Komplo mu hukuk mu?

Taha Akyol

Seçim sonuçlarına itirazlar normaldir, her seçimde olur. Sorun seçim kurullarının çok farklı kararlar vermesidir.

Kanun diyor ki, itirazlarda “gerekçe ve delil”, yani her ikisi birden varsa itiraz kabul edilir, yeniden sayım gibi düzeltme işlemleri yapılır. Gerekçe ve delil olmayan itirazlar reddedilir.

Balıkesir seçim sonuçlarına İYİ Parti itiraz etti; İlçe Seçim Kurulu reddetti. Kararda özetle deniliyor ki:

- İptal edilen oyların az veya çok olması, iptal edilen oyların yeniden sayılmasını gerektirmez.

- Maddi yazım hataları her zaman düzeltilebilir, bunun için oyların yeniden sayımı gerekmez. Çünkü oyları saymadan ıslak imzalı tutanak kayıtlarıyla düzeltilir.

Bu iki sebepten, Balıkesir’de İYİ Parti’nin ve CHP’nin yaptığı yeniden sayım talebi reddedildi; Seçim Kurulu’nda AK Parti ve HDP temsilcileri ret kararını imzaladılar.

Gelelim İstanbul’a…

Farklı gerekçe

İstanbul’da iptal edilen oylar, üç ilçede ise tüm oylar yeniden sayılıyor. Oyların yeniden sayılmasına ilişkin bir karara baktım; şöyle deniliyor:

“Geçersiz oyların, itiraz eden AK Parti ve seçime katılan Büyükşehir Belediye Başkanlığı lehine olabileceği, bu sebeple geçersiz oyların tüm sandıklar itibariyle yeniden incelenmesi uygun görülmüştür”

Demek ki, iptal edilen oyların “itiraz eden parti lehine olabileceğinin” düşünülmesi, yeniden sayım gerekçesi oluyor…

Ama Balıkesir’de de İYİ Parti iptal edilmiş olan oyların kendi “lehine olabileceğini” düşünerek itiraz edip yeniden sayım istememiş miydi? O niye reddedildi?

Amacım seçim kurullarının kararlarını irdelemektir. Yoksa CHP ve HDP’nin, az da olsa AK Parti’nin de “yeniden sayım” işlemlerinin reddedildiği yerler var.

Fakat dün saat 22.00 sularında İstanbul’un 15 ilçesinde daha geçersiz oyların yeniden sayılmasına karar verildi; yani geçersiz oyların ya da tüm sandıkların yeniden sayılmasına karar verilen ilçe sayısı 38 oldu.

Hukuk devletinde kamu kurumlarının, hele de bir bakıma yargı niteliğinde olan seçim kurullarının ve bilhassa Yüksek Seçim Kurulu kararlarının tutarlı ve öngörülebilir olması lazımdır, elzemdir.

Kanun ve uygulama

Evvela şunu belirteyim; Türkiye’deki Seçim Kanunu dünyada en iyi kanunlardan biridir. Yıllar içinde, partilerin uzlaşmasıyla geliştirilmiş bir kanundur.

Sistem, yer yer sorunlar olsa da geneli itibariyle iyi işliyor: İşte ülke genelinde fazla itiraz yok. İstanbul’da 8.5 milyon geçerli oy var; iptal edilmiş oyların yeniden sayılmasıyla ancak birkaç bin oy değişimi oluyor.

Tabii “maddi hatalar” olabiliyor; bunların “yeniden sayım” işlemleriyle ilgisi yok. Binali Yılıdırım’a verilen oylar cetvele geçirilirken yapılan hatalar düzeltilince oylarında 11 bin artış oldu; aynı işlemlerle İmamoğlu’nun oyları 3 bin arttı. Dün bu satırlar yazılırken aralarındaki farkın 19 bin olduğunu iki taraf da açıkladı.

Kurulların hatalı kararları olabilir, süreç içinde mutlaka hukuka uygun olarak düzeltilmelidir.

Kimin kazanıp kimin kaybettiği meselesi elbette çok önemli; hele de taraftarları için… Fakat “hukuk devleti” ilkesinin gereklerinden biri olan “kamu kurumlarının siyasi tarafsızlığına” güven her şeyden önemlidir.

Hukuk siyasetten üstündür

2000 yılında Amerika’nın Florida eyaletinde böyle bir sorun yaşanmış, sonunda Al Gore’un kaybedip Bush’un kazandığı ilan edilmiş, çok tartışılmıştı.

Bizde hem siyasi kutuplaşma hem kamu kurumlarının siyasallaşması dün ve bugün daha fazladır.

Bunun bir dışa vurumu olarak İstanbul seçim sonuçları için dehşetli “komplo” masalları uyduruldu, manşetler atıldı. Hoşlanmadıkları bir kararı veren kadın hâkime, FETÖ’cü diye iftira edildi. Fakat komplo teorileri icat edenlerin akıllarına “Seçim Kanunu’nun hangi maddesi?” diye bir soru bile gelmemiş olması, komplo duygusunun ne kadar ağır, hukuk dikkatinin ne kadar zayıf olduğunun göstergelerinden biridir.

Savaşmıyoruz, seçim yapıyoruz; kazanan da kaybeden de bu ülkenin partileri ve insanlarıdır.

Hiç unutmayalım; hukuku siyasetten üstün tutan bir kültüre ve kurumsal işleyişe kavuşmadıkça toplumların gerilimden kurtulamayacağını bütün tarih gösteriyor.

Şunu bin defa altını çizerek belirtmek isterim: Türkiye’yi ayakta tutan temel sütunlar arasında yargı, seçim kurulları ve YSK da vardır. İdeoloji ve siyasi tarafgirlik gibi hırslarla bu kurumlara olması gereken güvene zarar vermek, Türkiye’nin geleceğine yapılabilecek en büyük kötülüklerdir.

Kim kazırsa kazansın; asıl kazanan hukuka güven olsun.

Kurulların ve YSK’nın böyle bir vebali vardır.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (62)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.