Ekonomide yeni model?!

Taha Akyol

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın CNN Türk’te Ahmet Hakan’a söylediklerini AA’nın bülteninde okudum. Şöyle diyor:

“Bu bir milli bağımsızlık mücadelesi. Ekonomik anlamda bir milli bağımsızlık modeli ortaya koyduk. İki senedir kıyamet bunun için kopuyor.”

Sayın Bakan “iki senedir” demekle CB sisteminde kendi bakanlığı dönemini kastediyor. Fakat ondan önceki yıllarda ekonomiden sorumlu Bakanlar Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’ti ama Erdoğan da başbakandı.

İktidarının kabaca o ilk iki dönemindeki Batı-yönelişli politikalar “milli bağımsızlığa” aykırı mıydı yoksa?!

Hayır, üstelik dolar da faiz ve enflasyon da bugünkünden çok iyi durumda

DIŞA AÇIK BÜYÜME

Bizzat Başbakan Erdoğan partisinin 2011 Seçim Bildirisi’nde şöyle diyordu:
“Çağdaş normlara dayalı olarak işleyen bir hukuk düzeni, ekonomik kalkınmanın ön koşulları arasında yer alır.” (sf. 32)

El hak, doğru!

O yıllarda AB standartlarına göre reformlar yapıldığı için ülkemizde hukuk güvenliği artmış, yabancı sermaye girişi rekorlar kırmıştı. Erdoğan’ın deyişiyle, “20032007 döneminde yıllık ortalama yüzde 6.9 oranında büyüme gerçekleştirilmiştir.” (sf. 33)

El hak bu da doğru ve AB reformları ile yabancı sermaye girişindeki rekorlar sayesinde başarılmıştı!

Bizzat Erdoğan daha altı ay önce “17 yılda ekonomimize yaklaşık 220 milyar dolarlık doğrudan uluslararası sermaye girişi oldu” diyerek övünüyordu. (14 Şubat 2020)

Erdoğan’ın “sermaye milliyetçiliği olmaz, biz yabancı yatırım bile demiyoruz, uluslararası yatırım diyoruz” açıklaması da doğruydu.

Hatta Albayrak’ın kendisi de “küresel sermaye” çağrıları yapıyordu:

“Küresel sermaye piyasalarında yer almaya devam edeceğiz… ABD ile stratejik ortaklığımız elbette devam edecek.” (3 Eylül 2018)

Hatta Sayın Albayrak Londra’ya giderek küresel finans çevrelerini Türkiye’ye yatırım yapmaya davet ediyor, “Türkiye’nin 15 yıllık başarı hikayesini” anlatarak onlarda güven duygusu yaratmak istiyordu. (4 Eylül 2018)

Demek ki Albayrak’tan önceki politikalar “bağımlılık” değilmiş!

‘KIYAMET ‘ ALAMETLERİ

Temeldeki sorun kabaca son beş yılda ülkemizin hukuk kalitesinin bozulması ve yabancı sermaye girişinin de bu yüzden durmuş olmasıdır. Bugünkü döviz sorunlarının da altında bu var.

Bozulmalar ya da Bakan’ın deyişiyle “kıyamet”in alametleri ne zaman başladı?

Öyle “iki senedir” değil.

Başbakan Erdoğan’ın AB’dan gelen haklı, haksız eleştirilere öfkelenip “şahsıma hakaret ediyorlar, ülkemizde fikir özgürlüğünün olmadığını, hak ihlallerinin olduğunu söylüyorlar… Şanghay Beşlisi Türkiye’yi rahatlatır” diye konuşmalar yaptığı dönemde başladı “kıyamet”in ilk alametleri. (29 Kasım 2016)

Alametler dediğim; dış politikada Türkiye’nin temel Batı modeli tercihinde kuşkular belirmesi, içeride yabancı sermaye girişini caydıracak hukuki sorunların artmasıdır.

İktisat politikalarında da iktidar uzun vadeli sanayi ve teknolojiden ziyade seçimlerde oy getirecek kısa vadeli politikalara ağırlık verdi. Bu benim iddiam değil, 11. Kalkınma Planı’nda da anlatılıyor. (Paragraf 130 ve 131)

Dışarıdan sermaye girişi azalırken, içeride de ekonomi yeterince döviz üretmiyordu yani.

Hukuk sahasındaki bozulmalar, Merkez Bankası örneğinde olduğu gibi CB sisteminin kurumları aşındırması, S-400 alımının (kime karşı?) yarattığı sorunlar Türkiye’yi yatırımlar için cazip olmaktan çıkardı.

‘MODEL’ DEĞİL REFORM

Cumhurbaşkanı Erdoğan yedi ay öncesine kadar umutluydu:

“Uluslararası girişimciler, yatırımcılar inşallah ülkemize yeniden gelmeye başlayacaklar.” (20 Aralık 2019)

Ama olmadı. Çünkü onları ürküten hukuki ve diplomatik sorunlar değişmedi. “Yargı reform stratejileri” makyaj olarak kaldı mesela.

Bugün bu noktada yatırım veya ehven kredi olarak önemli bir sermaye girişini sağlamak daha zor olsa gerek.

Bu tabloyu “milli bağımsızlık mücadelesi” diye etiketleyerek düzeltebilir miyiz?!

Türkiye dışa kapalı, ekonomide müdahaleci, Adalet Bakanı’nın bile itiraf ettiği hukuki sorunlarla malul bir ülke olarak değil… Dışa açık, kurallı piyasa ekonomisine dayalı, özgürlükçü hukuk devleti olmak ve imajını bu yöndeki reformlarla düzeltmek zorundadır; dün başarıyla yaptığı gibi.

Türkiye’nin hamasi “yeni model”e değil, gerçek reformlara, esaslı düzeltmelere ihtiyacı var.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (57)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.