Evvela keşke gerekli reformları gerçekten yapsa diyorum. Buna niye tam inanamadığımı aşağıda yazacağım.
Öncelikle gerçekten reformlar yaptığı yıllarda iktidarı kuvvetle desteklediğimi belirtmek isterim. Merhum Turgut Özal döneminde ve merhum Bülent Ecevit başkanlığındaki koalisyon döneminde hangi reformları destekledimse, AK Parti’nin de aynı yöndeki reformlarını destekledim.
Karl Popper’in okuyucusu olarak, ülke yönetimine “kim?” diye değil, “nasıl?” diye bakmaya çalışıyorum.
Vesayetin kaldırılması, piyasa ekonomisi, AB standartlarında bir hukuk devleti ve özgürlükler yönünde yapılan hukuk reformları, yine AB standartlarına ve Venedik Komisyonu raporlarına dayanan Anayasa değişiklikleri…
Dış politikada Batı öncelikli açılımlar…
Birçok kimse muhafazakâr olduğum için ideolojik olarak desteklediğimi zannetmişti. Fakat benim milliyetçilik ve muhafazakârlık anlayışımda modern hukuk devleti ve modern liberal demokrasi olmazsa olmaz değerlerdir.
MUHAFAZAKARLIK UĞRUNA!
İktidar 2011’den itibaren siyasette muhafazakârlığını koyulaştırmaya, hukuk ve demokrasi alanında ise otoriter adımlar atmaya başladı; benim de eleştirilerim başladı.
Ecevit hükümetinde Kemal Derviş’in hazırladığı Kamu İhale Kanunu’nu desteklemiştim; AK Parti iktidarında 13 defa değişiklik yapılarak kuşa çevrilmesini de mi destekleyecektim? Hayır, elbette eleştiriyorum.
Merkez Bankası’nın bağımsızlığını daima savundum. Hatta iktidarların kanun veya KHK’lar çıkararak bunu ihlal etmesini önlemek için Merkez Bankası’nın bağımsızlığını anayasada düzenlemek gerektiğini defalarca yazdım.
Ama İktidar 2015’ten itibaren Merkez Bankası’na baskı yapmaya başladı. Hatta emirle faiz indirmediği için “vatana ihanet”le bile suçladı!
Muhafazakârım diye Merkez Bankası’nın itibarının tahrip edilmesine sessiz mi kalmalıydım?
Ali Babacan, Başbakan Erdoğan’a karşı tam bir kararlılıkla Merkez Bankası’nın bağımsızlığını savundu, tasfiye edildi. Yerine, yetkileri budanarak Mehmet Şimşek getirildi. Şimşek de Merkez Bankası’nı savunuyordu; o da tasfiye edildi ve yerine Berat Albayrak getirildi.
Netice ortada!
REFORMLARA DÖNÜŞ?
Bunları yazmaktaki amacım, asıl soruyu ortaya koymak: İktidar bozduğu reformlara geri döner mi?
En somut örnek, Merkez Bankası’nın KHK’larla bozulan bağımsızlığını yeniden kanunla ihya eder mi?
Hukuk sahasında siyasetin yargıya müdahale kanallarını kapatıp yargıyı serbest bırakmayı kabul eder mi?
Mesela soruşturma aşamasında hakim ve savcılara “emir ve talimat vermek” bu iktidar tarafından altı yıl önce suç olmaktan çıkarılmıştır! (6545 Sayılı Kanun, Madde 69)
Demokratik dünyada bunun örneği yoktur!
Bugün Türkiye’de herhangi bir iktidar yetkilisinin Sulh Ceza hakimlerine “falancayı tutukla” yahut “itirazı reddet” diye “emir ve talimat” vermesi suç değildir!
Bunun nasıl kullanılmakta olduğu da gözler önünde, hatta AİHM kararlarında bile anlatılıyor dünya âleme!
Reform yapılacaksa, hakimlere “emir ve talimat ve telkin”, her aşamada yeniden suç sayılacak mı?
Nasıl kuruldukları ve işledikleri bilinen Sulh ceza hakimlikleri kaldırılacak mı? 2004 yılında AB kıstaslarına göre çıkarılmış olan hükümlere geri dönelecek mi?
AB kıstaslarından nasıl uzaklaşmışız; yüzlerde örnekten biridir bu.
‘GÜÇ’ SORUNU
İktidarın ilk iki dönemindeki “reform” söylemine şimdi, 2020 yılının Kasım ayında yeniden dönmesinin sebebi; o refomları kendisinin bozmuş olması ve yabancı sermayeye büyük ihtiyaç duymasıdır.
Seçim meydanlarındaki “kendi yağımızla kavruluruz, ihtiyacımız kalmadı, biz bize yeteriz” sözleri zaten ‘siyasi’ idi.
Şimdi ise Cumhurbaşkanı diyor ki:
“Türkiye, yerli ve uluslararası yatırımcılar nezdinde riski az, güveni yüksek, kazancı tatminkar bir cazibe merkezi haline getirilecek.”
Doğru ama bunun tek yolu, bozulan reformları en azından restore etmek!
Bunun anlamı, anayasada, kanunlarda ve kamu kurumlarında iktidarın “daha fazla güç” sahibi olmak için yaptığı düzenlemeler yerine, şimdi denetim ve denge, bağımsız yargı, kurumsal yönetim gibi ilkelerle “gücün sınırlandırılması”nı gerçekleştirmek!
İktidar elbette yabancı sermayeyi içtenlikle istiyor ama bunu da ister mi?
İşte cevabını bilmediğim soru bu.