Yargı bağımsızlığı ve hele de kuvvetler ayrılığı kavramının çok bilinmediği yıllarda bu değerleri savunan saygın bir hukukçu vardı: Osman Nuri Köni.
Bugün vefatının 67. Yıldönümüdür. Rahmetle, şükranla, saygıyla anıyorum.
Demokrat Parti (DP) lideri Celal Bayar’ın kuvvetler birliğini savunduğu yıllarda, Osman Nuri Bey kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığını savundu, yılmadan, usanmadan…
Meclis’in 19 Şubat 1947 günlü oturumunda Osman Nuri Bey kürsüdedir. Partili Adalet Bakanı’nın yargıçlar üzerinde etkili olmasını eleştirerek şöyle konuşuyor:
“Adalet kuvveti yalnız bir partinin değildir. Bütün bir milletindir, milletin sinesinde yaşayan bir kuvvettir, her zaman bitaraf kalması ve istiklâline (bağımsızlığına) hürmet edilmesi lâzım gelen bir müessesedir.”
1884 İzmir doğumlu Osman Nuri Bey hukuk okudu. Yargıtay üyeliğine kadar yükseldi. 5 Şubat 1953’te vefat etti. Siyasi hayatında mevki ve makam için hukukçuluğunu unutmadı, daima hukukun üstünlüğü savundu.
KÖNİ: YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Merhum Köni, emekli olduktan sonra DP’nin kuruluşunda yer aldı. Şaibeli 1946 seçimlerinde İstanbul mebusu seçildi. Celal bayar çizgisiyle anlaşamadı, arkadaşlarıyla birlikte Millet Partisi’nin (MP) kuruluşunda yer aldı.
Daima kuvvetler ayrılığını, hukukun üstünlüğünü, o zaman “adli istiklal” denilen yargı bağımsızlığını savundu.
1948 yılında CHP içinde Hüseyin Cahit Yalçın tarafından “kuvvetler ayrılığı” tartışması başlatıldığı halde, DP lideri Celal Bayar “Atatürk’ün en büyük eserlerinden biri 1924 anayasasıdır” diyerek kuvvetler birliğini savunmaya devam etti.
Başka konularda da Bayar’la anlaşamayan Köni ve arkadaşları kuvvetler ayrılığını savundular.
Osman Nuri Köni (1884-1953)
27 Aralık 1947, Adalet Bakanlığı bütçesi görüşülürken Köni kürsüdedir. Hakim ve Savcıların sicil ve atama işlerini yürüten kurulların başında Adalet Bakanı’nın bulduğunu anlatarak diyor ki:
“Hakimler kanun metinlerinde bağımsızdır fakat hayatın gerçeğinde değildirler. Tayinlerini bakan yapar. Felaket buradadır… Hakim teminatı yetersizdir… Bir teşekkül, bir şahıs ki, mukadderatı başkasına bağlıdır, başkasının elindedir ona bağımsız diyebilir misiniz?!”
Aradan 73 yıl geçti, 2020 yılındayız, “Yargı Reform Strateji”nde törenle ilan edildiği halde “hakimlere coğrafi teminat” kanunu hâlâ ortada yok.
Kararları beğenilmeyen yargıçlar hâlâ o ilden öbür ile bir gecede atanıveriyor! HSK’nın başkanı da yine Adalet Bakanı’dır.
‘UMDEMİZ BU OLMALI’
Ve 14 Kasım 1949, MP milletvekili Osman Nuri Köni yine Meclis kürsüsündedir:
“Adliye, adliye diyorum; her türlü politika oyunlarından vareste ve âzade kalmalıdır. Umdemiz bu olmalıdır. Siyasete alet olmamalıdır… Buraya siyasi nüfuzlar sızmamalıdır. Hiç olmazsa adliyemiz müstakil kalsın…”
Millet Partisi 1946’dan sonra kuvvetler ayrığını savunan ilk partidir. Milliyetçi-muhafazakardır. DP iktidarı tarafından “irtica” suçlamasıyla kapatılacak, yerine Bölükbaşının liderliğinde Cumhuriyetçi Millet Partisi kurulacak, bu partinin programını Ali Fuat Başgil başkanlığında bir hukukçular heyeti yazacaktır. Kuvvetler ayrılığı, anayasa mahkemesi ve senato kurulmasını savunan bir program…
Tarihe “biz ve onlar” diye bakıyoruz ya, biraz da ilkeler açısından bakmamız gerekmiyor mu?
Hâlâ kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı gibi temel ilkeleri yerleştirmedik!
Hâlâ siyasi güç sahipleri beğenmedikleri AYM kararlarını suçlayabiliyor, yerel mahkemeler AYM ve AİHM kararlarına uymayabiliyor!
Halbuki Prof. Adem Sözüer’in dediği gibi “AYM ve AİHM kararlarını uygulamamak hukuku askıya almaktır”
Mehmet Altan’ın ikinci defa başvurusu üzerine AYM bu konuda hukukun yüzünü ağartan bir kakar verdi. Ayrıca yazacağım.
Umarım merhum Köni’nin ruhu şâd olmuştur.