İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında “müfettiş soruşturması” açıldı. Kanal İstanbul hakkında İmamoğlu’nun “Ya Kanal Ya İstanbul” afişleriyle karşı kampanya açması anayasaya aykırıymış.
Belli ki iktidarın çok güvendiği bir müfettiş gönderilmiş.
Ve o müfettiş, önce Kanal İstanbul’u “devlet projesi” saymış, İBB’nin Kanal İstanbul’a karşı afişlerle kampanya açmasını “anayasaya aykırı” bulmuş.
Böyle bir “devlet” ve böyle bir “anayasa” anlayışı iktidarda son beş yıldır yoğunlaşan otoriter-merkeziyetçi zihniyetin bir dışavurumudur.
Sözü edilen “hukuk reformu” da bu zihniyetle hazırlanacaksa yazık olur ülkeye.
DİYANET VE YARDIM YASAĞI
Diyanet’in zekâtlar için “bugünlerde ulusal düzeyde başlatılan yardım kampanyalarını” adres gösteren fetvası da aynı siyasetin ifadesiydi.
İslam’da insani ve hayrî amaçlarla yardım yapmak kitap ve sünnette çok teşvik edilen bir sevaptır; hele zekât farzdır. Ama bunun için “bugünlerde” ve “ulusal düzeyde” diyerek Cumhurbaşkanı’nın kampanyasını adres göstermek siyasi bir davranıştır.
Dahası, belediyelerinin virüs mağdurları için yardım toplamasını İçişleri Bakanlığı yasaklamıştı. Hatta toplanan yardımlara el konulmuş, aşevleri kapatılmıştı!
İsteniyordu ki sadece “biz” olalım, CHP’li belediyeler ortalıkta gözükmesin.
Halbuki belediyelerin yardım toplamasını yasaklayan hiçbir kanun yoktur.
Evet, Yardım Toplama Kanunu, “kişiler ve kuruluşlar, yetkili makamdan izin almadan yardım toplayamazlar” diyor. Ama belediye, kanunda sayılan “dernekler, kurumlar, vakıflar, spor kulüpleri, gazete ve dergiler” gibi bir “kuruluş” değildir.
ANAYASA NE DİYOR?
Belediye “kamu kurumu” da değildir. Belediye, kamu tüzel kişiliğine sahip “mahalli idare”dir. (Anayasa, md. 127)
Anayasa’ya göre belediyelerin yetkileri “yerinden yönetim ilkesine uygun olarak” kanunla belirlenir.
Belediyeler yardımları “yerinde” yani kendi beldelerinde toplayacaklardı, yine “yerinde” yani kendi beldelerindeki mağdurlara ileteceklerdi.
Diyelim ki, izin almaları lazımdı; öyleyse izin verseydiniz de can derdine düşmüş, işini kaybetmiş, yoksul onbinlerce insanımız belediyelerden biraz daha fazla yardım alsaydı daha iyi olmaz mıydı?
Hayır, amaç bu değildi. Amaç siyasetti.
Yine de belediyeler ellerindeki imkanları zorlayarak virüs mağdurlarına ciddi yardımlar götürdüler.
CB Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın’ın mevkii gerçi siyasi niteliktedir ama kaliteli bir entellektüel ve akademisyen olarak “belediyelerimiz iyi işler yapıyor” demek suretiyle hakikati ifade etmiştir.
MÜFETTİŞİN YANLIŞLARI
İmamoğlu’nu soruşturan Müfettiş’in dayanaklarından biri, işte bu 127. Maddeydi.
Müfettiş Bey maddedeki “mahalli ihtiyaçlar” ve “yerinden yönetim ilkesi” kavramlarına dikkat etmemiş olmalı. Kanal İstanbul her şeyden önce İstanbul halkının “mahalli ihtiyaçları” ve “yerinden yönetim” ilkesi açılarından düşünülmelidir.
Müfettiş Bey’in ikinci dayanağı Anayasanın 104. Maddesidir:
“Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir.”
Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder…”
Evet, CB sisteminde her işin başı Cumhurbaşkanı’dır fakat bu “merkezi idare” ile ilgilidir. Bütün yetkileri hem kuvvetler ayrılığı ile hem kurumların kuruluş kanunlarıyla sınırlıdır.
Sayın Müfettiş’in diğer dayanağı, Anayasa’nın 123. Maddesidir:
“İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.”
Fakat Müfettiş Bey maddenin devamını okumamış; şöyle:
“İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır.”
Belediyeler bunun “yerinden yönetim” bölümündedir; yani adem-i merkeziyet!
Bu alanda cumhurbaşkanının, bakanların hiçbir yetkisi yoktur.
Ancak iyi niyetli diyalog olabilir, mutlaka olmalıdır.
HUKUKİ DEĞİL SİYASİ
Sorun hukuki değil, siyasidir. Siyaset belediyelerin bazı yetkilerini merkezi idareye (iktidara) aktarmak için kanunlar hazırlıyor. Belediye başkanlarının yetkileri, Belediye meclislerinde makaslanıyor…
Ülkeyi son beş yılda on yıl geri götüren bu otoriter-merkeziyetçi anlayıştır.
Yönetimde yerel-merkez dengesini bozmak çok yanlıştır.
Söylenen hukuk reformlarını da “bizden” diye değil, daha çok “denetim ve denge” olsun diye hazırlamak şarttır.