Türkiye son on yılda, özellikle de CB sisteminde büyük kayıplara uğradı. On yıl önce, 2023 yılında kişi başı gelirde 25.000 dolara ulaşmayı tasavvur edebilen Türkiye, bırakın yaklaşmayı, 10.000 dolara düştü.
Cumhurbaşkanı, bu sene Şubat’ta açıkladığı seçim beyannamesinde, 2028 yılında 16 bin dolara çıkmayı vaat etti.
2013 yılında 12.500 dolara ulaşmıştık. 2028’e kadarki 15 senede sade en fazla 4 bin dolar gelişme sağlamış olacağız! Yılda 300 dolar civarında bir artış!
Dünyada 15 senesini böyle geçirmiş başka bir ekonomi var mı, bilmiyorum.
Dışarıya beyin göçü bundan da vahim bir kayıptır.
BÖYLE BİR ÇAĞDA…
Birgün’de Sibel Bahçetepe’nin haberine göre, Tıp Fakültesi sayısında dünyada birinci olmuşuz! Almanya’da sadece 43 Tıp Fakültesi varmış, bizde ise son yirmi yılda 128’e çıkmış!
Almanlar duysa şaşıracaklar, hatta kıskanacaklar.
Erdoğan’ın sözünü hatırladınız değil mi?
“Üniversite sayımızı 77’den 207’ye, öğrenci sayımızı bir milyondan, Almanya’dan çok çok ilerdeyiz onu söyleyeyim, Merkel’e 8 milyon 400 bin üniversite gençliğimiz var deyince öyle bir şaşırdı.” (12 Şubat 2021)
Gerçekten şaşırmıştır. Çünkü Alman eğitim sistemi ekonominin ihtiyaçlarına göre insan yetiştiriyor. Diplomalı işsizler ordusu değil.
Aynı habere göre, tıp fakültelerimizden 10’nunda akademisyen yok! Bazı tıp fakülteleri bu sene öğrenci almadı! 14 tıp fakültesinde ise eğitimin bir kısmı ya da tamamı başka bir tıp fakültesinde yürütülmektedir.
Her alanda akademik ve mesleki bakımdan kaliteli beyinleri elden çıkarıyoruz. Doktorumuz, sağlık personelimiz, mühendisimiz, bilgisayarcımız, akademisyenimiz, her alanda beceri sahipleri fırsat buldukça yurt dışına gidiyor.
Şu habere bakın: “12 bin akademisyen yurt dışına gitti.” (12 Ağustos 2023)
En parlak öğrencilerimizin gözü yurt dışında….
‘GİTSİNLER’ Mİ?
Elbette “gitsinler” diyenler olabilir. Öyle bir çağdayız ki… Alman Eğitim Bakanı Bettina Stark-Watzinger “gitsinler” demiyor, aksine “gelsinler” diyor:
“Her yıl yurt dışından 400 bin iş gücüne ihtiyacımız var. Büyüme ve refah için acilen daha fazla parlak zihne ve işleri üstlenecek ellere ihtiyacımız var.” (30 Kasım 2022)
Ve, Almanya geçen Şubat ayında çıkardığı kanunla, dünyanın her yerinden “becerisi” ve “uzmanlığı” olanlara kapılarını açtı, Alman ekonomisinin ihtiyaç duyduğu personele vatandaşlık da verecek.
Eğitimin kalitesini düşürüp yaygınlaştırdık diye övünmek çok yanlış bir popülizmdir. Ülkede siyasi ikliminin ve bozulan iktisadi şartların beyinlerimizi yurt dışına itmesi gelecek yıllar için son derece vahim bir alarmdır.
Hakan Kara eski Merkez Bankası baş ekonomisti, saygın bir iktisat profesörü… Şu tivini gördüğümde benim de içimden bir şeyler kopmuştu:
“Beni en çok üzen haber yetişmiş insanlarımızın yurt dışına gidişi oluyor.
Her defasında içimden bir şeyler kopup gidiyor.” (15 Haziran 2023)
YÜKSELİŞ VE İNİŞ
Bu hep böle değildi. Son on yılda gittikçe ağırlaşan sorunların eseridir bu hazin tablo.
Diplomat Naci Korur bakın ne diyor:
“Şikago’da görev yaptığım 2002 – 2007 yılları arasında çok sayıda gencimizin bir an önce Amerika’dan ülkemize dönmek için can attığına şahit oldum. Bir çeşit ‘tersine beyin göçü’ yaşadık.” (https://www.nacikoru.com/gri-pasaport/)
Nasıldı o zamanki Türkiye? AK Parti yine iktidardaydı ama ekonomide Kemal Derviş’ten devraldığı reforme edilmiş ekonomiyi ortodoks çizgide sürdürüyor, AB sürecinde hukuk üstünlüğü ve özgürlükler yönünde reformlar yapıyordu.
“Haçlı ittifakı” demiyordu, “faiz hayatın gerçeğidir” diyordu, AİHM kararlarının bağlayıcılığını anayasaya yazıyordu.
Aynı iktidarın ilk on yılında ekonomi ve hukuk grafikleriyle beraber beyin cazibesinin yükselmesi, ama sonraki on yılda bunların hepsinin aşağıya gitmesi derslerle dolu bir gerçektir.
O ders şu: Gelişmiş ülke olmanın yolu bilimdir, hukukun üstünlüğüdür, kuvvetler ayrılığı, bağımsız yargı ve bağımsız Merkez Bankası’dır, özgürlük ve rasyonel iktisattır. Bunun dışına çıkmanın ağır faturasını ödüyoruz.