Ülke nereye gidiyor endişesi azalmadı, arttı. Hatta Mehmet Şimşek’in gelmesiyle başlayan ekonomide reform ve iyileşme umutları da eskisi kadar diri değil. Şimşek’in yetkilerinin para ve maliye ile sınırlı olduğu sanılıyordu, patlayan bütçe açığı gösterdi ki Şimşek’in maliye alanındaki yetkileri de maalesef sınırlı.
Son bir haftadan birkaç haber:
-Tüm zamanların zirvesi, bütçe Aralık ayında 842 milyar TL açık verdi.
-SGK’nin 10 aylık toplam açığı 42 milyar 601 milyon TL olarak hesaplandı. Açık son dört ayda 30 milyar TL arttı.
-Vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç stoku Kasım ayında 226,3 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti ve on beş ayda 20 milyar dolar artarak beşinci kez rekor kırıldı.
-28 Mayıs seçimleri olurken dolar 19.97 TL idi, şimdi 30 lira…
Bunlar ne demek? İktidarın seçim faturaları demek… 2024 Mart’ındaki seçimlerin de faturaları kabarıyor demek.
Burada siyasi kültürümüzle ilgili büyük bir sorun var. Ekonomik sorundan daha büyük sorun…
İKTİDAR HIRSI
Ünlü tarihçi Arnold Toynbee, 1948’de de Türkiye’ye gelmişti. Demokrasiye geçme kararı veren Türkiye’de gözlemlerde bulunmak istiyordu. Dönemin Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Haldun Derin’in anılarında okudum. Ülkemizdeki gezilerini tamamladıktan sonra Çankaya’da Milli Şef İnönü’ye çıkmıştı. Derin’e göre, Toynbee “doğu ülkelerinde demokrasinin olup olmayacağı konusunda kuşkusu olduğunu” söylemiş, sebebini şöyle anlatmıştı:
“Doğu’da iktidara gelen allem ediyor, kallem ediyor bir daha gitmemeye çalışıyor.” (Çankaya Özel Kalemini Anımsarken, Tarih Vakfı Yay. s. 229)
İnönü muhalefete düştükten sonra 15 Mayıs 1952’de Ordu’da iktidarların gitmeme tutkusuna değinerek şöyle konuşur:
“Yüz seneden beri bu memlekette yapılan hürriyet ve rejim mücadelelerinin semere vermemesinin sebebi budur. Zaten tarihe göre Şark memleketlerinde ve Balkan illerinde hakiki demokrasinin kurulamamasının sebebi olarak bir defa iktidara geçenin, bir daha iktidardan düşmemek için çırpınmaları hem kendisine, hem vatandaşlara beyhude ve haksız ızdıraplar vermekten başka bir hedefe ulaşamayacaktır…” (Sabahat Erdemir, Muhalefette İsmet İnönü, 1956, s. 99)
Sanırım Toynbee’nin sözleri zihninde yer etmişti. Bu konularda “Kuvvetler Ayrılığı olmayınca, Otoriter Demokrasi 1946-1960” adlı kitabıma bakabilirsiniz.
DÜNYADA NASIL?
Dünyada da siyaset, insan ihtirasının, güç tutkusunun en fazla kabardığı alandır.
Fakat gelişmiş ülkelerde kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, yatay ve dikey denetimler, basın hürriyeti, piyasa ekonomisi ve sivil toplum çok güçlü… Merkel Almanya’nın sistemini değiştirmeye, Merkez Bankası’na emir vermeye kalkabilir miydi?
Trump emir vermeye kalktı, lafını dinleyen olmadı.
Merkez Bankası, bazı ülkelerde iki yüz yıldır bağımsız! O ülkelerdeki özerk üniversiteler gibi…
Daha önce de yazdım, Nobel ödüllü iktisatçılar Finn Kydland ve Edward Prescott, iktidarların seçim kazanmak için para basmak, düşük faizle borçlanma ve tüketimi teşvik etmek gibi politikalarla makro dengeyi bozduklarını matematiksel verilerle orta koydular. Çaresi Merkez Bankası’nın bağımsızlığı…
Bizde faiz popülizmine “nass var” söylemi eşlik etti … Gelişmiş ülkelerde benzeri olmayan 703 Sayılı OHAL Kararnamesi ve 3 Sayılı CB Kararnamesi ile MB bağımsızlığı fiilen ve resmen kaldırıldı.
Seçim yatırımları ve seçim öncesi “müjdeler” izleyen yıllarda ekonomik kabus gibi üstümüze geldi, gelecek...
EN BÜYÜK AÇIK
Sözü yine “Modern devlet”e getireceğim; kurallar ve kurumlar devleti…
Merkez Bankası bağımsız olsaydı ve başkanları Süreyya Serdengeçti, Durmuş Yılmaz, Erdem Başçı gibi direnebilselerdi en azından para basılmasına mani olurlardı.
Her şey buna göre; bağımsız yargı olsaydı, kurumlar liyakate göre teçhiz edilseydi…
Ekonomiden sisteme, kurumlara, politikalara, hukuk sorunlarına; neleri konuşmamız lazım, görüyorsunuz… Ama siyaset neleri konuşuyor, onu da görüyorsunuz.
Ekonomiden, bütçe açığından, cari açıktan daha büyük sorunumuz rasyonelleşme ve kurumsallaşma alanlarındaki açıklarımızdır. Bizi on yılda geri götüren, emekliyi, ücretliyi yoksulluğa düşüren… Bizi Bulgaristan’ın, Romanya’nın Sırbistan’ın, Malezya’nın, teknolojide Vietnam’ın gerisine düşüren işte bu açıktır.