Bu suale kestirme cevaplar verilebilir, kimden yana olduğunuza göre! Ama doğru cevap vermek için bir ekonomiye dış kaynak nasıl gelir, bu konuda bir ön bilgiye sahip olmak lazımdır.
Fakat bizim siyasi kültürümüzde “bilgi” ile, verilerle konuşmak değil, hamaset ve husumet daha etkilidir! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ankara mitingindeki sözleri:
“‘Londra’dan 300 milyar dolar getirecekmiş… Nasıl oluyor da olmayan bir şeyi getiriyorsun? Herhalde bunlar, daha önce getirdikleri esrar, eroin vesaire bunları göndermişler ki şimdi bunların bedelini geri döndürme gibi bir gayreti var, daha önce böyle bir iftirayı yaptı ya, olmayan bir şey, vaad edilmez ve gelmez.”
Erdoğan’ın bu sözlerinde dış yatırımın nasıl geleceği ya da gelmeyeceği gibi ‘rasyonel’ bir tartışma yerine, muhalefeti karalama üslubu açık.
Halbuki iktisadi konuları iktisat diliyle tartışmak, siyasi kültürümüzün rasyonelleşmesinde son derece önemlidir ama bizde siyaset dili iktisat dilini boğuyor ötede beri…
İKTİSATÇILAR NE DİYOR?
Millet İttifakı’nda Faik Öztrak, Ali Bacan, Bilge Yılmaz, Kerim Rota, Serkan Özcan gibi saygın iktisatçılar gerekli reformlar yapılırsa, Merkez Bankası bağımsız olursa, kamu kurumlarında siyaset değil liyakat geçerli hale gelirse, oluşacak güven ortamında yılda 20-30 milyar gibi yatırım geleceğini 300 milyar Dolar’a hatta fazlasına ulaşılabileceğini söylüyorlar.
Ayrıca dikkat çektikleri çok önemli bir gerçek var: Çin ‘tehdidi’ karşısında yeni tedarik zincirlerinin ‘dost ülkeler’ arasında teşekkül edeceğini, bunun Batı ekonomilerinin Türkiye’ye yönelmesi için bir fırsat olduğunu söylüyorlar.
Bu tabii, Putin’le kol kola giderek olmaz.
REFORM VE KAYNAK
Reformların Türkiye’ye yatırım getireceği görüşü doğru mu? Doğru ve bunun kanıtı, bizzat Ak Parti iktidarının reform yıllarıdır. Erdoğan Türkiye 220 milyar dolar doğrudan yatırım geldiğini söyleyerek övünür; haklıdır da… Fakat bu, Kemal Derviş’ten devralınan bağımsız Merkez Bankası, şeffaf İhale Kanunu gibi reforme edilmiş bir ekonomi ve Erdoğan iktidarın ilk dönemlerindeki “Avrupa Birliği reformları” sayesinde gerçekleşmişti.
Hele de 2018’den sonra gelen yatırımların azaldığı, hatta durduğu, giden yatırımların arttığı bir döneme girdik!
Erdoğan yatırım getirmek için bugün “tefeci” dediği Londra gibi merkezlere gitti, Amerikan şirketlerini Beştepe’de ağırladı… Ama gelmiyor.
Sadece gayrimenkul ve vatandaşlık satarak kaynak sağlamaya çalışıyoruz!
Bugün Erdoğan İstanbul Finans Merkezi’ne (İMF) 15 yılda 250 milyar dolar yabancı sermaye geleceğini söylüyor! (16 Nisan 2023)
Ama genel hukuki ve kurumsal düzene güven tesis edilmedikçe tek başına İFM ile bu gerçekleşmez.
BÖYE DEVAM EDEREK…
Demek ki bağımsız Merkez Bankası, bağımsız yargı, liyakate dayalı kurumlar, “eksen”ninden sapmamış istikrarlı dış politika ile tıpkı Erdoğan’ın ilk dönemlerinde olduğu gibi şimdi de dış yatırım getirebilir. Kapasite arttığına göre 300 milyar Dolar’ı da aşabilir.
Bu, kişilere değil, sağlam kurumlara ve rasyonel iktisat politikalarına sahip istikrarlı yeni bir hükümetle mümkün olur.
Yeni hükümet diyorum çünkü Erdoğan, “modelimiz değişmeyecek” diye açıklamalar yapıyor. Son 6-7 yılda yatırımcıyı ürküten politikaları devam ettirerek yatırım güveni tesis edilebilir mi?
MEHMET ŞİMŞEK NEREDE?
Erdoğan’ın “Bebecan” söylemi de önemlidir. Babacan’ın kişiliğini küçümsemek yerine onun iktisadi görüşlerini eleştirmesi, “iktisadi eleştiri” yapması kendi iktisat politikasını netleştirmesi için daha doğru olmaz mıydı?
Başbakan Erdoğan Ağustos 2007’de Ekonomi Bakanı Ali Babacan’ı Dışişleri Bakanı ve AB Müzakerecisi yapmıştı. Fakat 2008 küresel krizi patlak verince, ekonomide güven verecek isim ihtiyacı ortaya çıkmış ve Babacan’ı 1 Mayıs 2009’da yeniden ekonominin başına getirmişti, hem de bu defa “Başbakan Yardımcısı” olarak…
Erdoğan’ın 14 Mayıs seçimlerine giderken Mehmet Şimşek adından bahsetmesi aynı ihtiyacın yeni bir tezahürüdür ama Mehmet Şimşek ortalıkta yok, Erdoğan da artık ondan bahsetmiyor.
Özet: İktisat ‘kral’ işi değildir, kural işidir, kurum işidir, liyakatli kadrolar işidir.
Bunu tesis edersek 300 milyarı çok aşar Türkiye…