Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın sözlerini, ‘zihniyet analizi’ bakımından önemli buluyorum. Zira toplumumuzda yaygın bir düşünme tarzını yansıtıyor.
Sayın Varank’ın sözleri şöyle:
“Sayın Cumhurbaşkanımız, şimdiye kadar siyasi geçmişiyle elde ettiği başarılarla ve siyasetteki tecrübelerle Allah’ın izniyle bu dalgalı denizden de bu gemiyi çıkarabilecek tek liderdir.” (11 Temmuz)
Erdoğan hayranları bu söze katılır, karşıtları reddeder. “Kim”e sempati veya antipati duyduğumuza göre değişir cevaplar…
Böyle “kim?” diye değil de “nasıl?” diye düşünmeyi deneyelim: Türkiye’yi bu durumdan çıkarmak için “nasıl?” bir program lazım?!.
ZOR SORU
Fakat “nasıl?” diye sorulduğunda, cevap verebilmek için iktisadi krizler hakkında verilere dayalı bilgilerimizin olması lazım. Dahası, çözüm için yine verilere dayalı bilgilere sahip olmak şarttır.
İşte bu zor!
Herkesin iktisatçı olması, iktisat tarihi okuması beklenemez. Ama bu işlerden anlayan iyi eğitimli girişimcilerin, işletmecilerin, iktisatçıların ve bağımsız düşünceli aydınların topluma lokomotiflik edecek büyüktlüke ve etkinlikte olması lazım.
Bu kesimler yetersizse veya bastırılmışlarsa, İranlı sanatçı Hamid Bazrafkan’ın karikatüründe olduğu gibi, gemi su alırken bile itaatkâr toplumlar hamasi nutuklarla avunmaya devam eder:
Ve, çözüm üretilemez. Bu karikatürü İranlı bir sanatçının çizmesi elbette anlamlı. “Onlar da Kahramandı” adlı kitabımın kapağına koymuştum bu karikatürü.
MODERN İKTİSAT
Derdimiz asırların içinden geliyor. Osmanlı tarihindeki en saygın bilginlerimizden Kâtip Çelebi, 1650’lerde kaleme aldığı “Cihannümâ” adlı emsalsiz eserinde astronomi ve coğrafya alanında yeni bilimsel gelişmelere dikkat çekerek şöyle diyordu:
“Bu fenleri araştırma ve ortaya koymada Hıristiyanların hem dikkat ve maharet göstermelerini, Müslümanların ise inkâr ve ihmallerini, bu konulardaki bilgisizliklerini ve tembelliklerini görüp üzülürdüm…” (İBB yayınları 2010, s. 44)
Modern ekonomi ilmini özümsemedeki gecikmemizi görmek için de Prof. Ahmet Güner Sayar’ın “Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması” adlı eserini okumak lazım. (Ötüken Yay.)
Gerçi hâlâ mesafeyi kapatamadık ama önemli bir gelişmeyi de başardık. Bugün piyasa ekonomisinde, yani bireylerin kazancını piyasadan sağlayarak modern ekonomi pratiğini edinmesinde ve akademik iktisat ilminde Türkiye hayli mesafe almıştır.
Türkiye genel akademik yayınlar indeksinde 2011 yılından beri İran’ın gerisinde olduğu halde ekonomi bilimleriyle ilgili yayınlarda Türkiye 18. sırada, İran ise hayli gerimizde 26. sıradadır. (Scimago Journal & Country Rank 2021)
Fakat sorun şu ki, iktidar bu kapasiteyi en azından son 6-7 yıldır dışlıyor, dışladıkça da ekonomi bozuluyor…
İKTİDAR NE YAPIYOR?
Türkiye’nin bu akademik iktisat birikimi ile Erdoğan’ın son 6-7 yılda irtibatı nedir? Dünyada saygı gören iktisatçılarımızla hiç toplantılar yapıyor mu, raporlar alıyor mu?
Türkiye’de reform tecrübesine sahip teknokratlarla teması nedir?
‘Bizden’lerin dışında Türkiye’nin sanayicileriyle, iş dünyasıyla ilişkileri nasıldır?
Dahası, dünyada geçerli ve dünyada güven yaratacak iktisat diliyle iktidarın iktisat dili uyuşuyor mu? “Faiz sebeptir, Çin böyle kalkındı, KKM, enflasyonlu büyüme” sözleri neden bekleneni yaratmıyor, hatta olumsuz etkiler yaratıyor?..
Her “kim?” olursa olsun, ülkeyi krize sokan bu ‘heterodoks’ politikalarla Türkiye’yi düze çıkaramaz.
Erdoğan’ın ilk on yıldaki başarılı ‘ortodoks’ ve AB destekli politikalara döneceğinin hiçbir işareti yok, aksine o politikalara artık ‘mandacı’ falan diyor.
Türkiye ancak modern iktisat bilimine uygun, dünyada güven yaratarak kaynak sağlayabilecek bir yapısal reformla düzlüğe çıkabilir. Bunu yapabilecek iktisat kadroları bazı muhalefet partilerinde hem de yeterli sayıda ve yüksek kalitede mevcuttur. Bunları müşterek bir siyasi irade ile seferber etmek Türkiye’yi yeniden atılıma geçirir. Özal’ın ve Derviş’in yaptığı gibi…