Mehmet Şimşek yönetiminde ekonomideki gelişmelerden ‘dış güçler’ memnun.
Dünya Bankası, Türkiye’deki projeler için ayırdığı kredi portföyünü 35 milyar dolara çıkarıyor. Bankanın Türkiye Ülke Direktörü Lopez, Türkiye’de “para politikasının sıkılaştırılması, makro ekonomik istikrarın sağlanması, mali açığın azaltılması” yönünde atılan adımları doğru bulduklarını açıkladı. Mehmet Şimşek memnuniyetini belirtti.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ndan Roger Kelly, “Türkiye’nin ortodoks para politikalarına geçiş vaadi, art arda önemli faiz artırımları, likidite ve kredinin sıkılaştırılması” politikalarını övdü.
Derecelendirme kuruluşu Fitch, “ortodoks politikalara” yönelişi gerekçe göstererek Türkiye’nin kredi notunu “negatif”ten “durağan”a çevirdi…
Bunlar iyi işaretler, nasıl yorumlamalıyız?
ERDOĞAN: EKONOMİK SALDIRI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “üst akıl, dış güçler, küffar, küresel odaklar, mandacılar, emperyalizm ve içimizdeki sözcüleri” şeklindeki söylemleri biliniyor. Daha bir yıl önce şöyle diyordu:
“Dünyada herhangi bir savaş, çatışma, gerilim olmadığı yani görünür hiçbir sebep bulunmadığı halde, açıkça ekonomisi mahvedilme tehdidiyle karşı karşıya kalan sanıyorum tek ülke biziz…” (30 Eylül 2022)
Yine bir yıl önce Meclis’teki konuşmasında “ülkemiz açık bir ekonomik saldırıyla karşı karşıya” diyor, “ülkemize diz çöktürmek için sinsi oyunlar” tezgahlandığını söylüyor, “bu oyunları bozmak için kendi modelimizi geliştirdiğimizi” söylüyordu. (TBMM, 1 Ekim 2022)
Ama bakıyoruz, Batı sermayesinin en önemli finans kuruluşları, Şimşek’in “rasyonel zemine dönüş” dediği programı destekliyorlar!
Henüz yatırım gelmiyor, çünkü yatırımcıda güven yaratacak hukuki ve kurumsal yapı oluşturulmadı. İşte, Fitch’in açıklamasında “yüksek düzeyde belirsizlik mevcut” deniliyor.
‘TÜRK EKONOMİSİNİ MAHVETMEK!’
Halbuki, niye “kendi modelimiz”i bırakıp “mandacı iktisatçılar”ın savunduğu ortodoks ekonomi yoluna döndük?.. Çünkü ‘kendi modelimiz’ ucuz faizle körüklenen bir borç ve tüketim ekonomisiydi, seçim kazandırabilir ama sürdürülemezdi. Öyle de oldu.
Amaçları “diz çöktürmek, mahvetmek” ise niye şimdi desteklemeye başladılar?
Çağımızda ekonomiler iç içe geçmiştir, bir ekonominin krizi, bütün ekonomileri olumsuz etkiliyor. IMF ve Dünya Bankası bunu önlemek için kuruldu zaten.
2002-2014 arasında Türkiye’ye 220 milyar dolar yabancı yatırım geldi. Şimdi, Türkiye’ye yatırdıkları yüzlerce milyar doları, Türkiye ile yarım trilyon dolara varan ticareti baltalamak için mi Türk ekonomisini “mahvetmek” istiyorlar?!..
Toplumumuzda “dış güçler” kaygısı yaygındır. Erdoğan da politikalarının sorumlu görülmesini önlemek ve milliyetçi hislere seslenerek destek sağlamak için ekonomik sorunları ‘dış güçlerin komplosu’ gibi gösteriyor.
Muhafazakârlar arasında Batı’nın hâlâ “Haçlı ittifakı” olduğu sanısı yaygın olduğu için bu söylemleri etkili de oluyor. Fakat…
AÇIK TOPLUM OLMAK
Milletler arasında elbette sürekli bir rekabet ve zaman zaman derinleşen, çatışmaya giden sorunlar olur.
Rasyonel düşünce “düşman” korkusunu körüklemek yerine, çözüm geliştirmeye yönelir. Batı ile büyük ortak çıkarlarımız var, önemli sorunlarımız da var ama “Haçlı İttifakı” dediğimiz zaman yanlış politika izlemiş oluruz, zararı kendimize dokunur. Nitekim Ekonomik sorunlarımız da “dış güçlerin saldırısı”ndan değil, özellikle son beş yıldaki yanlış politikalardan kaynaklandı.
Büyük bilim felsefecisi Karl Popper, “Açık Toplum ve Düşmanları” adlı iki ciltlik eserinde “kabileci dışa kapanma” kavramını kullanır. Tarihte ve modern zamanlarda kapalı ideolojiler ve inanışlarla kapalı toplum zihniyeti arasında… Diğer yanda, açık toplumla demokrasi ve eleştirel zihniyet arasında bağlaşma olduğunu anlatır.
Felsefi düşüncenin bastırılması veya serbest olması bunun göstergelerinden biridir.
Dini olsun, laik olsun ‘kapalı’ topluluklarda yalnız “bizden” olanlar makbuldür, “yabancı”ya, “yabancı fikirler”e tepkiyle bakılır. Komplo şüphesi yaygındır.
Seçimlerde oy da getirir…
Şimşek’in “rasyonel zemine dönme” vurgusu da ekonomideki sorunlara “saldırı” diye baktıkça rasyonellikten ne kadar uzaklaştığımızı gösteriyor zaten. Faturası, ağır oldu.
Gelişmiş toplum demek, aynı zamanda açık toplum demektir.