Muhalefetin hali

Taha Akyol

İYİ Parti mahalli seçimlere bütün il ve ilçelerde kendi adaylarıyla girecek. Genel İdare kurulunda konu dört saat tartışma sonunda 14 üye işbirliğine evet, 35 üye hayır oyu vermiş. İşbirliğini reddedenlerin tezi, tek başına seçime girmenin parti kimliğini güçlendireceği yolundaki beklenti…

İşbirliğini savunanların tezi ise başta Ankara ve İstanbul olmak üzere muhalefetin elindeki büyükşehir belediyelerini tekrar iktidarın kazanması ve bundan İYİ Parti’nin sorumlu tutulması ihtimali…

GİK’teki oylama görüş birliği sağlanamadığını gösteriyor. Bu gerekçeyle bazı istifalar bile olmuştu. Meselenin önemi açık.

İKİ KARŞIT TEZ

İşbirliğini reddedenler, Altılı Masa formülünde CHP dışındaki partilerin bir ölçüde gölgede kaldığını, bu yüzden İYİ Parti’nin beklediği sonucu alamadığını söylüyorlar. Geniş sağ seçmen kitlesindeki “CHP’ye oy vermeme” geleneğinin, ittifaktaki sağ partilere oy kaybettirdiği veya umdukları oyu almalarını engellediğini düşünüyorlar.

Bu, yabana atılamayacak bir görüştür. GİK’teki tartışmalarda tarafsız duran Genel Başkan Meral Akşener, “kazanacak aday” formülüyle baştan beri bu sorunu dile getiriyordu. 14 Mayıs seçimlerinden sonra da mahalli seçimlere kimseyle işbirliği yapmadan girme tezini açıkça ifade ediyordu.

Altılı Masa’nın toptan seçim kaybı ve İYİ Parti’nin beklediği oyları alamaması, bu teze güç kazandırdı. Fakat buradan çıkan sonuç, hiçbir şekilde CHP ile işbirliği yapmamak mı olmalıydı?

Bu sualin cevabı “ittifak” ile “işbirliği” kavramları arasındaki farkta yatmaktadır.

İTTİFAK DEĞİL, İŞBİRLİĞİ

Altılı Masa’nın seçim kaybında çeşitli faktörler var. İktidarın kamu destekli propaganda gücü, yirmi yılda oluşmuş iktisadi ilişkiler ağı ve muhafazakâr ideolojinin kitleler üzerindeki yüksek etki kapasitesi seçim sonuçlarında çok etkili oldu.

Bunu bir tarafa bırakırsak Altılı Masa’nın dağınık tablo vermesi, ortaya 7 tane cumhurbaşkanı yardımcısı aday konulması, “kazanacak aday” sorunu gibi faktörler yüzünden seçimler kaybedildi.

Şimdi muhalefetteki sağ partilerin siyasi kimliklerini güçlendirmek için “kendi başına” seçime girmek istemeleri anlaşılabilir bir reflekstir… Fakat bunun riskleri de düşünülmeliydi.

Büyükşehir belediyelerini muhalefetin kazanmasında İYİ Parti’nin katkısı belirleyici olmuştu. Bunu kimse inkâr edemez. Fakat şimdi bu şehirler iktidarın eline geçerse muhalif seçmen gözünde İYİ Parti sorumlu görülecektir...

Yavaş ve İmamoğlu kazanırsa o zaman da İYİ Parti’nin ‘kıymet-i harbiye’si zaafa uğrayacaktır.

Özellikle Ankara’da Mansur Yavaş’a karşı aday çıkardığında İYİ Parti ne diyecek?

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş İYİ Parti tarafından cumhurbaşkanlığına layık görülmüş isimlerdir.

Peki, İYİ Pati ne yapmalıydı veya her şeye rağmen ne yapılabilir?

İYİ PARTİ NEREYE?

Anketler, mesela ORC, Ağustos 2022’de İYİ Parti’yi yüzde 17.5 civarında gösteriyordu.

KONDA gibi saygın bir kuruluş, 2 Aralık 2022’deki araştırmasında, İYİ Parti’nin yüzde 18.7’ye çıktığını gösteriyor, “İYİ Parti yüzde 18.7 oyla, yüzde 22’deki CHP’ye yaklaşıyor. Millet İttifakı’nın oyları az farkla Cumhur İttifakı’nı geçti” diyordu.

Altı ay sonra 14 Mayıs Millet İttifakı bütün partileriyle mağlup oldu.

Erdoğan’ın nasıl olup da ibreyi kendi lehine çevirdiği, bunda kamu gücünün, popülizmin, kara propagandanın rolü ayrı konu… İYİ Parti açasından önemli olan, o zaman da “İttifak” içinde olduğu halde yüzde 20’ye yaklaşmasıydı. Bunun hangi politikalarla, davranışlarla sağlandığı, CHP’nin gölgesinde kalmak yerine nasıl rakip haline geldiği iyi araştırılmalıydı…

Ankara ve İstanbul’da Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nu desteklemek, ama denkliğine göre başka büyükşehirlerde İYİ Parti adayını CHP’nin desteklemesi gibi “işbirliği” formülleri geliştirilebilirdi.

Türkiye’nin temel siyasi sorunu merkez ya da merkez sağın erimiş olmasıdır. Çözümü de yeniden güçlenmesidir. Akşener’in “AK Parti’nin alternatifi olabiliriz. Üçüncü yol açabiliriz” sözü bu yönde politikalarla, kavramlarla, simgelerle doldurulmalıdır.

Türkiye merkez sağ ve sol sütunlara dayalı bir demokrasiye evrilmedikçe istikrara kavuşması zordur. Sağda bunu kim yaparsa o başarılı olacaktır.

Merhum Türkeş de son yıllarında “merkez sağ” demişti. Dünün tekrarı değil, 21. Yüzyıl şatlarında bir merkez sağ… Demokrasi, evrensel hukuk, kurallı piyasa ekonomisi yani.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (145)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.