Yeni anayasa yapımı konusunda Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi lideri Erdoğan’ın İnsan Hakları Eylem Planı töreninde söylediği şu:
“Hak ve özgürlükler temelinde hazırlanmış, yeni ve sivil bir anayasa…
Milli iradenin üstünlüğü esasına göre hazırlanacak yeni bir toplumsal sözleşme metni…”
Evvela, Cumhurbaşkanı mevcut anayasadaki hangi “hak ve özgürlükleri” yetersiz buluyor, bu bilmiyoruz. Bu konuda bir açıklaması olmadı.
Hatta, tam aksine, iktidarın mevcut anayasadaki hak ve özgürlükleri daha da sınırlamak istediğini gösteren veriler var: AYM’nin bugünkü anayasadaki hak ve özgürlüklere aykırı bularak iptal ettiği kanunlar… Bireysel başvurulardaki “hak ihlali” kararları… Uluslararası sıralamalarda Türkiye’nin yeri…
MECLİS’İN ÜSTÜNLÜĞÜ
Anayasa hukuku bakamından “milli iradenin üstünlüğü esasına göre hazırlanmış anayasa” kavramı fevkalade önemlidir.
Bu kavramı nasıl anlamalıyız?
Erdoğan’ın kendisinin açıklamaları var, mesela:
“Egemenlik Anayasa Mahkemesi’nin de değildir. Egemenlik milletindir. Hiç kimse, hiçbir kurum kendisini milletin üzerinde, milletin Meclisi’nin üzerinde özellikle de siyaset kurumunun üzerinde görmemelidir… Milli irade seçim sandığında belirlenir, TBMM’de de tecelli eder.” (2 Aralık 2014)
Bu durumda mesela Anayasa Mahkemesi’nin “TBMM’de tecelli eden milli irade”nin çıkardığı kanunları denetlemesini, iptal etmesini hukuken nasıl izah edeceğiz?
Hakimiyetin Meclis’te “tecelli ve temerküz” ettiği hükmü ve Mustafa Kemal Paşa’nın ifadesiyle “Meclis’in üstünde bir güç bulunmadığı” düşüncesi 1921 ve 1924 anayasalarımızdaki “kuvvetler birliği” ilkesinin ifadesidir. Takrir-i Sükun kanunu böyle çıkarılmış, DP iktidarı “Tahkikat Komisyonu”nu bu gerekçeyle kurmuştu. Benim “Atatürk’ün İhtilal Hukuku” kitabımda bu mesele ayrıntılı olarak incelenmiştir.
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Çağımızda ise demokrasinin olmazsa olmaz iki şartı “hukukun üstünlüğü” ve “kuvvetler ayrığı” ilkeleridir.
İşte, çağımızda “Meclis”in çıkardığı kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyen ve “siyasetin üstünde” yer alan bağımsız anayasa mahkemeleri vardır.
Eğer milli irade sadece Meclis’te tecelli ediyorsa “milli iradenin üstünlüğü esasına göre hazırlanmış anayasa”da Anayasa Mahkemesi’nin ve Danıştay’ın yeri ne olacak?!
AYM Başkanı Prof. Zühtü Arslan “Anayasa Teorisi” kitabına Lord Acton’ın “güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır” sözüyle başlar. Bu gerekçeyle, siyaset de “hukukun üstünlüğü”ne tabidir. Hukuk devleti, “keyfi iktidar karşısında hukukun mutlak hakimiyetini ve keyfiliğin dışlanmasını ifade eder.” (Sf. 21 vd.)
AYM üyesi Prof. Yusuf Şevki Hakyemez’in “Militan Demokrasi Anlayışı” adlı akademik eserinde yazdığı gibi:
“Anayasa Mahkemelerinin kuruluş nedeni, anayasada güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler üzerinde siyasal iktidarın çoğunluk oyuyla yapabileceği yıkıcı ve her türlü olumsuz etkili önlemektir…” (Sf. 252)
Hukukun üstünlüğü ilkesi sayesindedir ki, AYM, anayasaya aykırı bulduğu kanunları iptal eder.
ANAYASAL KAVRAMLAR
Milli irade veya milli hakimiyet, sadece Meclis’te tecelli etmez. Yargıda da tecelli eder!
Milli irade veya milli egemenlik Yasama, Yürütme ve Yargı erklerinden oluşur.
Evet, yargı erki de bir egemenlik yetkisidir. Meclis kanun çıkarırken milli iradenin “yasama” yetkisini kullanır, AYM bir kanunu iptal ederken milli iradenin “anayasal yargı” yetkisini kullanır.
AK Partilerin buna itiraz eden, Meclis’i üstün tutan çeşitli beyanları var maalesef. Fakat bakın AK Parti kuruluş tüzüğünde ne diyor:
“Millet adına egemenlik yetkisi kullanan yasama, yürütme ve yargı erkleri...” (Madde 4/7)
Evet, doğrusu budur. AK Parti böyle doğru ilkelerle yola çıkmıştı. Bugün nereye geldiği belli.
Bizim gibi temel değerlerde uzlaşmamış toplumlarda uzlaşmayla anayasa yapmak zordur. Öyleyse ne yapmalıyız? Bunun da cevabını yine AYM üyesi hukuk profesörü Yusuf Şevki Hakyemez’den aktaralım:
“İnsan haklarını güvence altına almış sayılması için yeni anayasanın sorun doğuran konularda evrensel hukuku da esas alacak çözümler sunması zorunludur. Ancak bu biçimdeki anayasa herkes tarafından sahiplenebilir.” (Yeni Türkiye dergisi, Ocak-Şubat 2004)
Evet, yeni anayasa üzerine konuşmalıyız; evrensel hukukun anayasal kavramlarıyla... Kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge, yargı bağımsızlığı, temel hak ve hürriyetler gibi…