Cumhurbaşkanı Erdoğan çok seyrek olarak “özeleştiri” yapıyor. “İstanbul’a biz de ihanet ettik” sözü böyleydi.
Yıllar sonra, ekonomi politikası hakkında da “özeleştiri” yaptı:
“Küresel ve bölgesel krizlerin etkisiyle yaşadığımız ekonomik sıkıntılar, bizim kimi eksik ve yanlışlarımızla birleşince, milyonlarca insanı istemeye istemeye gidip CHP’ye oy vermek zorunda bıraktı… Bu bir özeleştiridir.” (11 Kasım)
Doğrusu, her iki açıklaması da teknik anlamda özeleştiri değildir. Çünkü hangi politikalarının yanlış olduğunu ve düzeltmek için ne yaptığını somut olarak söylemiyor; soyut ve muğlak bırakıyor.
Halbuki insan tabiatının kaçınılmaz davranışı olan yanlışları düzeltmenin tek yolu, somut verilerle eleştirilmesidir. Soyut kaldığında, eleştirerek düzeltmek mümkün olmuyor.
SOMUT’UN DEĞERİ
Özellikle ekonomideki durumu Erdoğan’ın “küresel ve bölgesel krizlerin etkisiyle yaşadığımız ekonomik sıkıntılar” diye tanımlaması bilinçli bir tercihtir. Çünkü hem “bizim kimi eksik ve yanlışlarımızı” tâli plana düşüyor hem soyut kalıyor.
Soyut kalınca birisi de çıkıp, faizi sıfırlamak gerekirdi diyebilir…
Halbuki somut olarak apaçık belli: Emirle faiz indirtmenin sonucunda enflasyon patlamış ve duvara çarpmaya ramak kalmışken Şimşek’i çağırıp faizi yüzde 50’e kadar çıkarmak gerektiğine göre emirle faiz indirmek yanlışmış.
Erdoğan da yanlış olduğunu, ekonomiye büyük zarar verdiğini görmüş olmalı ki, “mandacı iktisatçılar” diye karaladığı ortodoks politikalara dönmek zorunda kaldı. Ama kitleler önünde bunu ifade etmiyor. İfade etseydi gerçek “özeleştiri” yapmış olurdu. Güvenirliği de artardı. Ama kendi yanlışını somut olarak ifade etmeyi, içine sindiremiyor
Hatta ekonomimizdeki sorunları uzun süre “dış güçler”e bağlamadı mı?
KÜRESEL SEBEPLER?
Erdoğan’ın söylediği “küresel ve bölgesel krizlerin etkisi”ne gelince… Evet küresel ve bölgesel krizler milli ekonomileri etkiler. Ama bizdeki enflasyonun bununla ilgisi yok.
Kastedilen pandemi ise dünya ekonomisi zarar gördü ama müzmin Arjantin dışında hiçbir ülkede enflasyon bizimki kadar patlamadı…
Rusya-Ukrayna savaşı mı?.. Ama savaşan bu ülkelerde bile enflasyon yüzde 10’nun altında!.. Hatta Putin, ekonominin kötü yönetilmesi konusunda Türkiye’yi örnek göstermedi mi?
“Rusya'da Merkez Bankası'nın faiz artırmasından reel sektörün rahatsız olduğunu biliyorum. Ama bu yapılmazsa, Türkiye'nin yaşadığı sorunu biz de yaşayabiliriz. Bu ciddi bir sorun ve zorluk." (23 Aralık 2021)
Görüyorsunuz, faiz tartışması, Merkez Bankası’nın bağımsız olup olmamasıyla adeta birebir ilgili… Modern devlet, otoriter olsa bile, uzmanlık kurumlarının siyasi otoriteden bağımsız olmasını gerektiriyor.
Biz ise yargı bağımsızlığını bile içimize sindirmiş değiliz; bizden mi sizden mi olmasının kavgasındayız!
ELEŞTİRİ NEDİR?
Bizde eleştiri kavramı da yanlış anlaşılıyor, “kötülemek” sanılıyor. Hayır, eleştiri; bir tezi, bir politikayı, bir düşünceyi somut veriler açısından gözden geçirmek, elemek, somut verilere ters düşen yönlerini ortaya koymak demektir. Bu da somut veriler hakkında sağlam bilgiler gerektirir tabii.
Bir kesim var ki, AK Parti’nin on yılında uyguladığı politikalara ve bunun verilerine bakmayı reddediyor, dönemin tamamını kötülüyor.
Halbuki ilk on yılda, Kemal Derviş’le başlayan rasyonel politikalar geliştirilmiş, AB desteği de alınarak iyi sonuçlar elde edilmişti. İkinci on yılda bu politikalardan uzaklaştı, otokratik ve ideolojik politikalara gidildi, kötü sonuçları ortada…
Bizde siyasi taraftarlık veya husumet, “doğru” ve “yanlış” kavramlarının somut verilere dayanması gerektiğini çok defa unutturuyor.
Siyasi kültürümüzde, gerçek anlamda bir eleştiri-düzeltme zihniyeti olsaydı, yanlışlar yıllarca ısrarla ve alkışlarla sürdürülmez, bir yerde eleştirilerle düzeltilir, ülke de zarara uğramazdı.
Niye yüz yılda bir Japonya, elli yılda bir Güney Kore, hatta teknoloji ihracatında çeyrek asırda bir Vietnam olamadık? Sebeplerini biraz da buralarca aramalıyız bence.
Merhum Şerif Mardin hocamızın deyişiyle “zihnimizdeki felsefi engeller!”