Merkez Bankası, talimatla yüzde 8.5’e indirdiği faizi dün yüzde 15’e çıkardı. İktisatçılar bunu yetersiz buluyorlar. Gerçekten de karar açıklandıktan sonra kur da altın da yukarı doğru trendini sürdürdü.
Bu ne demek? TL’ye güven biraz daha azaldı demek! Halbuki faizi yükseltmenin amacı TL’nin hiç olmazsa enflasyon beklentisi kadar faiz getireceği yolunda bir güveni yaratarak TL’ye yöneliş yaratmaktı.
Olmadı!
Türkiye bir sarmala kapılmış durumda: “Politika faizi”ni emirle düşük tutarak enflasyonun ve dövizin frenleneceğini sanmak… Ama tam aksine TL’nin aşırı değer kaybı, enflasyon ve dövizin aşırı yükselmesi…
‘FAİZCİ’ ERDOĞAN
Sebep-sonuç ilişkilerine, yani, hangi uygulamaların nasıl sonuçlar doğurduğuna bakmadan ‘doğru’yu bulmak imkansızdır. Bu açıdan bakalım:
2003 hükümet programında Başbakan Erdoğan, “reel faiz” vurgusu yaparak şöyle diyordu:
“Merkez Bankası ve finans sektörünün düzenleme ve denetiminden sorumlu üst kurulların üstlendikleri rol ve fonksiyonu yerine getirecek bağımsızlığa sahip olması ön planda tutulacaktır…” (Resmi Gazete, 24 Mart 2003)
Erdoğan “faiz oranı ve döviz kuru arasındaki dengenin kaybolması”nın kriz yarattığını söylüyordu, doğruydu bu.
Hatta Erdoğan MÜSİAD Kongresinde “faiz hayatın gerçeğidir” diyor, Milli Görüş’ün faizsiz ekonomi iddiasını eleştiriyordu. (18 Nisan 2004)
Kemal Derviş’ten devralınan reforme edilmiş ekonomi ve AB süreci politikaları ile faiz tek haneli rakamlara indiği gibi ülkeye, 220 milyar $ dış yatırım gelmişti. İlk on yıl bu politikalarla başarılıydı.
DENGENİN BOZULMASI
2011 yılı dönüm noktasıdır. Arap Baharı… Seçimi zaferlerinin yarattığı yüksek öz güven… Batı ile sorurlar… 2015’ten itibaren Erdoğan “faiz oranı ve döviz kuru arasındaki dengenin” bozulması halinde kriz çıkacağını söyleyen kendisi değilmiş gibi emirle faiz indirtmeye başladı.
CB sisteminde 3 Sayılı CB Kararnamesiyle Merkez Bankası bağımsızlığı kaldırıldı. Mart 2021’de Murat Çetinkaya “laf dinlemiyor” diye görevden alındı… Bugün Gaye Erkan, iki yıl içinde 4. Başkandır!
CB sisteminde hiçbir kurumsal dengeleme ve denetleme olmadan ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu sözleri, on yıldır uyguladığı para politikasının özlü bir ifadesidir:
“Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” (19 Aralık 2021)
“Bu kardeşiniz bu görevde olduğu sürece faiz her geçen gün, her geçen hafta, her geçen ay inmeye devam edecektir.” (8 Ekim 2022)
Netice: 450 milyar dolar dış borç, Türkiye Arjantin’den sonra enflasyonda dünya ikincisi, cari açıkta rekor… CB sistemi uygulanmaya başlandığında 4.5 lira olan doların beş yılda 24 liraya çıkması...
Güvensizlik, yatırım eksikliği…
ŞİMŞEK VE ERKAN
Çarpmak üzere olduğumuz duvarı gören Erdoğan Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan’ı getirdi, “kabullendik” dedi. Bir umut doğdu. Ama faiz görüşünün değişmediğini söyleyerek “kabullenme”nin sınırlı olacağını hissettirdi. BDDK’ya ‘heterodoks’ Kavcıoğlu’nu ataması da önemli bir mesajdı. Dahası, faize karar veren Para Piyasası Kurulu’na tek yeni atama yapılmadı. Üyelerin hepsi “faiz sebeptir” siyasetinin uygulayıcılarıdır.
Saygın iktisatçılarımızdan Kerim Rota, karardan önce attığı tivitte, “TCMB başkanının bu üyeler ile oylama usulü karar alınan bir toplantıya katılması çok büyük risk” diyordu. Maalesef “risk” gerçekleşti:
Faizin yüzde 15’e çıkarılması, “rasyonel zemin”e dönüleceği konusunda piyasaları tereddüde düşürdü.
İktisatçılar “ekonomiyi toparlamaya yetmez” diyor.
Yine seçim ekonomisi yüzünden bütün bunlar.
NASS’IN ANLAMI NE?
Nass diyerek geldiğimiz yere bakın: Bütçede faiz giderleri 566 milyar liraya çıkmış. İçeride mevduat faizi yüzde 40’larda…Dışarıya yüzde 9 dolar faiziyle borçlanıyoruz, Düyun-ı Umumiye faizinin iki katı!.. Döviz, enflasyon fırlamış… Türkiye benzerlerinin gerisine düşmüş…
Nass, Müslümanlara enflasyonu patlatın, tefeci faiziyle dolar borçlanın, bütçeden faize olukla para akıtın, gelir dağılımını bozun demiş olabilir mi?!
Elbette “riba” haram ama bununla “para politikası enstrümanı” olan faiz aynı mı? Nihayet faizi aşağı çekmenin de tek yolunun rasyonel ya da ortodoks ekonomi olduğu gerçeğini görmeliyiz artık. Yazık, ülkemiz yıllar kaybediyor.
NOT: Yıllık iznimle tatile çıkıyorum, tekrar buluşacağız.