Koronavirüs salgını gittikçe yayılıyor, dünyada ölüm sayıları artıyor.
Hele İtalya ile ilgili haberleri okudukça dehşete düşmemek mümkün değil. İnsanlar, virüsün yol açtığı nefes darlığından boğularak çırpına çırpına ölüyor.
Uzmanların, sağlık otoritelerinin dediklerine harfiyen uymak şart.
Ama eninde sonunda bilim bu doğal âfetin bir çaresini bulacak. Çeşitli ülkelerden ümit verici haberler gelmeye başladı zaten.
Tarihte milyonlarca insanı öldüren veba, tifo, sıtma ve verem gibi hastalıkların üstesinden gelen tıp bilimi, koronavirüsün de üstesinden gelecek.
‘KARA ÖLÜM’
George Holmes’in ‘Ortaçağ Avrupası’ adlı tarihinde okumuştum. 14 yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan korkunç veba salgını, ‘Roma imparatorluğunun çöküşünden sonraki en büyük felaket’ olmuş, ‘kara ölüm’ adı verilmişti.
1330’lardan 1380’leren kadar Avrupa nüfusunun yüzde 35’ini öldürmüştü! Şehirlik yörelerde, sanırım sosyal ilişkilerinin yoğunluğundan, rahipler arasında ölüm oranı yer yer yüzde 80’i bulmuştu.
Nüfus azalması ve paniğin yol açtığı ıssız diyarlara kaçışlar, zaten kıt olan üretimi büsbütün düşürmüş, salgınları açlık takip etmişti.
Bu durum tarihin uzun yürüyüşünde kapitalist sermaye birikiminin hızlanmasına ve laik düşüncenin gelişmesine yol açacaktı.
Stefan Zweig’in ‘Castellio Calvin’e Karşı’ adlı kitabını okudunuz mu? Özgürlük felsefesinin önemli bir eseridir. 16 Yüzyılda Cenevre’yi ‘üç yıl boyuca kasıp kavuran veba salgını’ın uzun vadede yol açtığı dinamikleri anlatır. Özgürlükçü rahip Castellio’yu uzun vadede totaliter rahip Calvin’e galip getirecek toplumsal psikoloji değişimi…
Bilim vebayı yendi, bugün insanlığın veba derdi yok.
OSMANLI’DA SALGINLAR
Evliya Çelebi, IV. Murat zamanında İstanbul’da ortaya çıkan veba salgınında 70 bin kişinin öldüğünü yazar.
Salgınlar konusunda çeşitli araştırmalar var. Ben Halil İnalcık ve Donald Quataert’in editörlüğünde yayınlanan ‘Osmanlı İmparatorluğunun Ekonomik ve Sosyal Tarihi”nden (2. cilt) bazı bilgiler aktaracağım.
Evvela, veba salgınları Osmanlı’da kentsel büyümenin, şehirleşmenin önündeki ‘en büyük engellerden’ biri oldu.
İstanbul’da veba salgınları genelde Nisan’da başlayıp Ekim’e kadar devam etti. İskenderiye’de, sıcak iklim sebebiyle, salgınlar Ocak’ta başlıyordu!
Salgınları yaygınlaştıranlar, Avrupa’da olduğu gibi kervanlar ve gemilerdi. İşlek sahil kentleri salgın merkezleriydi!
Osmanlı kaynakları veba ile birlikte sarıhumma ve kolera salgınlarından da bahsediyor.
1812’de başlayan salgın İstanbul civarında 300.000, evet 300 bin kişinin ölümüne sebep oldu. Bu rakam kayıtları biraz abartılı geçmiş olsa da salgınlar büyük felaketelerdi; nüfusunun yüzde 20-25’ini öldürüyordu…
Osmanlı’nın aldığı ilk modern bilimler, III. Mustafa zamanında mühendislik, II. Mahmut Zamanında modern tıp oldu.
CUMHURİYET’TE SALGINLAR
Birinci Dünya Savaşı’nda bütün savaşan milletlerde salgınlar ortaya çıktı; Osmanlı ordusu ve nüfusu salgınlar yüzünden de çok kırıldı. Bu konuda Prof. Hikmet Özdemir’in ‘Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918’ adlı eserini önemle tavsiye ederim.
1939’da toplanan ‘Maarif Şurası’nda, 15 milyon nüfuslu Türkiye’de 800 bin kişinin ‘kör, topal, sakat’ olduğu belirtilmişti; bunlar savaşların ağır faturasıydı.
Fakat bir de ‘sıtma, veba, kolera, tifüs, trahom, frengi’ salgını vardı. Daha 1912’de ilk patoloji uzmanlarımızdan İsmail Hakkı Bey, Osmanlı nüfusunun ‘en öz dörttü üçünün sıtmalı’ olduğunu söylemişti.
Cumhuriyet’in bilinmeyen bir büyük başarısı, salgın hastalıkları yenmiş olmasıdır.
Mustafa Kemal Paşa, 1 Mart 1923’te Meclis’te, ‘İstanbul Kimyahanesi’nden bin kiloya yakın kinin’ alınarak sıtma mücadelesine başlandığını açıkladı.
Refik Saydam’ın 1925’teki Sağlık Bakanlığı döneminde çeşitli yeni tedavi kurumları ve hijiyen (hıfzıssıhha) enstitüleri kurulmaya başlandı.
Verem dışındaki salgınlar yok edildi.
1953’te açılan BCG Kampanyası ile verem salgını da sıfırlandı.
Sağlık tarihimizin büyük isimleri Refik Saydam’ları, Behçet Uz’ları, Reşat Belger’leri, Nuri Fehmi Ayberk’leri, Nafiz Körez’leri saygıyla anıyorum.
Eminim, bilim bu virüs salgını da yenecektir. O zamana kadar bilimin tavsiyelerine günlük hayatımızda titizlikle uyalım.