Zafer mi, hezimet mi sorusu zihnimizdeki ak-kara kilitlenmesinin veciz bir ifadesidir!
Çünkü hayatta ak ve kara dışında çok geniş bir renkler yelpazesi vardır; ak mı, kara mı diye bakmak renk körlüğüdür.
Ak-kara at gözlüğüyle baktığımızdan, Lozan gibi muazzam bir diplomasi tecrübesini ‘anlamak’ ve ufkumuzu açmak yerine, hâlâ kavga edip duruyoruz.
Moskova’da Erdoğan-Putin görüşmesine de “zafer” denilemez, olumlu tarafları yokmuş gibi “hezimet” de denilemez.
Liderler üç konuda anlaştılar: Ateşkes... M-4 karayolu etrafında güvenlik koridoru… Koridorda Türk ve Rus birliklerinin devriye gezmesi…
Bu gösteriyor ki, esaslı sorunların hiçbirinde uzlaşma olmamış, sadece çatışmaları bir süre durduracak nitelikteki bu konuda uzlaşma sağlanabilmiştir.
ATEŞKES OLUMLU
Ateşkes iki taraf için de olumludur. Zira çatışmalar tırmanarak bir noktada Türk ve Rus birliklerinin karşı karşıya gelmesine yol açabilirdi.
Öyle ki, Moskova’da görüşmeler devam ederken özellikle Serakip bölgesinde şiddetli çatışmalar devam ediyordu, Mehmetçiğimiz Enes Kaya şehit düşmüştü.
Elbette Türkiye’ye İdlib’den artık şehit cenazeleri gelmemeli; maddi yük de daha fazla artmamalı. Putin Suriye ordusunun da “ciddi kayıplar” verdiği söyledi.
Putin konuşmasında Baas rejimini savunmaya devam etti, “terörle mücadeleyi azaltmadan devam ettirmekte kararlıyız” diye vurgulayarak rejimi akladı…
Erdoğan ise, “Soçi Mutabakatı ile İdlib’de sağlanan nispi istikrarı rejimin saldırıları bozdu” diyerek rejimin sorumluğunu ve Ankara’nın kararlı tavrını ifade etti.
Tarafların terör tanımı da farklı… ‘Ortak Bildiri’de Türkiye’nin ısrarıyla “BM tarafından tanımlanan terör örgütleri” ifadesi yer almışsa da, bu ifade önceki metinlerde de vardı ve rejimin sivillere Rus destekli saldırıları hep ‘terör’ bahanesiyle yapılmıştı.
Erdoğan, rejim saldırırsa yine karşılık vereceğimizi de vurguladı.
Görüş ayrılıkları böylesine devam ettiği için ateşkesin ne kadar süreceğini tahmin etmek zor.
Akdeniz’e açılan M-4 kara yolunun 6 km. Kuzey ve 6 km. güneyinde “güvenli koridor” (güvenli bölge değil) kurulması, Türk ve Rus askerlerinin birlikte devriye gezmesi de olumlu. Türkiye bunu kabul ettirmiştir. Esat güçleri buranın kuzeyine çıkamayacaktır.
Diğer olumlu bir husus ayırımsız “insani yardım” kavramının açıklamada yer almasıdır.
KRİTİK SORUNLAR
Evvela Türkiye’nin savaşı göze alarak açıkladığı “Esat güçlerinin Soçi sınırına çekilmesi” söz konusu değil. Hatta “temas hattı boyunca ateşkes” denilmesiyle, Esat birliklerinin şu anda bulundukları noktada kalmaya devam etmesini Ankara kabul etmiş oluyor.
Suriye hava sahasının Türkiye’ye açılması, İdlib’de Esat güçlerine “uçuş yasağı” konulası, sınırımızın ötesinde göçmelerin iskan edileceği “güvenli bölge” kurulması gibi Türkiye’nin çok önemli talepleri de açıklamalarda yer almıyor.
Anlaşılan bu hususlar uzun vadeli sayılmış, çatışmaları tırmandırabilecek ihtimalleri önlemek için yukarıda belirttiğim üç konuda uzlaşma sağlanabilmiş.
Aslında büyük beklentilere girmemek gerekirdi; sonuçlara da zafer veya hezimet diye bakmamak gerekir.
Rus lider Putin kazanımlarından geri adım atar mıydı?
ERDOĞAN GİTMELİ MİYDİ?
Putin’in gelmesi Türkiye açısından elbette daha prestijli olurdu. Erdoğan da zaten görüşmenin “İstanbul ve Ankara’da” olacağını söylemişti. (25 Şubat)
Fakat Putin gelmedi.
Erdoğan Putin’le buluşmasında ekranlar önünde, “Rusya’daki anayasa çalışmaları sebebiyle” Putin’in Türkiye’ye gelemediğini söyleyerek bu tablonun yarattığı izlenimi telafi etmek istedi.
Anayasa çalışmaları bir günlük seyahati engelleyecek müstaceliyette değildir. Sanıyorum Moskova, Erdoğan’ın gelmesi için böyle bir ‘gerekçe’ gösterdi.
Madem o gelmiyor, Erdoğan’ın gitmesi normaldir. Bunun için Erdoğan’ı eleştirmeyi doğru bulmam.
Eleştirilecek konu yıllardan beri hep yüksek perdeden konuşarak diplomasi dilini ihmal etmektir.
Hükümetin gözden geçirmesi gereken husus, Suriye politikasının hamasi söylemler eşliğinde bugünkü hayli sıkıntılı duruma gelmiş olmasıdır.
En önemli sembol olarak S-400 neye yaradı? Sahada faydası mı oldu, Rusya’nın Suriye politikasında Türkiye lehine tavır değiştirmesini mi sağladı?
Suriye sorununda görünür gelecekte mutlu bir çözüm gözükmüyor; Türkiye uzun süre daha uğraşmak zorunda kalacak…