Seçim sonuçlarının mağlup tarafta tartışmalar yaratması tabiidir. Belki siyasi depremler bile olabilir. CHP’de tartışma, bermutat, daha yüksek seslerle başladı bile. Nereye varır, tahminde bulunmak için erken.
Ancak bir kesim var ki, Kılıçdaroğlu’nun hemen çekilmesini istiyorlar, CHP’nin “kuruluş ilkelerine” dönmesini savunuyorlar. Laiklik ilkesini ihmal ettiğini, CHP’yi sağcılaştırdığını yazanlar da var.
Tabii ortada bir başarısızlık mevcut. Hele de CHP gibi bir partide… Bundan kastım, 1946’dan itibaren yaşadığı sancılı değişimlerde parti içinde birçok sert tartışmalara sahne olmuş, buna alışmış bir parti olmasıdır.
1930’ların sıkı disiplini ve lider kültü bugün Cumhur İttifakı partilerinde.
KİTLELERE AÇILMAK
Kılıçdaroğlu, Genel Başkan olduğu günden itibaren CHP’yi eski Tek Parti rejiminden kalmış katı ve dar ideolojik kalıpların dışına çıkararak geniş kitlelere açmak istedi. Bu yönde, “bizim de hatalarımız” oldu şeklindeki açıklamaları oldu.
İYİ Parti’yle ittifak yaparak iktidarın elinden büyükşehir belediyelerinin alınması bunun ilk olumlu sonucuydu. Kimse Kılıçdaroğlu’nu “kuruluş ilkeleri”ne dönmeye çağırmıyordu o zaman.
Belediye seçimlerindeki başarı, ister istemez, genel seçimlere de daha geniş bir ittifakla gitme fikrine yol açtı. “Altılı Masa” ve diğer adıyla “Millet İttifakı”ndaki temel fikir budur.
Bu politika, “Helalleşme” söylemiyle daha da gelişti. Saadet, Gelecek, DEVA ve DP’ye milletvekili kontenjanları verildi. Başarılı olacağı, Millet İttifakı’nın seçim kazanacağı yolundaki büyük beklenti, anketlere de yansıdı ama olmadı.
Öyleyse bu politikalar yanlış mıydı?
ERDOĞAN VE CHP
Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Erdoğan’ın seçim gecesi yaptığı iki konuşma, toplumdaki fay hatlarını çok iyi tanıdığını gösterir. Kısıklı konuşmasındaki şu sözlere bakın:
“Bu CHP, LGBT'ci midir? Bu HDP LGBT'ci midir? Bu İYİ Parti LGBT'ci midir? O yanındaki bazı ufaklıklar var onlar da LGBT'ci midir?”
Kalabalıktan evet haykırışları ve yuh sesleri geliyordu.
Balkon konuşmasında bunları söylemedi. Bildik suçlamalarını sürdürdü ise de yumuşaktı. Fakat her iki konuşmasında da vurguladığı bir konu var:
“Hesap uzmanının hesabında galiba bir yanlışlık var. 2018'de CHP'nin vekil sayısı 146 idi. Hesap yapıyoruz ya. 2023'te vekil sayısı 169. Gördüğünüz gibi bir artış var. Fakat burada kiralık vekiller var. 40 tane kiralık vekil. Yüzde 1 oy alan partilere, ne yaptı, 40 tane kiralık vekil verdi…”
Belli ki Erdoğan, seçimi kaybetme şokunu yaşayan CHP’de, şu kadar sandalyeyi öbür partilere verdi diye Kılıçdaroğlu’na karşı bir tepki gelişmesini arzu ediyor.
CHP’NİN DEĞİŞİM SERÜVENİ
CHP, Mustafa Kemal Paşa tarafından 1920’lerin şartlarında ve anlayışıyla kuruldu. 1930’larda Serbest Fırka denemesi üzerine devrimlerin tehlikeye gireceği kaygısıyla parti ile devleti birleştirdi. İnönü cumhurbaşkanı olunca bunu kaldırdı.
1953 kurultayında, Kemalizm kavramı programdan çıkarıldı, ‘Atatürk Yolu’ denildi. Cumhuriyet’in ‘kuruluş ilkeleri’ arasında yer alan kuvvetler birliği de bu kurultayda kaldırıldı, kuvvetler ayrılığı kabul edildi.
İnönü daha 1965’de “devletçilik bitti” diye yazmıştı.
Nihayet 30 Haziran 1972’deki 21. Kurultay’da Ecevit’in genel başkan olmasıyla, parti Avrupa tipi sosyal demokrasiyi gündemine aldı.
Bütün bu değişimler, yoğun tartışmalarla oldu.
Kılıçdaroğlu’nun çizgisi, şüphesiz, 1946 sonrasında İnönü ve 1970’lerde Ecevit’ten sonra önemli değişimi, kitlelere açılımı yansıtıyor. Erdoğan ise sürekli Tek Parti devri CHP’sini göstererek, bu açılımın görülmesini engellemek istiyor.
Kılıçdaoğlu’nun politikası doğrudur. Buna rağmen seçimlerin kaybedilmesinin sebepleri farklıdır. İktidarın, kendi tabanını hem iktisadi bağlarla hem itikadi algılarla pekiştirmiş olması önemli bir sebeptir. Diğer önemli sebep toplumlarda, yerleşik kanaatler çabuk değişmiyor.
CHP’nin ve Millet İttifakı’nın şehirlerde daha başarılı olması, şehirlerin değişime daha açık olmasındandır. Son seçimde kentlerde Kılıçdaroğlu’nun oyu yüzde 51, Erdoğan yüzde 49’du. Kırsal kesim de ise Kılıçdaroğlu yüzde 35’e düşerken, Erdoğan yüzde 65’e çıkmıştı. Ortalama malum, yüzde 48 ve 52.
CHP’deki tartışmalar nereye varır bilemem ama biliyorum ki, Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi özgürlükçü bir çizgiye, sosyal demokrat parti haline getirme çabasını tarih takdirle kaydedecektir.