Türkiye’nin ekonomik krize sürüklenmesindeki sebeplerden biri “Çin de böyle kalkındı” sanılarak uygulanan yanlış politikalardır. İktidar Türkiye’nin yabancı sermayeye ihtiyacını hiçbir zaman inkar etmedi. “Biz bize yeteriz” gibi sözler miting meydanlarındaki hamasetti. Uygulamada yabancı sermaye getirmek için çok uğraştılar. Hukuk güvensizliğinden gelmedi.
Bu durumda Çin akla geldi. Berat Albayrak’ın deyişiyle, “dünyada en çok yatırım çeken ülkenin hangi ülke olduğunu biliyorum ama bu ülkede demokrasi yok…” (27 Aralık 2020)
Demokrasi olmadan da sermaye getirilebiliyormuş demek ki!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini hatırlıyorsunuzdur:
“Türkiye’yi üretimle büyütmek, faiz kıskacından çıkarmak için ekonomide yeni dönemi başlattık. Üretimle yabancı yatırımcıların dikkatini çekeceğiz. Çin de böyle büyümüş…” (3 Aralık 2021)
Bu güzel beklentilerle çıkılan yol, bir buçuk yılda tıkandı, liberal Mehmet Şimşek göreve çağırıldı.
BÖYLE Mİ BÜYÜDÜ?
İktidar ikinci on yılında, Batı’dan gelen otokrasi ve hukuk ihlalleri konulu eleştiriler karşısında reforma gitmek yerine Batı’yı “Haçlı İttifakı” olarak suçladı. İlk on yılda başarıyla izlediği “eksen”den çıktı…
Çin gibi biz de TL’ye değer kaybettirip ucuz emekle ihracatı artırarak cari fazla yaratamaz mıydık?! O zaman yabancı sermaye de gelirdi… İçeride ise “düşük faiz”le piyasayı canlı tutup seçimleri de kazanırdı… Kitlelerin ucuz kredi menfaati gibi dini duygularına da seslenerek “nas var, nas” deniliyordu.
Bu formülün tek doğru yanı seçim kazanmak oldu ama ekonomi tıkandı. Beklenen cari fazla yerine cari açık 110 milyar dolara çıktı! Beklenen yabancı sermaye gelmedi.
Çin konusundaki bu büyük yanılgının iki büyük sebebi vardı: Çin üniversiteleri, Çin teknolojisi bu sayede yüzlerce milyar dolar cari fazlayı gözden kaçırmışlardı… İkincisi Komünist Çin’deki hukuk reformlarını da görmemişlerdi. Çin sade ucuz emekle değil, asıl bu iki faktörle kalkındı.
ÇİN’DE LİYAKAT SİSTEMİ
Çin komünist bir ülke. Fakat komünist deyince, ekonomide bizim aklımızdaki ‘komünist’ten hayli farklı... Evet, siyasi özgürlükler yok, muhalefet yok, hür seçimler yok… Fakat kurallar ve kurumlar var.
Daha önce de yazmıştım, ünlü Fukuyama belirtir: Çin’de ‘meritokrasi’ (liyakat) geleneği yüzlerce yıldan beri çok önemlidir. Çin bir komünist diktatörlüktür fakat kamu görevlerinde liyakat ve kurallar esastır.
Mao’nun karanlık devrini kapatan reformist Deng’den beri Çin “kurallarla yönetiliyor.” Orta Doğu’da ise kurallar değil ‘şahsi diktatörlükler’ var, yönetimler keyfidir. (Political Order and Political Decay, s. 355-385)
Daron Acemoğlu ve James Robinson, aynı kurallar, kurumlar faktörüne dikkat çekerek Çin rejiminin “en parlak zihinleri istihdam ettiğini” anlatır. Çin artık özgürlük olmadan aynı tempoyu sürdüremeyeceği aşamaya ulaşmıştır. (Dar Koridor, Doğan Kitap, s. 233-270)
Çin Merkez Bankası Başkanı Zhou Xiaochuan’nın 2002’den 2018’a kadar tam 16 sene görevde kalması, normal emekli olunca yerine gelen Yi Gang’ın halen görevde bulunması kurumların istikrarı ve gücü hakkında bir fikir verir. Ya bizde?..
Gang Batı üniversitelerinde doktora yapmıştır. ABD’deki en kalabalık yabancı öğrenci, Çinlilerdir. Çin Komünist Partisi onlara “kültür ajanı” gözüyle bakmıyor.
TÜRKİYE’DE KURUMLAR KURALLAR
Çin’de totaliter diktatörlük devam ediyor, aynı zamanda sosyal ve ticari ilişkiler alanında hukuka güven sağlamanın önemini çok iyi biliyorlar. Fatih Oktay Çin hakkındaki kitabında “toplumda hukuk kavramının yerleşmesi için geniş çaplı kampanyalar” yapıldığını anlatır. (Çin ve Dünya’nın Geleceği, İş Bankası Yay. s. 98)
Bize gelelim; aynı tabiat kanunu: Bilim ve hukuk… Bunun için Batı ile ilişkilerimiz son derece önemli. Sayın Mehmet Şimşek’in beş yıl önce söylediği şu sözler, bugün daha bir önemli:
“Bizim hukuk devletini güçlendirmemiz, demokratik standartlarımızı iyileştirmemiz, kurumsal kaliteyi yükseltmemiz açısından ne güneyde ne doğuda başka ilham alacağımız kimse yok. Avrupa Birliği bizim hala ilham kaynağımız. Özetle Türkiye Avrupa’nın stratejik ortağıdır. Bunu kimse değiştiremez” (23 Mart 2018)
Özal’ın, Derviş’in çizgisi… Ya da iktidarın ilk on yılındaki çizgi… Bakalım U dönüşü yapabilecekler mi?