Cumhuriyet propagandası yapmak için Osmanlı’dan miras kalan iktisadi, hukuki ve kültürel kurumları küçümseyen, hatta sıfır sayanlar az değil.
Öbür uçta muhafazakarların propaganda söylemi vardır: Osmanlı’dan bize çok büyük bir miras kalmış, bu mirastan Ortadoğu’daki toprakları Lozan’da, yüksek oranlı okuryazarlığı da harf inkılabında kaybetmiştik! Osmanlı’nın sanayii de vardı, topu tüfeği de…
Bu iki görüş de ideolojiktir. Siyasi amaçlı oldukları için araştırmaya, somut tarihî bulgulara ihtiyaç duymadan sürekli tekrarlıyorlar...
Biliyorsunuz tartışma Fatih Altaylı’nın programında tarihçi Hakan Erdem’in konuşmasıyla yeniden alevlendi.
OSMANLI’DA EKONOMİ
Doğrusu, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e iktisadi, hukuki ve kültürel önemli bir miras kalmıştır. Cumhuriyet bu miras üzerinde yükselmiştir. Fakat Avrupa ülkeleriyle mukayese edildiğinde maddi miras hayli mütevazidir: Kilometre kare başına demiryolları, karayolları, tarım ve sanayi üretimi, okullaşma oranları, eski Osmanlı vilayetleri olan Balkan devletlerinin bile gerisindeydi.
İktisat tarihçisi Şevket Pamuk, “Türkiye’nin 200 Yıllık İktisat Tarihi” adlı eserinde 19. yüzyılda Osmanlı ekonomisinin geliştiğini fakat bunun yavaş olduğunu belirtir.
Kabaca Avrupa’da yüzde 2 büyüme, bizde yüzde 1 büyüme!
“Yok” değil, yetersiz…
Tarihçi Donald Quataert, Halil İnalcık’ın editörlüğünde yayınlanan “Osmanlı İmparatorluğunun Ekonomik ve Sosyal Tarihi”nde şöyle yazıyor: Klasik Osmanlı nizamında yerel düzenlemeler ticaret ve sanayii frenliyordu. Tanzimat ve Abdülhamit bunları kaldırmaya başladı ekonomi de büyüme yoluna girdi… Fakat Quataert hemen dikkat çeker:
“Osmanlı İmparatorluğu 1800 ile 1918 arasındaki 118 yılın 53’ünde (% 45) harp halindeydi. Bu tüyler ürperten bir durum!” (Cilt 2, s. 913)
KİBRİT VE EĞİTİM
Maliye Bakanı Cavit Bey’in 23 Haziran 1330 (6 Temmuz 1914) tarihinde Meclis’e sunduğu bütçede devletin toplam gideri 34 milyon lira, eğitime ayrılabilen miktar sadece 500 bin liraydı!
Kibrit ithaline ise 200 bin lira ayrılmıştı!
Bizde kibrit fabrikaları 1926’da kurulacaktı.
Osmanlı bütçesinin aslan payı Düyunu Umumiye ve savunma harcamalarına gidiyordu. Kürsüde Cavit Bey adeta feryat ediyordu:
“Memleket için bugün yegâne kurtuluş noktası varsa, o da terakki ve temeddün (medeniyet) yoludur…”
Ama daha fazla ödenek ayırılamıyordu...
Neticeten, Osmanlı’da kişi başına gelir, Batı Avrupa’nın onda biri, Bulgaristan ve Yunanistan’ın beşte biri kadardı.
Birinci Dünya Harbi bunu da tahrip edecek, Prof. Şevket Pamuk’a göre, Cumhuriyet’in geçinme indeksi ancak 1930’da savaş öncesi duruma ulaşabilecekti.
ASKERÎ SANAYİ
Hakan Erdem, siyasi demagojiye ve popülerlik hevesine tenezzül etmeyen, daima vesika ve kaynaklarla konuşan değerli bir tarihçidir. Osmanlı mirası olarak sıraladığı askeri sanayi müesseseleri doğrudur. (Karar, 1 Aralık 2019)
Askeri tarihçi Gabor Agoston’un “Osmanlı’da Askeri Silahlar ve Askeri Devrim” kitabında yazdığına göre, Osmanlı harp sanayii “hiç değilse 1750’lere kadar” Avrupa ile boy ölçüşebilir durumdaydı.
Milli Mücadele’deki “İmalat-ı Harbiye” atölyeleri, Osmanlı’daki yetersiz savaş sanayisinin bilgi ve teknik seviyesiyle mümkün olacaktı. Cumhuriyet’in iktisadi teşebbüslerinin bütün personeli Osmanlı mekteplerinde okumuşlardı.
Peki niye çöktü?
Bir, milliyetçilikler çağında bütün çokuluslu imparatorluklar çökmüştü… İki, sanayileşmiş Avrupa karşısında Osmanlı hâlâ geleneksel tarım devleti olarak kalmıştı.
Yeni çağ; ulus devlet ve sanayi toplumu gerektiriyordu.
KURUMSAL VE KÜLTÜREL MİRAS
Osmanlı’nın Cumhuriyet’e devrettiği kurumsal ve kültürel miras konusunda, değerli tarihçi Erdem’in şu saydıkları da doğrudur:
“Danıştay, Yargıtay, Sayıştay, ilkokulundan üniversitesine kadar okullar, ordu, parlamento, siyasî partiler, itfaiye, posta, jandarma ve polis teşkilâtları, kanunlar, spor kulüpleri, Kızılay, Yeşilay, Ziraat Bankası, gazeteler, Osmanlının borcu, Osmanlının bayrağı…”
Güzel sanatlar (sanayi-i nefise) dahil.
Osmanlı’yı idealize edip Cumhuriyet’i kötülemek, ya da Cumhuriyet’i idealize edip Osmanlı’yı kötülemek ideolojik bir tavırdır.
İkisine de bütün insanlık tarihine yön veren dinamikler; bir “sanayileşme”, iki “ulus devlet”, üç “hukuki modernleşme” açılarından bakmak lazım.
Osmanlı da Cumhuriyet de bizim. Geçmiş için kavga etmek yerine geleceğimize bu açılardan bakabilmeliyiz.