Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son haftaya kadarki konuşmalarında “dış güçler, ekonomimize saldırı, ekonomik kurtuluş savaşı, kendimize yeteriz, krizden çıkış yolu İslam ekonomisi” gibi kavramlar bolca yer alırdı…
Sonuçları bellidir: Dolar 9 liraya doğru gidiyordu, bütçe açığı zirvedeydi, rezervler erimişti…
Âniden Berat Albayrak tasfiye edildi. Ekonomik rasyonalizme dönüş işaretleri olarak Lütfi Elvan ve Naci Ağbal göreve getirildi.
Ve CB Erdoğan “ekonomide ve hukukta reform döneminin başladığını” ilan etti. Piyasa ekonomisinin ve hukukun kavramlarını duymaya başladık.
Adalet Bakanı Gül yargının “kimseden talimat almaması” gerektiğini söyledi.
İktidar böyle sinyaller verir de “yürütmeyle uyumlu” HSK durur mu? Üç yıldır ağır hukuk ihlallerine göz yuman HSK Osman Kavala dosyasını isteyiverdi.
‘ULUSLARARASI YATIRIMCI’
Erdoğan’ın yeni konuşmalarında “uluslararası yatırımcılar”a kuvvetli çağrılar var. Artık tabii “dış güçler” diye değil, ülkemize getirmek için…
Hatta yeni yaklaşımı uluslararası sermayeye “bizzat anlatacağını” söyledi.
Bizzat anlatmak yeter mi?
Sıcak para için yetebilir. Sıcak para dediğin, yüksek faize gelir, alır gider…. Nitekim dört günde 1 milyar dolar sıcak para geldi…
Ama Erdoğan’ın asıl istediği, ülkeye gerçekten gerekli olan uluslararası sermayenin kalıcı yatırımlar yapmasıdır…
Osman Kavala gibi uluslararası camiada büyük ilgi gören ve tutuklanması da Türkiye’deki hukuk ihlallerinin simgesi haline gelmiş bulunan bir isim tahliye edilirse, bu, elbette büyük yankılar yaratır, olumlu karşılanır.
Umulur ki Türkiye’nin bozulmuş olan hukuk devleti imajını düzeltsin…
Ama demezler mi ki, üç yıldır süren haksız tutukluluk ancak siyaset böyle sinyal verince sonlandı, bu nasıl bağımsız yargı?!
KAVALA YETER Mİ?
Osman Kavala’nın “siyasi sebeplerle” ve “Cumhurbaşkanı’nın iki konuşmasının” etkisiyle yargı tarafından tutukluluğunun devam ettirildiğini AİHM açıkça kararına yazmıştır. (B. No: 28749/18; paragraf 172 ve 210)
Kavala’nın artık sürdürülemez hale gelen tutukluluğuna HSK’nın müdahalesiyle son verilmesi “hatanın düzeltilmesi” mi olur, yoksa siyaseten “dün tutuklattı, bugün bıraktırdı” diye mi yorumlanır?
Nasıl yorumlanırsa yorumlansın artık skandala dönüşmüş olan tutukluğun kaldırılması elbette zorunludur.
Ama AİHM ve AYM kararlarına geçmiş diğer haksız tutuklama ve mahkumiyetler?!
Ve dahası, Türkiye’nin uluslararası hukuk raporlarındaki ve siyaset bilimi araştırmalarındaki imajı?
Mesela CB sistemi hakkında, Avrupa Konyesi’nin hukuk beyni olan Venedik Komisyonu’nun raporu… Bu Rapor CB sisteminde, özetle “kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ciddi surette ihlal edilmiştir” diye yazıyor. (13 Mart 2017)
Bu tür raporlar arşivlerde kalmıyor. Unutmayalım, Merkel, “Venedik Komisyonu Raporu’nu çok önemsiyorum” diye açıklama yapmıştır. (13 Nisan 2017)
Görülüyor ki, sözlü çağrılarla ve pragmatik uygulamalarla Türkiye’yi “hukuken güvenli” ülke haline getirmek ve yabancı yatırım çekmek kolay gözükmüyor.
2002-2015 dönemindeki pozitif imajımız çoktan kayboldu.
SİSTEM REFORMU
HSK böyle kaldığı sürece “yargı reformu” sözde kalır… Meclis’in denetim yetkisi böyle kalırsa “denetim ve denge” de kağıtta kalır.
Ayrıntılara girmiyorum.
Türkiye’de “güçlendirilmiş parlamenter sistem” arayışının gittikçe yükselmesi sebepsiz değildir.
Ahmet Davutoğlu liderliğindeki Gelecek Partisi için, Prof. Ergun Özbudun ve Prof. Serap Yazıcı’nın hazırladığı “Tam demokrasi için Güçlendirilmiş Parlamenter sistem” raporu geçen pazartesi açıklandı.
İki saygın hukukçumuz.
Raporda, evvela CB sisteminin nasıl bir yönetim kurduğu anlatılıyor: Kişiselleştirilmiş yürütme… Etkisiz yasama… Bağımlı/Edilgen Yargı…
Sonra da tarafsız cumhurbaşkanı, güçlü başbakan ve bakanlar kurulu, güçlü meclis, bağımsız yargı ilkelerine dayanan parlamenter sistem anlatılıyor.
Bu rapordan zaman zaman alıntılar yapacağım.
Neticeten; hukuku ezmenin faturasını son beş yılda çok ağır ödedik.
Yeniden hukukun üstünlüğüne dönmenin olmazsa olmaz olduğunu toplumca anlamaya başlıyoruz. Dürüst ve birikimli hukukçuların çok konuşması, çok yazması, bizim de hukuka çok kulak vermemiz gereken bir dönem...
Bu defa hukuku bütün siyasetlerden üstün tutalım.