Türkiye’de uluslararası saygınlığa sahip anayasa hukukçularından biri şüphesiz Prof. Kemal Gözler’dir.
Prof. Gözler uluslararası ‘Web of Science”da 138 atıf almıştır.
Bizde ve çeşitli yabancı ülkelerde yüksek yargı tarafından Prof. Gözler’in kitap ve makalelerine atıflar yapılmaktadır. Bütün yüksek mahkeme ve Yüksek Kurullarda Gözler’in eserlerine yapılan atıf sayısı toplam 195’tir.
CB hükümet sistemine yazdığı eleştirileri “Elveda Anayasa” başlığı altında kitaplaştırmıştı.
Çok sayıda akademik kitabı var. “Türk Anayasa Hukuku” adlı kitabının 1300 sayfalık üçüncü baskısı geçen yıl çıkmıştı. Bu sene “İdare Hukuku” adlı eserinin üçüncü baskısı yayımlandı. İki cilt, toplam 3 bin sayfa. (Ekin Yayınları)
Hukukun bir dalı olan İdare Hukuku’nun bile ulaştığı boyutları görüyor musunuz?
Ben CB sistemiyle ilgili tespitlerini yazacağım. (sf. 321-380)
YETKİ YIĞILMASI
CB sistemini değerlendirmek için uygulanmasına, anayasa hukukuna ve siyaset bilimine bakabiliriz. Prof. Gözler bu kitabında idare hukuku açısından bakıyor.
İlk tespit, cumhurbaşkanının sadece siyasi değil, idari yetkileri de hayli artmıştır. Artık “cumhurbaşkanı merkezî idare teşkilatının en yüksek hiyerarşik âmiri haline gelmiştir.”
Başbakan bu kadar yetkili değildi. Bakanlar Kurulu’nun ve bakanların görev ve yetkileri vardı. Bakanlıkların ve kamu kurumlarının kuruluş kanunları vardı.
Yeni sistemde başbakan ve bakanlar kurulu yok. Bakanlar da parlamenter sisteme göre “çok daha güçsüzdürler.”
Parlamenter sistemde başbakana, bakanlar kuruluna ve bakanlara verilmiş olan yetkiler yeni sistemde Cumhurbaşkanın elinde toplanmıştır.
BU KADAR YETKİ
Prof. Gözler örnekler veriyor:
. Trabzon’da Ayvalıdere regülatör ve hidroelektrik santralının yapımı için acele kamulaştırmanın Bakanlık tarafından yapılması hakkında Cumhurbaşkanı Kararı… (CB Karar No: 321)
. İzmir Bornova’da iki dönüm büyüklüğünde bir arsanın imar planı değişikliği de Cumhurbaşkanı kararıyla oluyor. (Sf. 343)
Prof. Gözler şu tespiti yapıyor: “Bir insanın bu kadar çok yetkiyi tek başına ve doğrudan kullanması çok zordur.”
Danışmanları bilgilendirir diyecekseniz, hem inisiyatif sorumsuz ‘danışman’a verilmiş hem Cumhurbaşkanı ayrıntılara nüfuz edememiş olur.
Ömer Çelik’in bahsettiği “sistemde kireçlenme”nin en önemli sebebi bu yetki yoğunlaşmasıdır diye düşünüyorum.
HIZLI VE ETKİN Mİ?
Çok hızlı işleyeceği söylenen CB sisteminin sorunlarını parti içinde de söylüyorlar. 1962’den beri, Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın ilk defa CB sisteminde gecikerek, hem de bir yıl gecikerek Meclis’e sunulduğunu bu sütunda birkaç defa yazmıştım.
Prof. Gözler, son makalesinde çok ilginç bir örnek verdi: Öğrencilerin ödeyeceği üniversite katkı paylarını, parlamenter sistemde Bakanlar kurulu bir gün dahi gecikmeden karara bağlıyordu. Yeni sistemde bu yetki Cumhurbaşkanına verildi ve Haziran 2019’da çıkması gereken Cumhurbaşkanlığı Kararı, hâlâ çıkmadı.
Prof. Gözler, Başbakanlık’ta ve Bakanlıklarda uzun yıllar içinde yetişmiş kaliteli uzmanların yeni sisteme geçerken tasfiye edilmiş olmasının da sistemde en azından yavaşlamalara yol açtığını yazıyor. Cumhuriyet Türkiye’sinin yetiştirdiği o değerli uzman bürokratların tekrar Beştepe’de görevlendirilmesini tavsiye ediyor.
Gözler’in şu makalesine bakabilirsiniz: http://www.anayasa.gen.tr/ogrenim-ucretleri.htm
Devletin iyi işlemesi için “bizden” değil, “liyakatli” elemanlar lazım.
KURAL VE UYGULAMA
Prof. Gözler, Cumhurbaşkanının çok geniş yetki alanındaki bütün konularda “hiyerarşik âmir” haline gelmesiyle, onun tüzel kişiliğe sahip kamu kurumları üzerindeki “idari vesayet” (denetim) yetkilerinin birbirine karıştığını anlatıyor; Varlık Fonu’nu örnek veriyor.
Çok teknik bir konu olduğu için ayrıntıya girmiyorum.
Tabii yeni sistemdeki bir sorun da eskiden kanunla belirlenen “atama usulleri”ni belirleme yetkisinin yeni sistemde Cumhurbaşkanına verilmesidir: Cumhurbaşkanı hem üst kademe kamu yöneticililerini “atama usullerini” kararnameyle kendisi belirliyor, hem atamayı kendisi yapıyor.
Böyle olunca mesela YÖK kanununu değiştirip bir yıllık profesörü rektör atamak mümkün oldu.
Bu ülke hepimizin. Hangi sistem olursa olsun, etkin işlemesi ülkemizin lehinedir. Bunun da şartı, evrensel hukuka uygunluktur.
Bu ülkede çok şükür ki Kemal Gözler gibi evrensel değerde hukukçular var. Yazdıklarına iktidarlar bakmasa da bizler okuyup öğreniyoruz.