Askerin cumhurbaşkanına saygı göstermesi, Cumhurbaşkanının devlet başkanı sıfatıyla yaptığı faaliyetleri yeri geldiğinde alkışlaması tabiidir. Bu durum, özellikle parlamenter sistemde tabiidir. Çünkü parlamenter sistemde cumhurbaşkanı partisizdir.
Fakat cumhurbaşkanının parti kavgaları yapan bir parti lideri olması durumda, böyle bir genellemeye kayıtlar koymak gerekir: Cumhurbaşkanı, parti lideri olarak, siyasi rakiplerini eleştiriyorsa orada askere düşen görev susmaktır, olumlu, olumsuz hiçbir tepki göstermemektir.
Yargıya düşen görev de aynıdır.
Bu açıdan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren sözlerini askerin alkışlaması yanlıştır, Kılıçdaroğlu’nun tepki göstermesi tabiidir.
MİLLİ SAVUNMA BAKANI
Başka bir garabet, Kılıçdaoğlu’nun tepkisine tepkinin, Milli Savunma Bakanı’ndan değil, parti sözcüsü Ömer Çelik’ten gelmesidir. Ömer Çelik konumu gereği Kılıçdaroğlu’nu suçlamakla yetinmiştir.
Halbuki açıklamayı Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar yapmalı ve hiç olmazsa mesela “askerin alkışı Cumhurbaşkanı’nın Yeni Nesil Fırtına Obüsleri hakkındaki sözlerinedir, parti lideri sıfatıyla söylediği sözlere değildir” gibi bir şeyler söylemeliydi.
Böyle bir açıklama gerilimi düşürür, ordunun konumu hakkında bir ilkenin ifadesi olurdu.
Ama böyle bir açıklama yapılmadı. Siyasetin kendisi, askerle arasında böyle bir mesafe olduğunu açıklamaya gerek duymadı maalesef.
Her olaya siyasi güç açısından bakan iktidara bir etkisi olmaz ama eski asker Sayın Hulusi Akar’ın ciddiyetle düşünmesine yol açacağını umduğum bir olayı önemle hatırlatmak istiyorum…
BİR FAZİLET ÖRNEĞİ
Yıl 1924, 27 Kasım günü Meclis’te Başvekil Fethi (Okyar) Bey hükümet programını okuyor. Söz alan Konya Mebusu Refik (Koraltan), Fethi Bey hükümetine desteğini anlatırken şöyle konuşur:
“Hayat ve istiklalimizin kurtuluşu yolunda, yenileşme ve inkılap sahasında attığımız hakiki ve kuvvetli adımların koruyucusu olan kahraman ordumuz kendisi ile beraberdir...”
Fethi Bey tekrar kürsüye gelir, Refik Bey’e desteği için teşekkür ederek şöyle konuşur:
“Buyurdular ki; ‘ordu, Fethi Bey ile beraber olacaktır.’ Bunun düzeltilmesi lazımdır. Zaten hiç şüphem yoktur ki Refik Bey bunu kastî söylememiştir. Belki bir hata olarak söylemiştir. Ordu, millet ordusu, vatanın kahraman ve yüksek muhafızıdır. Bu vazifeyi daima ifa edecektir…”
Fethi Bey şöyle devam eder:
“Parti içinde ve Meclis içinde değişmelere maruz olan hükümet heyetinin şu veya bu üyesi ile beraber olacağını söylemek ordunun vazifesi haricinde olan bir şeyi orduya yüklemektir. Şüphem yoktur ki, Refik Beyefendi de bunu zühul olarak söylemişlerdir. Herhalde düzeltilmesi lazımdır.” (Zabıt Ceridesi, devre II, cilt 10, s. 401)
Görüyor musunuz kaliteyi? Görüyor musunuz ‘devlet’ şuurunu?..
Fethi Bey siyasi tarihimizdeki fazilet abidesi şahsiyetlerden biridir. Refik Koraltan da özür dileyerek sözünü düzelmiştir.
Fethi Bey’in her şart altında ilkeli davranması ve gerektiğinde Atatürk’e de hayır demesi konusunda benim “Onlar da Kahramandı” adlı kitabımda ayrıntılı bilgiler vardır.
MODERN DEVLET
Tarihe sizden-bizden kutuplaşmasıyla bakmak siyasi kültürün tecrübelerle olgunlaşmasını, iyi örneklerle kuralların ve kurumların güçlenmesini engelliyor.
Halbuki modern devlet “kurallar ve kurumlar” devletidir. Milli irade anayasayla, kuvvetler ayrılığıyla sınırlıdır. Ordu vesayet makamı olamaz, siyasi iradeye tâbidir fakat siyasi iktidar karşısında, Huntington’ın anlattığı anlamda ‘özerk’tir, mesafelidir, kendi askeri kurallarıyla çalışır.
CB sistemi ise kurumları zayıflatıp kuralları tek imzalı kararnamelere bağladığı gibi devlet başkanlığı makamını parti kavramıyla iç içe geçirerek de büyük sorunlara yol açtı; yaşamakta olduğumuz sorunlar….
CB sisteminde, “kamu görevlisi ile parti görevlisi arasındaki farkın silikleşmiş” olduğu uluslararası raporlara geçmiştir. (SWP, Turkey’s Presidential System, 2021, s. 18)
Yatırım güveni oluşmamasının da sebeplerinden biri budur.
Türkiye kurallar ve kurumlar sistemine dönmek zorunda…
Özel statüsü olan ordunun, siyaset dışı ve Fethi Bey’in anlattığı konumda olması hayati bir konudur. Kuşkular yaratmaktan herkes sakınmalıdır, en başta askerler.