Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, elbette ne yapması gerektiğini biliyor. Daha önemlisi, ‘ben bilirim’le yetinmeyip farklı bilgileri ve değişik bakış açılarını dinlemesi gerektiğini de biliyor.
İktisatçılar da yazıyorlar, söylüyorlar. Dünkü Karar’da iktisatçı arkadaşımız Mehmet Ali Verçin “Lütfi Elvan ne yapmalı?” diye yazmıştı.
Ben elbette iktisadi bir reçete yazacak değilim.
Ben bu ülkede çok aşınmış olan fevkalade değerli bir faktörün önemini vurgulamak istiyorum. Bu “güven” faktörüdür.
Sistemine, kurumlarına ve rasyonelliğine yeterince güvenilmeyen bir ekonomik yapımız var.
Böyle bir yapıda Lütfi Elvan’ın güven tesis etmesi hem zor hem zorunlu.
Hepimizin de ekmeğiyle ilgili.
‘GÜVEN’ SORUNU
Evvela, Ak Partili okurlar belki bana kızacaklardır; yönetime, iktisadî zihniyetine ve elinin altındaki kurumlara güvenin sarsılmış olduğunu yazdığım için.
Ama şu sözler Cumhurbaşkanı’nın:
“Yatırımcının güvenini kazanmak için her türlü adımı atacağız.” (20 Kasım)
Anlamı açık değil mi?
Bu iktidarın reformlar yaptığı, Batı’ya yöneldiği dönemlerde 220 milyar dolar yatırım sermayesi geldi…
Sonra neden durdu?
Kamu İhalesi Kanunu’nda yapılan bitmez tükenmez değişiklikler, “kurallı piyasa” yerine siyasi tercihlere dayalı bir uygulama şüphesi yarattı…
Merkez Bankası Kanunu’nun KHK’larla değiştirilip bağımsızlığının kaldırılması ve “laf dinlemedi” denilerek yönetim değişiklikleri yapılması bu kurumun bağımsızlığa güveni sarstı…
Yargının hali ortada; yargı bağımsızlığını imha eden asıl faktörün YSK olduğu, artık uluslararası raporlara geçmiş bir gerçektir…
Listeyi uzatmıyorum; “güven” tesis etmek için neleri değiştirmek lazım, “reform”da neler bulunmalı, birkaç örnek vermiş oldum.
ÖNÜMÜZDEKİ FIRSATLAR
Sayın Lütfi Elvan önceki gün YASED’deki konuşmasında Türkiye’nin önündeki iki büyük fırsat alanına dikkat çekti:
• Virüs salgını yatırımcılara tek tedarikçiye bağlanmanın dezavantajlarını gösterdi, artık üretim merkezlerinin dünyaya yayılması gerekecek. Türkiye bundan pay alabilmeli.
• Gecikmiş yatırımlar virüs sonrasında devreye girecek, yatırım patlaması olacak… Türkiye bundan pay almalı…
Gerçekten Elvan’ın sözleri vizyoner bir bakışı yansıtıyor. Bütün mesele yatırımcıyı çekebilmek için, Elvanın deyişiyle, “güvenli liman ve cazip imkanlar” faktörönü gerçekleştirmektir.
Evet her alanda sorun bu, “güven!”
Türkiye 2001’den itibaren AB standartları yönünde yaptığı reformlarla kurallarda ve kurumlarda güven yarattığı için on yıllık bir sağlıklı büyümeyi başarmıştı. Bugün iktidarın övündüğü her şey, o zamanın ürünüdür.
Ama aynı iktidar son 6-7 yılda adım adım kuralları ve kurumları aşındırarak bu güveni sarstığı için yatırım gelmediği gibi rant ve şişirilmiş tüketim yüzünden krize girdik.
HAYATİ KAVRAMLAR
Elvan’ın şu sözlerinin de altını çizmek gerekir:
“Her problemi piyasa ekonomisinin kuralları çerçevesinde şeffaf, hesap verebilir, rasyonel ve öngörülebilir bir şekilde çözeceğiz.”
Vurguladığı kavramlara dikkat ediyor musunuz, hayati derecede önemli kavramlardır: Kurallar, şeffaflık, hesap verirlik, rasyonellik, örgörülebilirlik…
Sayın Elvan, Bakanlığa ilk geldiğinde de kurumlara “kanun ne diyorsa o” diye talimat vermişti.
Çünkü özel emirlerle devlet yönetirseniz kurallara, öngörülebilirliğe, rasyonelliğe duyulması gereken güven kaybolur.
Yaşayarak görüldü bu.
İhale Kanunu’nunda 190 defa değişiklik yaparak, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını kaldırarak, Sayıştay denetimini kısıtlayarak, Denetleme ve Düzenleme kurumlarını siyasallaştırarak, HSK’yı siyasi araç haline getirerek, atamalarda liyakat yerine sadakati öne olarak bu hayati kavramlara ilişkin güven çok aşındırıldı.
Şimdi reformun bütün bu bozulmaları düzelterek evrensel standartlara dönmeyi içermesi gerekiyor.
Hemen olmaz; ama kararlılığı gösterecek davranışlar şart.
Evvela dilde reform; politik propaganda dilini bırakıp teknik dille konuşmak…
Reformun ciddiyetini gösterecek birkaç ciddi paketi Meclis’e sevketmek…
Elvan ve Ağbal gerçekten ve tam yetkiliyseler yapabilirler, yapmalılar.