CHP, Türkiye’nin tek köklü partisidir. Ülkemizin iki ana akımından kurumsal olarak devam eden sadece CHP’dir. Diğer kanatta ise 1925’teki Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ndan beri kapatılagelen, bu yüzden kurumlaşamayan partiler mezarlığı var: Serbest Fırka, Demokrat Parti, Adalet Partisi ve sonrası…
CHP 100 yasında, büyük umutlarla girilen bir seçimi kaybetmenin krizi içinde... Aslında bütün muhalefet krizde. Millet İttifakı dağıldı. Altı ay sonraki mahalli seçimlerde, yerel düzeylerde bile ittifaklar zor görünüyor.
Ankara’da kuvvetli isim Mansur Yavaş’ın tekrar adaylığının açıklanması isabetli oldu. İktidar karşısında bir yenilgi daha istemeyenlere, demokrasinin bir “denetim ve denge” sistemi olduğunu bilenlere moral verdi. Ama diğer şehirler?..
CHP’NİN KURULUŞU
CHP cumhuriyetin ve inkılapların partisi. Hatta Milli Mücadele’yi de sahiplenmek için, Sivas Kongresi’ni ilk kongresi saydı… Resmen kurulduğu gün 11 Eylül olduğu halde, İzmir’in kurtuluşuna denk getirmek için partinin kuruluş günü 9 Eylül sayıldı.
Şanlı Milli Mücadele’nin ana teşkilatı muhteşem Müdafaa-i hukuk Cemiyeti’dir, her fikirden tüm vatanseverlerin teşkilatıydı. Bunu Cumhuriyet Halk Fırkası’na dönüştürülerek yapısının değiştirilmesi de parti ile Milli Mücadele’yi özdeşleştirmenin başka bir uygulamasıydı.
Böyle olunca, inkılaplar devrinde muhalefet eden Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Paşa, Adnan (Adıvar) gibi vatanseverlere, Nutuk’taki ifadeyle “en hain dimağlar” muamelesi yapıldı. Hatta Karabekir’i idamdan Başvekil İsmet Paşa kurtardı.
Etkileri zamanımıza kadar sürecek kutuplaşma böyle başladı…
CHP’NİN DEĞİŞİM TARİHÇESİ
Yakın zamanda kaybettiğimiz değerli tarihçi merhum Zafer Toprak, Cansu Çamlıbel’e verdiği mülakatta “radikal laiklik” uygulamalarının “toplumsal katmanları farklı yönlere savuran” bir travma yarattığını anlatmış, “travmanın yankıları bugün bile hissediliyor” diye belirtmişti. (T24 Yıllık 2023, s. 16)
Bütün devrimlerde böyledir. Fransız İhtilalinin çağ açıcı özelliği besbellidir fakat tarihçi John S. Ambler, Fransız devrimindeki keskinliğin, kesimler arasında güvensizlik yaratarak uzun sürekli uzlaşmazlık ve istikrarsızlığa yol açtığını anlatır.
CHP, bu sosyolojik yarılmayı, travmayı hâlâ aşamadı.
İlk adımları İnönü attı. Atatürk’ün “parti devleti” uygulamasını kaldırarak başladı. Hür seçimlere geçiş, din eğitiminin başlatılması, basının serbest bırakılması, CHP programından “Kemalizm”in çıkarılarak kapsayıcı ‘Atatürk yolu’ ifadesinin konulması, 1965’de bizzat İnönü’nün “devletçilik bitti” diye yazması…
Sonra Ecevit, 1971’deki “Atatürk ve Devrimcilik” kitabında tek parti dogmalarını sorguladı…
Zamanımızda da Kılıçdaroğlu’nun kısaca “helalleşme” denilebilecek açılımları, doğru politikalardı ama kitleleri ikna edemedi zira travmalar kolay aşılamıyor…
MERKEZ’İN İKİ KANADI
İktidar da son on yılda kutuplaşmayı tercih etti. Tarihteki kavgayı tarihe bırakıp bugünün sorunlarını çağımızın terimleriyle tartışmak yerine kutuplaşmayı canlı tutarak sadık bir taban oluşturma siyaseti izledi, başardı da. “Camilerimizi kirlettiler, yaktılar” gibi konuşmalar hatırlardadır.
Siyasetin ülke sorularını “rasyonel zemin”de tartışmak ve rekabet etmek yerine böyle bir kutuplaşmaya takılmasının faturasını hepimiz ödüyoruz.
Böyle bir seçim ortamındaki yenilginin ardından CHP’deki ihtilaflar konusunda bir öngörüde bulunmak mümkün değil. Fakat şu belli ki “kurucu değerlere dönelim” gibi, “CHP sağcılaştı” gibi söylemlerle CHP’yi yeniden “travma”ya yöneltmenin kimseye faydası olmayacağı açık. Bu politika, merhum Baykal zamanında 28 Şubat’ı destekleyerek denenmiş, CHP’yi yüzde 19’a düşürmekten başka sonuç getirmemişti.
CHP için doğru yön, modern sosyal demokrasidir; insanların hayat tarzıyla uğraşmaz, ekonomik gelişme ve daha çok sosyal adaletle ilgilenir. CHP deyince ilk akla gelen nedir? Ekonomik ve sosyal politikalar mı?!
Türkiye’nin demokratik istikrarı, ana akımlar olarak güçlü merkez sol ve güçlü merkez sağ oluşmasına bağlıdır. Modern demokrasinin iki sağlam ayağı bu ikisidir. Kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, fikir ve ifade hürriyeti, ekonomide istikrarlı “rasyonel politikalar” ancak öyle bir siyasi yelpaze ile gerçekleştirilebilir.