Anadolu Adliyesi Başsavcısı Sayın İsmail Uçar, adliyedeki çürümeyi isimlerle, olaylarla ve belgelerle anlatan suç duyurusu dilekçesini HSK’ya verdi. Yargı hemen erişim yasağı koydu!
Sayın Başsavcı, suç duyurusunda, FETÖCÜ yargı mensuplarının yaptıkları zulümleri hatırlatıyor. Onların yerine görev alan “kimi yargı mensuplarını” bugünkü durumunu şöyle anlatıyor:
“Devletten alacağı varmış gibi her türlü kirli işi yapmayı kendilerinde hak görmeye başladı, kimi meslektaşlarımız girdikleri kirli işlerde FETÖCÜ hakim ve savcılara rahmet okutur duruma geldiler…”
Başsavcı Uçar “kanserli hücrelerin temizlenmesi” için yargıda “kemoterapi” yapılmasını istiyor.
Başsavcı’nın böyle bir suç duyurusunda bulunması gerçek bir cesaret gerektirir. Çürüme ne boyutlara ulaşmış ki namuslu bir Başsavcı, muhtemel sonuçlarını göze alarak, feryad ediyor, HSK’ya suç duyurusunda bulunuyor.
FETÖ’cüler “kainat imamı” sanıp bir tür büyülenmeyle bu işleri yapmışlardı. Şimdikiler niye yapıyorlar?.. “Güç bozar” da ondan yapıyorlar…
Yargının bütününü tenzih ederim fakat yozlaşan unsurların tüm yargıya güveni sarstığı bir gerçektir.
KAMU DENETİMİNİ ENGLELLEMEK
Serbestiyet sitesi, ülkemizin önde gelen ceza hukukçularından Prof. İzzet Özgenç’le görüştü. Özgenç, yukarıdaki olayla ilgili haberlere Sulh Ceza Hakimi tarafından “erişim engeli” konulmasının “hukukî mülahazalarla alınmış bir karar değildir; hamamın namusunu kurtarmak amacına matuf” olduğunu belirtiyor.
Yolsuzluk haberlerinin medyada yayınlanmasını baskılarla engellemek de toplumun çok büyük bölümünce güvenilmeyen yargının kararlarıyla “erişim engeli” koymak da aslında kamu denetiminden kaçmanın yollarından biridir.
Modern demokrasilerde “kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, denetim ve denge, şeffaflık, basın hürriyeti, hesap verirlik” gibi kavramlar neden kamu hukukunun temel konuları haline gelmiştir; bu sebepten...
Otoriter iktidarların bu kavramları sevmemesi, aşındırması, bastırması da aynı sebeptendir. Ve aynı sebepten hem yolsuzluklar hem mafyöz yapılanmalar yaygınlaşmaktadır.
MAFYA VE UYUŞTURUCU
İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya açıklıyor:
“4 Haziran-6 Ekim tarihleri arasında 38 mafya tipi organize suç çetesinin çökertildi… İçişleri Bakanlığı olarak, öncelikli hedeflerimizin başında ülkeyi organize suç örgütlerinden temizlemek geliyor."
Bakan Yerlikaya “4 ayda 80 bin 572 uyuşturucu operasyonu düzenlendiğini” ve “98 bin 198 şüphelinin gözaltına aldığını” da açıkladı.
İyi ki diyorum İçişleri Bakanlığı gibi devletin en kritik makamlarından birine Ali Yerlikaya gibi ağır başlı, ‘devlet geleneği’ni özümsemiş bir idareci getirildi. İcraatı bunu gösterdiği gibi, önceki yıllarda mafyatik yapılanmaların ve uyuşturucu ağının nasıl yaygınlaştığını da gösterir.
Cezbesi tutmuş dervişler gibi siyasi ihtirasa kapılmış ateşli politikacı tipi değil, ‘devlet adamı’ dediğimiz vasıflara sahip politikacılar hukukun ve ahlakın üstünlüğünü bilirler.
Fakat dürüstlük gibi yolsuzluk ve haksızlık da insan tabiatında vardır. Asıl “sistem”in yozlaşmayı, çürümeyi önleyecek kurallara ve kurumlara sahip olması lazımdır.
Zira yüz elli önce Lord Acton’un vecizeleştirdiği gibi “güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar.”
YOLSUZLUK SİCİLİ
Güçlü hisseden ya da arkasını güce dayadığını düşünenlerin yolsuzluğa yönelmesi daha bir ihtimaldir.
Yargı dahil atamalarda “bizden” tercihinin ne kadar etkili olduğu bilinmektedir. Bu yüzden hem liyakat kaybı oldu, hem sırtını siyasete dayama duygusu “güç bozar” kuralını körükledi.
Yargıdaki çürümeyi anlatan Başsavcı Uçar kalite kaybını da belirtiyor.
Sadece yargı değil tabii.
Türkiye 2010 yılında uluslararası “yolsuzluk algı indeksi”nde 49 puanla 54 sıradaydı, fena değildi. O yılların reform yılları olduğunu hatırlayalım… 2023’te ise 14 puan kaybıyla 48 ülkenin daha gerisine düşerek 101. sıraya indi!
Uluslararası Şeffaflık Derneği raporlarından Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişiklerin de yolsuzluğu tırmandırdığı anlatılıyor.
Türkiye boşuna mı “Gri Liste”ye alındı? Boşuna mı yatırımcı gelmiyor? Boşuna mı “orta gelir tuzağı”nda debelenip duruyoruz?!.
Her ideoloji bir yana… Kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, siyasetin vesayetinden kurtulmuş bir HSK, denetim ve denge, şeffaflık gibi değerlere dayalı modern hukuk devletine acil ihtiyacımız var.