Türkiye 2021 yılının ilk çeyreği itibariyle yüzde 7.1 oranında büyümüş… İktidar medyası büyük zafer edasıyla ilan ediyor. İktisatçılar bu büyümenin sağlıklı olmadığını söylüyor. İbrahim Kahvecinin dünkü yazısına bakabilirsiniz, “Büyüme gerçek olamaz” diyor.
Benim alanım iktisat değil, sadece iki ciddi uyarıyı hatırlatacağım: Dünya Bankası, iki gün önce Türkiye ekonomisinin durumunun “belirsiz” olduğunu söyledi, iki sebepten: Para politikasının yani Merkez Bankası’nın ne yapacağının belirsizliği ve pandemi tedbirlerinin sonuçlarının belirsizliği. (31 Mayıs)
Bakın Cumhurbaşkanı Erdoğan yine faizleri indirmekten bahsediverdi, dolar yine yükseldi!
Saygın iktisatçı Daron Acemoğlu da geçen hafta “çok büyük korkum var, Türkiye’de ekonomik kriz derinleşebilir” diye uyarıda bulundu. (26 Mayıs)
Bunlar ciddi uyarılar…
LABORATUVAR GİBİ
Acemoğlu, 25 Aralık 2017’de şunu söylemişti: “Türkiye’de bir iki yılda kriz çıkacak. Yavaşlama riski çok yüksek. Türkiye’de 2018-2019 yıllarında kriz riski var.”
Nasıl bilmişti?.. rüyaya yatarak ya da fal bakarak değil tabii.
Bilim öngörü kazandırır. Verimlilik artışı olmadan, kredi, tüketim ve ithalatı artırarak büyümenin bir süre sonra krizler yarattığı gerçeği, modern ekonomin iki üç asırlık tecrübeleriyle belliydi; tıpkı laboratuvar gibi.
Bizde Merkez Bankası‘nın serüveni bir laboratuvar gibi son derece önemli bir tecrübedir. 2014’ten itibaren Merkez Bankası sözlü olarak hırpalandı. Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’in son olarak da Ahmet Davutoğlu’nun tasfiye edilmesinden sonra iktidarda Merkez Bankası’nın bağımsızlığını savunan kalmadı…
Aralık 2017’deki 375 Sayılı KHK ile Merkez Bankası’nın bağımsızlığı kaldırılmaya başlandı. CB sisteminde bütün kurumlar doğrudan yürütmeye bağlandı…
Moody’s adlı kuruluş, Türkiye’de kurumların zayıfladığı (loss of institutional strength) gerekçesiyle ekonomimizin derecesini düşürdü. (8 Mart 2018)
2018 Ağustos’unda da döviz krizi patlak verdi…
ERKEN UYARILAR
İktisatçılar 2014’ten itibaren uyarıları yaptılar. İktisat tarihçiliğinin akademik dünyada önce gelen isimlerinden Prof. Şevket Pamuk, 2014 yılında yaptığı açıklamada “kurumların iyileştiği dönemlerde ekonominin de olumlu seyrettiğini”, fakat Ak Parti iktidarının “ekonomiyi kontrol altına almaya, partiye yakın yeni zenginler yaratmaya” yöneldiğini ve bunun “sürdürülemeyeceğini” anlattı. (WSJ, 10 Mart 2014)
Bu vesile ile Prof. Şevket Pamuk’un eserlerinden özellikle “Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi”ni okurlarıma tavsiye ederim. (İş Bankası yayınları)
Ekonomide iki asırlık yürüyüşümüzü laboratuvar gibi görebilirsiniz.
2010’lu yılların başında ortaya çıkan bu bilimsel uyarıları iktidar ciddiye almadı.
Büyümenin sağlıksız tarafına bakmadı, “büyüme”yi ön plana çıkardı.
Muazzam propaganda geniş kitleleri 2023 hedeflerine doğru ilerlediğimize inandırdı. Yani 2023 yılında 500 milyar dolar ihracata, kişi başına 25 bin dolar gelire en azından yaklaşacaktık.
O düzeye ulaşmak için eğitim nasıl olmalıydı, hukuk nasıl olmalıydı, dış politika nasıl olmalıydı, bu hayatı sorular konuşulmadı, tartışılmadı.
Ama artık kesinleşmiştir ki, 2023 hedeflerinin yarısına bile yaklaşamayacağız. Hatta 2009 seviyesine düştük.
Artık propaganda yetmiyor, TÜİK istatistiklerinin ikide bir yenilenmesi de vaziyeti değiştirmiyor.
‘KENDİNİ DÜZELTMEK’
İktidar erken uyarılara baştan dikkat etseydi…
Yetkileri tek elde toplamak yerine kurumları güçlendirerek yürüseydi…
Türkiye devletinin kurumlarının ve dış politikasının keyfe göre değil, uzun ve üstelik ateşli tecrübeler içinde oluşmuş sağlam prensipler olduğunu kabul etseydi, “yüz yıllık esaret sona eriyor” gibi yahut “faiz sebeptir” gibi bilimsel referansı olmayan ve hiç denenmemiş uygulamalara kalkmasıydı…
Eleştirileri düşmanlık saymayıp ciddiye alsa, farklı sesleri dinleseydi…
Hem kendisi için hem ülkemiz için çok daha iyi olmaz mıydı?
20 yüzyılın bence en büyük bilim felsefecisi olan Karl Popper demokrasiyi “yanlışlarını kendisi düzeltebilen tek rejim” diye tanımlamıştı.
Tabii serbest eleştirilerle, hür muhalefetle, çok sesli medya ile…
İktidar önce parti içindeki itirazları tasfiye ederek, sonra da ülkedeki eleştirileri bastırarak bu “kendini düzeltme” işlevini zaafa uğrattı.
Bundan sonra bari...