPISAL REFORMLAR?
Önde gelen iktisatçılardan Prof. Selva Demiralp, altı ay önceki yazısında, enflasyonun tek sebebinin para politikaları olmadığını, “erozyona uğramış kurumsallık, yapısal reformlarda ihmal, yatırım iştahında düşüş, vergi sisteminde çarpıklıklar ve potansiyel üretim kapasitesinde yaşanan gerileme” gibi yapısal sorunlara dikkat çekmiş ve Şimşek’in henüz bu sorunları kapsayan bir “istikrar programı ortaya koymadığını” yazmıştı. (11 Eylül 2023)
Altı ay geçti, ortada hâlâ böyle bir program yok. Prof. Demiralp geçen hafta şöyle yazdı:
“Altı ay önceki yazımda ilk yüz günün sonunda halen kapsamlı bir istikrar programı açıklanmadığını not etmiştim… Altı ay sonra halen bir istikrar programından bahsedebilmek mümkün değil. Merkez Bankası’nın attığı adımları altı ay önce de olumlu buluyordum, halen de buluyorum. Ancak enflasyonu sadece merkez bankası çabaları ile düşüremeyiz.” (13 Nisan)
Alnı şekilde MB eski Başekonomisti Prof. Hakan Kara da para politikalarının yeterli olmayacağını, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının kanunla düzenlenmesi gibi yapısal reformlar gerektiğini yazıyor. (23 Nisan)
Bu sütunun okurları bilirler, Merkez Bankası’nın, CB sisteminden kaldırılan bağımsızlığın kanunla yeniden getirilmesini ben de defalarca yazdım.
Yapısal reformlar olmayınca ne oluyor? Şimşek’in söylediği “locals” yani yatırımcılar ve da halk enflasyonun düşeceğine güvenemiyor. TL’ye güvensizlik, dövize, altına, tüketime hücum devam ediyor.
Ancak sorun şu ki “yapısal reform”lar, CB sisteminin Cumhurbaşkanına verdiği bazı yetkilerin daraltılmasını zorunlu kılıyor. Sanırım Şimşek’in de tıkandığı nokta bu.