Ali Babacan, 15 yıldır izlediğim ve rasyonel tavrını desteklediğim bir politikacı. Eski açıklamaları arşivimde kayıtlı.
Haber Türk’te Fatih Altaylı’ya yaptığı açıklamaları da tabii dikkatle izledim. Babacan bugünkü temel sorunlara politikacı olarak oy hesabıyla mı, yoksa eskisi gibi kurallı ve rasyonel yaklaşımlarla mı bakıyor?
Babacan'ın açıklamalarında en önemli husus 'hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge, özgürlükler' gibi kavramları kuvvetle vurgulamasıdır.
Bu kavramları kendi üsluplarınca CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve yeni parti kurmakta olan Ahmet Davutoğlu da savunduğuna göre bunlar artık büyüyen toplumsal taleplerdir.
AK Parti “kuvvetli lider” kavramını ön plana çıkarıyor ama yaşanan tecrübeler “sistem”in “lider” kadar, hatta bazen daha bir önemli olduğunu sistemlerin düzgün işlemesinin de bu kavramlarla mümkün olabileceğini hepimize öğretiyor.
KURUMLAR, KURALLAR
Babacan, “Meclis gücünü kaybetmiş durumda” diyor ve şunları söylüyor:
“Öncelikle güçler ayrılığı. İkincisi denge kontrol mekanizmalarıdır. Yüzde 90’ın üzerinde Meclis var, bir de 50+1 var… 50+1’den hareket ederseniz toplumda kutuplaşmaya sebep olur... Eskiden Meclis’ten bütçe geçmese hükümet düşerdi. Şimdi öyle bir şey yok. Meclis gücünü kaybetmiş durumda…”
Peki ne yapmalı?
“Sistemin tam merkezinde olan bir parlamento, demokrasinin parlamento yoluyla iyi işlemesi… Düzgün işleyen parlamenter sistem...”
Babacan “güçlü kurumlar, kurallar” vurgusu yapıyor.
Bunlar Babacan’ın bugün oy için söylediği sözler değildir. Beş buçuk sene önceki şu sözlerine bakın:
“Hukuki güvenlik en önemi meselelerimizden biri... Kuralların olmadığı yerde adaletsizlikler vardır, kuralın olmadığı yerde haksız kazanç vardır, kuralın olmadığı yerde yanlış bir rant kavramı vardır. Mutlaka açık, şeffaf kurallar ve o kuralların adil bir şekilde uygulanıyor oluşu... Bu noktalarda da eksiklerimiz var.” (7 Mart 2014)
Yolların ayrılması, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı dahil, bu konulardaki görüş farklarıyla başlamıştı zaten.
EKONOMİST BABACAN
Fatih Altaylı’nın bir sorusu üzerine Babacan, bakanlıktan ayrıldıktan sonra, çeşitli ülkelerdeki ekonomi toplantılarına ve araştırmalara katıldığını anlattı. Sanırım bunların en önemlisi, G-20 için “Küresel sistem nasıl herkes lehine işleyebilir” konulu Ekim 2018 tarihli yüz sayfalık raporun hazırlanmasıdır. Dünyadan 20 ekonomistin hazırladığı bu raporda, Türkiye’den ‘vatandaş’ Ali Babacan’ın imzası vardır.
Ruchir Sharma’nın “Ulusların Yükseliş ve Düşüşü” adlı İngilizce kitabını, Daron Acemoğlu’nun “Ulusların Düşüşü” kitabını çağrıştırdığı için alıp okumuştum, ‘teknik’ bir kitaptı. Fakat dikkatimi çekti, ekonomi yönetimlerinin güven vericiliği ve başarısı konularını anlatırken, kabaca 2010’a kadarki iktisadi büyümede Rusya’da Putin’in ekonomi danışmanları Kudrin ve Gref’in, Türkiye’de de “Erdoğan’ın ekonomi bakanı Ali Babacan”ın adını vermektedir. (s. 67)
Ekonomide “güven”, yani kurumlara, kurallara, sevk ve idarede rasyonelliğe “güven” hayati derecede önemli olduğu için, Babacan, Karar gazetesindeki açıklamasında “sorunların en kolayı ekonomi” diyordu. Bu “güven”i restore edeceğine inandığı için olsa gerek.
GELECEK PERSPEKTİFİ
Babacan’ın açıklamalarında altını çizdiğim diğer bir husus büyük ülkelerde görülen “korku siyaseti” eleştirisidir. Geleceğe dönük perspektifler oluşturamayan siyasetçiler “korku siyaseti”ne başvuruyorlar, toplumları “düşmanlar”la korkutarak yönetmeye çalışıyorlar.
Babacan “Türkiye’nin en kıymetli insan sermayesi var. Pırıl pırıl kurumlar, üretmeyi bilen kurumlar var. Bu ülkenin her şeyi var ama gelecek perspektifi yok” diyor.
Hangi parti olursa olsun, Türkiye böyle bir perspektifle, dünyadaki demokrasi ve kurallı piyasa ekonomisi yanlısı ana akımlarla yakın ilişkiler geliştirerek yeniden dinamizm kazanabilir, kazanmalı.
Kurulu partiler veya kurulacak olan partiler, bunu başarabilir mi?
Toplumda “masaya vuran lider” tercihiyle, Turgut Özal gibi sakin, rasyonel lider tercihi bugün ne oranlardadır?
Bunları zaman gösterecek.
Her halde “hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge, temel hak ve hürriyetler, kurallı piyasa ekonomisi, şeffaflık, düzeltilmiş parlamenter sistem” gibi kavramları savunanlar ayrı partilerin içinde olsalar da bu yönde birlikte hareket edebilmeliler.