Merkez Bankası’nın faiz oranını yüzde 19’dan yüzde 18’e indirmesi tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararı…
Gerçi bu karar Para Politikası Kurulu’nda alındı… Fakat CB sisteminde bütün kurulların, bütün kamu kurumlarının asli karar vericisi Cumhurbaşkanı’dır.
Ve 2014 yılından beri sürekli denendiği gibi, emirle faiz indirtilince yine döviz yükseldi… Bunun anlamı bütün ithal girdilerinin pahalanması ve enflasyonun, ardından da faizin artması olacak! Reuters, Ekim’de elektrik ve doğalgaza yüzde 15 zam geleceğini açıkladı bile…
Daha vahim olanı, kurumlara, kurallara güvenin daha da sarsılmasıdır.
‘EMİR DEMİRİ KESER’
Merkez Bankası’nın yirmi ay içindeki üçüncü başkanı Şahap Kavcıoğlu, para politikaları konusundaki temel prensibi şöyle açıklamıştı:
“Politika faizini enflasyon üzerinde bir düzeyde oluşturmaya devam edeceğiz!” (30 Mart 2021)
Yatırımcılar buna güvenerek uzun yılları kapsayacak bir yatırıma girebilir miydi?
Ama Cumhurbaşkanı Merkez Bankası’na talimat verdiğini TV ekranlarında dünya aleme ilan etti:
“Bugün de Merkez Bankası Başkanımızla görüştüm. Yani bizim bir defa faizleri düşürmemiz şart, onun için de yani temmuz-ağustos, buraları bulacağız ki faiz düşmeye başlasın…” (1 Haziran 2021)
Ağustos’ta faiz indirilmedi fakat Kavcıoğlu hazırlıklara başladı. Artık “politika faizi” kavramını bıraktı, gıda ve enerjiyi içermediği için biraz düşük görünen “çekirdek enfllasyon” diye konuşmaya başladı. Piyasalar bunu “faiz indirime hazırlık” olarak anladı. (9 Eylül 2021)
Tabii “emir demiri kesti”, dün faiz 100 baz puan indirildi…
UZMANLIK VE KALİTE
Karar TV’de Prof. Ümit Özlale, bu faiz indirimi yüzünden, piyasalarda Türk tahvillerinin faizinin yükseldiğini anlattı:
“Tahvil faizi borcumuzun bir saat içinde 70 milyar lira arttı, bir saat içinde hepimizin cebinden 830 lira çıktı!”
Prof. Özlale, bu faiz indirimini ekonominin nasıl “cahilce” yöneldiğine örnek olarak anlatıyordu.
Aynı programda hazine ve banka uzmanı İbrahim Çanakçı da dünyada büyük ekonomilerin ya faiz indirmediğini veya mesela Rusya gibi faiz yükselttiğini anlattı. Çünkü enflasyon riski vardı. Bizde ise zaten enflasyonun altında bulunan faizin 100 baz puan daha indirilmesini “bilgisizlik” örneği olarak tanımladı.
Ümit Özlale İYİ Partili… İbrahim Çanakçı DEVA Partili… Fakat iktidar yanlısı bir iktisatçı çıksın, rakamlarla aksini söylesin…
KURUMLAR EZİLİYOR
Bu tablo Merkez Bankası’nın sadece bağımsızlığını değil, bilgi ve uzmanlık kalitesini de nasıl kaybettiğini gösteriyor.
En önemli sorunumuz, kurumların kalite ve karar verme kapasitesinin zaafa uğratılmış olmasıdır.
CB sisteminde, 703 Sayılı KHK ile ve ardından 3 Sayılı CB Kararnamesiyle Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sıfırlandığı gibi, bütün kamu kuruluşlarında Cumhurbaşkanı’na istediği an atamalar yapma yetkisi verildi!
2018 Ekiminden günümüze kadar 9 TÜİK başkanı ve yardımcısı değiştirildi!
Yirmi ayda Merkez Bankası’nın üç başkanı değişti. İktisatçı Erdal Sağlam’a göre “Merkez Bankası’ndaki atama furyası 90 kişiyi buldu.” (DW, 26.06.2021)
Krizler konusunda daha önceden uyarılar yaparak iktidarı uyaran, dünyaca saygın iktisatçı Daron Acemoğlu “ekonomi bürokrasisinde hemen hemen hiç nitelikli insan kalmadı” diye de uyardı. (22 Haziran 2021)
Ve işte, istikrarlı çözümler üretilemiyor.
KURALLAR, KURUMLAR, LİYAKAT
Merkez Bankası’nın bağımsızlığına tahammül edemeyen bir iktidar, ekonomiyi rasyonel olarak yönetemez. Çünkü iktidarların önceliği oy kazanmaktır; hele de koltuğa ısındıktan sonra…
Merkez Bankası ise oy hesabı olmadan para politikalarının araçlarını iktisat bilimine göre yönetsinler, siyasi amaçlı “laf dinlemesinler” diye bağımsızdır.
İste, bağımsız politikalarıyla uzun vadeli güven veren Naci Ağbal’a siyasi iktidar ancak 4 ay 13 gün tahammül edebildi! Yerine, “laf dinleyen” Kavcıoğlu’nu getirdi; Merkez Bankası görülmedik çapta bir kadro değişimine tabi tutuldu. Netice ortada…
Süreyya Serdengeçti gibi, Durmuş Yılmaz gibi, Erdem Başçı ve Naci Ağbal gibi Merkez Bankası başkanları ve 2001’de çıkarılan kanundaki gibi bağımsız Merkez Bankası olsaydı ne ihtiyat akçesi bütçeye aktırılır, ne 128 milyar dolar heba edilirdi ne de enflasyon, faiz ve döviz ve piyasaların güvensizliği bu durumda olurdu.
Kurumlar, kurallar ve liyakat; bunu hiç aklımızdan çıkarmayalım.