Bakan Nebati’den bir ricam var...

Taha Akyol

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin Haber Türk’te Sevilay Yılman’a açıklamalarını ve iş insanlarıyla yaptığı görüşme hakkında değerli dostum Murat Yetkin’in yazdıklarını okudum.

Bakan Nebati’nin sözlerinde, son derece önemli bulduğum iki vurgunun altını çiziyorum:

• Dışarıdan herhangi bir saldırı yok…

• Bize güvendiğiniz, inandığınız anda ekonomi sorunu çözülür...

Samimi konuştuğunu, siyasetin zaman içinde zihinleri istila eden polemik ve propaganda hastalığına en azından henüz kapılmadığını düşünüyorum.

Bu gün bu iki sorunu tahlil edeceğim, yazımın sonunda Sayın Bakan’dan ben de samimiyetle bir ricada bulunacağım.

DIŞ GÜÇLER’

Türkiye, yaklaşık kırk yıldır açık ekonomidir, dünya ekonomisiyle yeterince değil ama önemli ölçüde entegre olmuştur.

Ülkemizdeki yabancı sermaye yatırımları sadece 2002-2012 arasında 220 milyar dolardır; toplamı kat kat fazladır.

Dış ticaret hacmimiz 300 milyar doları aşmıştır! Dış borcumuz 450 milyar dolardır.

Şimdi, “dış güçler” Türkiye’ye yatırdıkları meblağı batırmak, Türkiye ile yaptıkları ticareti baltalamak, alacaklarını batırmak için “ekonomimize saldırıyorlar” olabilir mi?!

Saygın bir devlet yöneticisi olan Merkel “Almanya ekonomik açıdan gelişen bir Türkiye arzuluyor. Türkiye’nin istikrarı bizim de çıkarımızadır” demişti. (13 Ağustos 2018)

Bu her ülke için geçerlidir.

İktidar, sorunları “dış güçler”e bağlayarak seçmen tabanında kuvvetli bir milliyetçilik, hatta düşman saldırılarına karşı ‘vatan savunması’ duygusu yaratmayı amaçlıyor. Buna inananlar az değil ama giderek azalıyor. Daha önemlisi “dış güçler” hamaseti iktidarın iktisat politikalarının rasyonelliğine olan güveni eritiyor.

Umarım Sayın Bakan, “dışarıdan saldırı yok” deyip geçmemiştir, bir rasyonelleşme adımı atmıştır.

GÜVEN SORUNU

Ekonomiyi böyle komplo teorileriyle izah etmek rasyonelliğe olması gereken güveni sarstığı gibi iktisat ilmiyle bağdaşmayan ideolojik ve popülist politikalar da güven sarsıyor.

Cumhurbaşkanı bir yıl önce “faiz acı ilaçtır, kararlıkla uygulayacağız” diyordu. Hatta iktisat ilminin temel bir kuralını dile getirerek “faizleri en azından enflasyon seviyesinde tutma mecburiyeti” olduğunu ifade ediyordu... (12 Kasım 2020)

Naci Ağbal ve Lütfi Elvan, bu doğru politikaları uygulamak için göreve getirilmişlerdi. İyileşme de başlamıştı ama dört ay sonra politika değişmiş, Ağbal uzaklaştırılmıştı…

Şimdilerde o “acı ilaç” politikası “mandacı iktisatçılar”ın görüşü diye suçlanıyor!

Ekonomiye oksijen gibi lazım olan “öngörülebilirlik, istikrar, güven” kavramlarından bahsettiğimizde, Cumhurbaşkanının 2012’deki “para tıpkı bayrak gibi, milli marş gibi bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler” şeklindeki çok doğru sözüne kadar gitmek mümkün. Şimdi ise TL’nin erimesi, faizin de enflasyonun altına düşürülmesi “rekabetçi kur” diye övülüyor!

Önümüzdeki yılları öngörmek, iktisat politikalarına “güvenmek” mümkün mü?

Sayın Bakan da iktisat politikalarındaki istikrarsızlığı görmüş olmalı ki, “bu defa kararlıyız” diyor. (26 Kasım)

KİTABI NEREDE?

İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, dövizdeki hareketlilik yüzünden “maliyet hesabı yapamıyoruz” diye yakındı. (27 Kasım)

TÜSİAD Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç “dövizin maliyetinin faizden ağır olduğunu” belirtti. (7 Aralık)

Bunlar reel ekonominin sesleridir

Buralara “faiz sebeptir” politikasıyla geldik. Merkez Bankası’nın bağımsızlığını bunun için kaldırdık.

Fakat “faiz sebeptir” söylemi bir teori değildir, bir iddiadır, akademik kitabı yazılmamıştır…

Faizi indirince maliyetlerin ucuzlayacağı iddiasına dayanan “yeni model” de bir iddiadır; teorisi, ekonometrisi yok. Tam aksine, döviz çıktıkça maliyetler şahlanıyor.

Rasyonelleşme umudu yaratan Sayın Bakan Nebati’den ricam şu: Ekibinize talimat verin, “faiz sebeptir” diye hiç olmazsa bir broşür yazsınlar, biz de öğrenelim…

Sözü edilen “yeni model”in de ortada ekonometrisi ve programları yok… Merhum Turgut Özal’ın başarılı “24 Ocak Kararları” gibi bir reform dosyası ortaya koyabilirlerse, piyasalar da “güvenmeye” başlar belki…

Ya da kararlı bir şekilde, ‘ortodoks’ denilen iktisada dönelim; yazık oluyor ülkemize, insanlarımıza.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (170)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.