İktidarın hazırladığı seçim kanunu değişikliği, açıkça muhalefetin aleyhine, iktidarın lehine tasarlanmış bir siyasi mühendislik metnidir.
Seçimlerin “hür ve âdil” yapıldığına milletin büyük çoğunluğunun güvenmesi gibi yüksek felsefi ve siyasi etik değerlerden ziyade, “bizi kazandırsın” düşüncesiyle hazırlanmış bir kanun teklifidir bu.
Dört noktada ciddi surette sakıncalı buluyorum…
PARTİLİ CUMHURBAŞKANI
Mevcut seçim kanuna göre seçim dönemlerinde “başbakan ve bakanlar” seçim çalışmalarında resmi araçlarını kullanamazlar, resmi protokol uygulanamaz, karşılama törenleri yapılamaz… (Madde 65)
Buradaki amaç seçimlerde sadece partilerin yarışması, “devlet”in karıştırılmamasıdır.
İktidarın teklifinde, “CB sisteminde başbakan yok” denilerek bu haklı yasak sadece bakanlara uygulanıyor.
Peki, partili ve dahası parti lideri Cumhurbaşkanı?!.
Cumhurbaşkanlığı forsuyla, cumhurbaşkanlığı protokolüyle, bütün kamu kurumların cumhurbaşkanına arz edeceği saygı ve itaatle hatta gerektiğinde cumhurbaşkanlığı bütçesiyle seçim döneminde faaliyetlerde bulunabilecek!
Başbakan’ın durumundan daha ağır bir şekilde “devlet”in seçime sokulmasıdır bu! Zira CB sisteminde, başbakandan daha çok daha ileri dozda “devlet” ve “parti” aynı şahısta birleşmiştir.
TEMSİLDE ADALETSİZLİK
Teklifine göre ittifaka giren partilerin çıkaracağı milletvekili sayısı, ittifakın oylarıyla değil, teker teker partilerin oylarıyla belirlenecek. Bunun anlamı, Millet İttifakı’nı oluşturan partilerden belli bir büyüklüğe ulaşamayanların oylarını boşa çıkarmaktır.
Öyle bir durumda oransal dağılım AK Parti’ye yarayacaktır. Millet İttifakı ise alacağı toplam oydan daha az oranda milletvekili çıkarabilecektir.
Muhtemelen HDP Meclis’te kanunların kabul ve reddinde kilit parti olacaktır.
Güç hırsı nasıl bir sistem tıkanması yaratabilecek, görüyorsunuz.
Siyaset bilimci Prof. Tanju Tosun, Millet İttifakı’ndaki partilerin ortak adaylar, hatta ortak listeler hazırlamak gibi çok zor bir durumla karşı karşıya kalabileceğini belirtti. “Zaten böyle bir iktidarın adil oynamasını kimse beklememeliydi” diye de yazdı.
Görüşmemizde Prof. Tosun, sadece Millet İttifakı’ndaki küçük partilerin değil, illerde ikinci sırada gelememesi durumda MHP’nin de kaybedebileceğini, iller düzeyindeki oy dağılımın belirleyici olacağını belirtti.
Her durumda temsilde adalet daha da bozulacak.
KIDEMLİ HAKİM YERİNE KURA
Teklif il seçim kurullarında başkanların “en kıdemli hakim” uygulamasına son veriyor, onun yerine, birinci sınıf hakimler arasından kura çekilecek… Niye?..
AK Parti iktidarında bilinen sınav sitemleriyle atanmış yargıçlar birinci sınıf hakim statüsüne geldilerse kurada çıkıp il seçim kurulu başkanı olabilsin diye.
Diyeceksiniz ki, itiraz mercii olarak Yüksek Seçim Kurulu var…
YSK’nin nasıl bir yapılanmaya getirildiğini İstanbul seçimlerinin iptalinde gördük. Saygın anayasa hukukçularımızdan Prof. Kemal Gözler’in “Türkiye Nereye Gidiyor” adlı değerli eserinde “YSK’nın bağımsızlığı üzerine gözlemler ve değerlendirmeler” bölümü okumanızı tavsiye ederim.
GRUP YETKİSİ
Yeni bir partinin seçimlere girmesi için Grup kurmuş olması yetmeyecek, teşkilatlanma düzeyine bakılacak…
Seçime girmesi engellenmek istenen İYİ Parti bu yolla seçimlere girmişti, başka bir ‘sürpriz’ istemiyor iktidar.
İktidarın kaygı boyutlarını görüyorsunuz.
ANAYASA’YA AYKIRI
Teklifin, demokrasinin can damarı olan seçimleri büyük çoğunluğun güveneceği ve uzlaşmayla benimsenmiş kurallara göre değil, kendi çıkarına öncelik vererek düzenlemek istendiği açık.
Halbuki, Anayasa Mahkemesi’ne göre:
“Hukuk devletinin tanımına giren birçok unsurlardan birisi de kamu yararı düşüncesi olmaksızın, başka deyimle, yalnızca özel çıkarlar için veya yalnızca belli partilerin veya kişilerin yararına olarak herhangi bir yasanın kabul edilmeyeceğidir. Kamu yararı bulunmayan bir kanun, Anayasa’nın 2. maddesi hükmüne aykırı nitelikte olur ve dâva açıldığında iptali gerekir.” (27 Haziran 1967, K. 1967/20)
Hatta, “Temsilde adaletin ağırlığı, yönetimde istikrarın temel koşuludur. Adalet istikrar sağlar…” (18 Kasım 1995, K. 1995/59)
Teklif yasalaşırsa bugünkü AYM iptal eder mi?
AYM’nin üye kompozisyonu “hak eksenli” hukuk anlayışından “otoritenin takdir yetkisi” anlayışına doğru değişmekte olduğu için emin değilim.
Fakat ben yazmaya devam edeceğim.