Yüksek devlet protokolünde Diyanet’in yer alması, ölçülü ve yerinde olursa doğru olur. Bir ibadethanenin, dini bir eğitim veya hayır kurumunun, ilgili bir tarihi eserin açılışında Diyanet Başkanı, Cumhurbaşkanıyla birlikte yüksek protokolde yer alabilir. Ben bunu, dine saygının bir ifadesi olarak gerekli de bulurum. Fakat sadece Cumhur İttifakı liderlerinin ve Doğu Perinçek gibi yakın bulunan politikacıların davet edildiği törenler açıkça siyasidir ve Diyanet’in uzak durması lazımdır.
İHLASLI VE VAKUR
Pandemi sırasında tabii olarak cemaatle namaz kılmaya son verilmişti. Cuma namazı kılınmamış olmasın gibi haklı bir hassasiyetle sınırlı sayıda cemaatle Cuma namazı kılınmıştı. Hangi camide? Siyasi bir mekan olan Beştepe’deki camide!..
Şöyle eleştirmiştim:
“CB sisteminde Beştepe siyasi bir mekandır. Bu özel Cuma namazını, Diyanetin bahçesindeki Ahmet Hamdi Akseki camisinde kılmak daha ihlaslı ve daha vakur olmaz mıydı?!” (14 Ocak 2020)
Yahut bu özel Cuma namazı bir Selatin camisinde, Ankara’da Kocatepe Camisinde de olabilirdi. İhlaslı ve vakur duruş bunu gerektirmez miydi?
Yine pandemi döneminde iktidar, belediyelerin yardım toplamasını yasaklamış, aşevlerini kapatmış, toplanmış bağışlara el koymuştu. Çok yanlış ve açıkça partizan bir davranıştı bu.
Diyanet ne yapmıştı? “Zekâtların bu günlerde ulusal düzeyde başlatılan dayanışma kampanyaları vasıtasıyla toplanıp hak sahiplerine ulaştırılması caizdir” diyerek adresi belli bir fetva yayınlamıştı! (3 Nisan 2020)
İHLAS VE İLİM
Diyanet siyasete kesin surette mesafeli durarak itibar kazanır. İhlas da bunu gerektirir. Diyanet’in bilhassa ilmi eserler yayınlaması lazımdır. Diyanetin, büyük âlim merhum Ahmet Hamdi Akseki’den itibaren gelişen böyle bir geleneği de vardır. Muhterem Ali Bardakoğlu zamanında 7 cilt hadis külliyatı ve Alevi İslamın tasavvuf klasikleri yayınlandı. Muhterem Mehmet Görmez zamanında Sava Paşa’nın “İslam Hukuku” adlı eserinin yeni baskısı yapıldı. İkinci Meşrutiyet döneminin büyük fıkıh ve hukuk âlimlerinden Seyyid Bey ve Mansurizade Said Bey’in eserleri yayına hazırlanıyordu, kaldı.
Diyanet, itibarını makam arabalarında, siyasi törenlerde değil, herkesçe görülecek ihlaslı davranışlarda ve ilmi neşriyatta aramalıdır.
Yanlış bir kavram olan “dinin güncellenmesi” konusunda içtihat odaklı eserler yayınlayacaktı, ne oldu?
A4 KAĞIDINDA TASARRUF
Tabii ki Diyanet bu davranışlarında yalnız değil. Hatta bu davranışların siyasetten Diyanet’e sirayet ettiği de söylenebilir. Mehmet Şimşek’in valilere hitaben söylediği sözleri hatırlıyorsunuz, değil mi?
“Ben defterleri sonuna kadar kullanıyorum. Kağıt falan kullanmıyorum… Bu babamızın parası değil. Hepimizin parası, milletin parası. 2,7 trilyon lira bütçe açığı vereceğiz arkadaşlar. Onun için lütfen tasarruf tedbirleri konusunda maksimum hassasiyet gösterin.” (16 Ocak 2024)
Dört ay geçti, devlet yetkilerini, devlet gücünü kullanan makamlarda bir tasarruf gördük mü? Şimşek bir A4 kağıdının hesabını hatırlatırken, uçak filoları, sürü sürü lüks makam arabaları, makam odaları, çifter çifter maaşlar…
Tasarruf Haziran’da başlayacakmış; Şimşek’in göreve gelmesinden bir yıl sonra yani!
DENETİM VE DENGE
“itibardan tasarruf olmaz” sözü yanlıştır. İtibar, asıl tasarrufla sağlanır.
Bir Merkel’i hatırlayın bir de bizim zirveleri?..
Artık kral dairelerinden daha şatafatlı ilçe belediye makamlarımız, makam arabalarımız… Ve de 500 milyar dolar dış borcumuz, 2.7 trilyon lira bütçe açığımız var!
İslam’ın en büyük devlet adamı Hz. Ömer’in, Şam Valisi Muaviye’yi şatafatlı yaşantısından dolayı nasıl eleştirdiğini hatırlıyor musunuz?
Çağımızda Sayıştay’ın yetkilerini genişletmek ve etkinleştirmek, kuvvetler ayrılığı ilkesini gerçekleştirmek, Meclis denetimini iktidarların insafından kurtarmak gibi anayasal düzeyde modern “denetim ve denge” düzenlemeleri lazım.
Sayın Numan Kurtulmuş, anayasa turlarınızda çantanızda bunlar da olacak mı?!