Putin ‘dost’ mu?

Taha Akyol

Suriye’de on yıla yaklaşan iç savaşın Türkiye açısından en kritik dönemini yaşıyoruz

Suriye’de daima PKK uzantısı teröristlerle ve IŞİD’le savaşmış olan Türkiye, şimdi İdlib’de rejim güçleriyle de savaşıyor.

Rejimin arkasında Putin var tabii.

5 veya 6 Mart’ta Moskova’da Erdoğan-Putin görüşmesi olacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Putin’e “aradan çekilin, bizi rejimle baş başa bırakın” dediğini açıkladı.

Rusya, Şam rejimini Türkiye ile baş başa bırakır mı? Yakından görelim.

DÖNÜM NOKTASI: IŞİD

Suriye Baas rejimi öteden beri Moskova’ya dayandı. Suriye ordusu tamamen Rusya tarafından eğitildi; Dr. Can Kasapoğlu’nun belirttiği gibi Suriye ordusuna o dönemde “Arapça konuşan Kızıl Ordu” deniliyordu.

Putin, Suriye iç savaşını iyi değerlendirerek Şam’ı kuklası haline getirdi.

2014 sonlarında Suriye’de IŞİD’in 10 milyon nüfusa hükmeder hale gelmesi sonraki bütün kötülükleri körükleyen dönüm noktası oldu.

Meşhur “Kobani kuşatması” Ekim 2014’teydi.

Obama “Esat gitmeli” diyordu, ama IŞİD’in böyle büyümesi üzerine Obama yönetiminin Rusya ile “Esat’ın başta kalabileceği” yolunda 2015’in yaz aylarında görüşmeler yaptığı ortaya çıkacaktı.

ABD, karada IŞİD’le çarpışacak güç olarak, Türkiye’nin itirazlarına rağmen YPG’yi seçecekti! Sonrası malum…

SURİYE’DEKİ RUSYAŞİD

Rusya ise 2015 Eylülünden ibaren “terörle mücadele” gerekçesiyle Suriye’deki askeri varlığını ‘muazzam’ boyutlara çıkardı.

26 Ağustos 2015’te Putin ve Esat bir anlaşma imzaladı: Suriye’nin Himeymin hava alanı, kayıtsız şartsız Rus ordusunun kullanımına açıldı. Görev yapacak Rus askerî personelin “hukuki dokunulmazlık” sahibi olacağına dair bir madde de var anlaşmada!

Ekim ayında Rus uçak gemisi boğazlardan geçerek doğu Akdeniz’e demirleyecekti.

Batılı araştırma kurumları Rus Hava Kuvvetlerinin Suriye’de hava sahasını elde tutmak için günde konjonktüre göre 2.3 milyon ilâ 4 milyon dolar harcadığını, tanesi 1.2 milyon dolar olan 3M-14T füzelerini de yoğun olarak kullandığını belirtiyor. (Wikipedia)

2015’ten itibaren ibre tersine dönecek, Esat güçlenecekti.

Ankara bu değişimi zamanında görerek politikasında buna göre ayar yapmadı; “Esat gitsin”e kilitlenmeyi devam ettirdi.

SURİYE ORDUSU?

Putin Suriye’deki amaçlarını daha beş yıl önce şöyle açıklıyordu:

“Suriye’deki amacımız, meşru iktidarı (Baas) istikrara kavuşturmak ve uzlaşma zemini hazırlamaktır” diye açıklama yaptı. (11 Ekim 2015)

Suriye rejiminin kalıcı hale getirmenin, Rusya tarafından birinci derecede stratejik hedef olduğu açıktır.

Niye? Çünkü Sovyet ve Baas tarihlerinden gelen organik bağlarla birlikte, Putin Rusyası Suriye’yi bütünüyle bir üs haline getirerek Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da stratejik bir güç haline gelmiştir.

Bırakır mı; hatta geri adım atar mı?

Doğu Akdeniz’de ve Orta Doğu sorunlarında Putin’in Türkiye’yi desteklediğini hiç gördünüz mü?

Orta Doğu hesaplarından dolayı PKK’yı bile terör örgütü saymıyor adam!

Can Kasapoğlu’nun belirttiği gibi, İdlib’de 34 Mehmetçiği şehit eden “25. Tümen ve 5. Kolordu, bizzat Ruslar tarafından, iç savaş sırasında kurulmuştur.” (Karar, 2 Mart)

ERDĞAN-PUTİN GÖRÜŞMESİ

Putin, Türkiye ile Batı arasındaki sorunlardan da istifade ederek, Ankara’nın gözünde Batı’ya karşı bir seçenek olabileceği umudunu da yarattı...

F-35’leri riske atıp 2.5 milyar dolara S-400 aldık; neye yarıyor?!

Putin’in tavrı mı değişti?!

Daha Erdoğan-Putin görüşmesinden dört gün önce Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov “Rusya dışındaki tüm ülkelerin askerlerinin Suriye’de uluslararası hukuka aykırı olarak bulunduğunu”, İki liderin görüşmesinin “zorlu geçeceğini” söylüyor! (1 Mart)

Moskova, Şam’a açıklama yaptırıyor: “İdlib’de hava sahasını kapattık, her uçuşa düşman muamelesi yapacağız.” (3 Mart)

Bunlar Erdoğan-Putin görüşmesinin nasıl geçeceğine dair işaretler…

Putin’in Erdoğan’la görüşmesinde Türkiye’yi tepkiye sevk etmeyecek ama Esat’ı da zaafa uğratmayacak bir yol izleyeceğini sanıyorum.

Sonuçta, iç savaş bir gün bittiğinde Rusya ve Baas Suriye’de yine etkili olacak ve bize dostça davranmayacaklar! Ufukta gözüken maalesef budur.

Her hal ü kârda, Ankara’nın son on yıldaki dış politikasını gözden geçirmesi ve 2010’a kadar bütün Cumhuriyet hükümetlerinin izlediği “eksen”e yönelmek üzere revize etmesi gerektiği apaçık ortada.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (45)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.