Cumhurbaşkanı Erdoğan’la MHP lideri Devlet Bahçeli arasında CB sistemi konusunda esaslı görüş farkları var.
Bahçeli kendi anayasa taslağında Erdoğan’ın yetkilerini önemli ölçüde sınırlıyor, denetime açıyor. Erdoğan’ın ise buna hiç niyeti yok.
MHP lideri Bahçeli’nin herkeste şaşkınlık yaratan son çıkışını hatırlayalım:
"MHP Cumhur İttifakı’nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir, bunun yanı sıra TBMM’de denge ve denetleme göreviyle mesuldür."
Durup dururken mi yaptı bu çıkışı?..
Bu sualin cevabı, dengesiz ve denetimsiz yetkilerden oluşan CB sisteminde, Bahçeli’nin “denetim ve denge” vurgusu yapmasıdır.
ERDOĞAN’NIN ‘YETKİ’ TUTKUSU
Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu demokratik bir başkanlık sistemine karşı değil. Otoriter ve denetimsiz bulduğu CB sistemine ise kesinlikle karşı. 6 partinin güçlü parlamenter sistem çalışmasına da katılıyor.
Beştepe’deki görüşmesinden sonra Karamollaoğlu, açıklamalarında “denetlenmeyen bir başkanlık sistemine dair endişelerini” anlattığını söyledi. Odak kavram, denetim!
Fakat Erdoğan “Sistemde revizyon düşünmüyor, hiç.”
Erdoğan’ın düşündüğü tek değişiklik, “yüzde 50+1” şartı aranmadan en çok oy alan kimsenin Cumhurbaşkanı seçilmesi!.. “50+1 dışında bugünkü sistemde en ufacık bir problem görmüyor.”
Erdoğan’ın sistemin işlerliğinden çok kendi iktidarını öncelediği açık.
Elindeki emsalsiz yetkilerin “dengelenmesini ve denetlenmesini” istemiyor.
Ortağı Bahçeli ise aksini düşünüyor.
BAHÇELİ’NİN İTİRAZLARI
Devlet Bahçeli 4 Mayıs’ta açıkladığı anayasa taslağında, her şeyden önce, Cumhurbaşkanı yardımcısının sayısının ikiye çıkarılmasını ve halk tarafından seçilmesini istiyor. Bunun anlamı, Erdoğan’ın yürütme erkinde “seçilmiş tek kişi” olmaktan çıkarılmasıdır.
Başkanlık sistemlerinde ve CB sisteminde “kabine” yoktur. Fakat Bahçeli “Başkanlık kabinesi” diye anayasal bir kurum oluşturuyor… Cumhurbaşkanı Programı’nın da parlamenter hükümet programları gibi gibi “Meclis’e sunulmasını” öngörüyor…
Bunların anlamı, Cumhurbaşkanı karşısında bakanları bugünkü “sekreter” durumundan çıkarmak, anayasal statü vermek ve Program üzerinde Meclis denetimi sağlamaktır.
Bugün bir CB Kararnamesi ile bakanlıkları ve idareyi dilediği gibi düzenlemek mümkündür. Merkez Bankası bu yetkiyle bugünkü durumuna düşürüldü…
Bahçeli ise “idarenin kanuniliği” ilkesini hatırlatarak bu keyfiliğe karşı Meclis’i yetkili kılıyor. Uluslararası andlaşmalardan çekilme yetkisinin Meclis’e ait olmasını da açıkça öngörüyor.
Böyle birçok revizyon öneriyor. Özeti, “tek kişilik hükûmet”i bir ölçüde sınırlamak ve denetlemektir.
Bahçeli’nin Anayasa Mahkemesi’ni “yeniden yapılandırma” talebi kabul edilemez. Polonya ve Macaristan’ın denediği çok yanlış bir yoldur; bu ayrı bir konu…
Fakat değer önerileri bugünkü sistemin ne kadar “şahsileştiğini” gösteren ciddi tespitlerdir. Hatta MHP taslağında CB sisteminin adı değiştiriliyor, “kurumsallaşmış başkanlık sistemi” deniliyor.
İTTİFAK DAĞILIR MI?
Bugünkü sistem siyaset bilimindeki “tek adam yönetimi” (single person rule) sistemidir, Mehmet Uçum’un deyişiyle “tek kişilik hükümet.”
Yol açtığı sorunlar ortada. Partili cumhurbaşkanı seçildiği 25 Haziran 2018’de dolar, 4 lira 65 kuruştu… Bugün 10 lira!...
Yetki tutkusu bilinen Erdoğan, Bahçeli’nin revizyon önerisini kabul etmeyecektir. Nitekim “sistemde revizyon düşünmüyor, hiç.”
Beştepe’deki “yeni anayasa” çalışmalarında, “sistemde revizyon düşünmüyor, hiç” bilgisi Bahçeli’ye gelmemiş olabilir mi?
Bahçeli’nin son çıkışına bu açıdan bakıyorum. Bahçeli partisinin görevini “denetim ve denge” kavramıyla tanımlarken belli ki önerilerinin kabul edilmesi gerektiği mesajını veriyor.
Bahçeli’nin önerilerini Erdoğan kabul etmez. Ama bu yüzden Cumhur İttifakı da dağılmaz. İttifak’tan vazgeçmek Erdoğan açısından iktidarın kaybıdır!.. Bahçeli ise MHP kongresi sürecinden itibaren niye böyle bir sisteme destek verdiğini izah edemez…
Muhtemelen sistemde kozmetik değişiklik içeren bir metin ortaya koyarlar. Erdoğan ister ki sistemde göstermelik birkaç değişiklik. Bahçeli ister ki kendi ağırlığı yansıtan bir kaç değişiklik…
Doğrusu güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmektir.