AK Parti nereye?

Taha Akyol

Mahalli seçimlerde AK Parti büyük çapta oy kaybetti, elindeki 14 il muhalefete geçti. En dramatik kayıpları büyükşehirlerde yaşadı. Kazanacağına inanarak tekrarlattırdığı İstanbul seçimlerinden 800 bin oy geride kalarak çıktı!

Bu siyasi harita değişmesinin sebebi iktidarın kendini “iyi anlatamaması” değildir.

Çok büyük oranda görsel ve basılı medya iktidarın kontrolündeydi. İktidarın propaganda faaliyetlerine ekranlarda saatler, gazetelerde manşetler tahsis edildi.

Muhalefete ‘Yunan’ falan gibi yakışıksız suçlamalar yöneltildi.

İktidar daha nasıl kendini anlatabilirdi?

Büyük oy kapılarının sebebi AK Parti’nin temel politikalarında oluşan sorunlardır.

Bunları iki başlık altında toplamak mümkün: Biri, parti politikalarında sistematiğin, tutarlılığın, dolayısıyla inandırıcılığın aşınmış olması… Öbürü eski sivil görüntü yerine ‘devlet’ görüntüsünün ağır basması…

EL YORDAMIYLA

PANORAMA-TR adlı araştırma kurumu, seçimlerden yirmi gün önce “23 Haziran İstanbul Seçimleri Özel Sayısı” adlı bir rapor yayınladı. AK Parti’nin 31 Mart sonuçlarını iyi tahlil etmeden, “çalışılmış bir stratejiden öteye, el yordamıyla atılan taktiksel adımlardan ibaret” davranışlarla 23 Haziran’a hazırlandığını belirterek şöyle diyordu rapor:

“Seçimlerin yenilenmesi yüzünden ahlaki üstünlüğü İmamoğlu’na kaptıran AK Partinin, tekrarlattığı seçimleri kazanmayı sağlayacak bir hazırlık ve enerjiden yoksun olduğu görülüyor. Söylem ve adımların parçalı ve tutarsız olması, ittifak içi homurdanmalar ve parti-içi dil çatışmaları AK Parti’nin 23 Haziran seçimlerine giderken bir sinerji yakalamasını engellemiş görünüyor.

Burada bilhassa “parçalı ve tutarsız” kavramlarına dikkat.

31 Mart öncesi “beka meselesi” diye yeri göğü inletmek, 31 Mart’tan sonra bunu bırakmak…

“Kızgın demiri soğutmak”tan bahsedip ardından Yunan, Pontus suçlamalarını ateşlemek…

Muhalefeti terör örgütüyle işbirliği yapmakla suçlarken, Adalet Bakanlığı’nın 2 Mayıs’ta Öcalan’a avukatlarla görüşme izni vermesi… Seçimlere üç gün kala, 20 Haziran’da Öcalan’ın HDP’lilere “tarafsız olun” yani sandığa gitmeyin diye açıklama yapması, Bahçeli’nin bunu onaylaması… 22 Haziran’da Osman Öcalan’ın TRT Kurdi’de aynı çağrıyı yapması…

Bu tabloda tutarlı bir politik çizgi mi var, yoksa “el yordamıyla” yürütülen “parçalı ve tutarsız” taktikler mi?

İktisatçılar ve yabancı derecelendirme kuruluşları ekonomik politikalarda da parçalı ve bazen çelişkili, mesela mali disiplin derken borçlanmayı teşvik etmek gibi uygulamalar yapıldığını yazıyorlar, söylüyorlar. Ekonomi konumuzun dışında.

‘DEVLET’ GÖRÜNTÜSÜ

Cumhurbaşkanlığı sisteminde ‘devlet’ ve ‘parti’ başkanlıklarının birleşmesi ve daha önemlisi çok sık şekilde parti faaliyetleriyle görünmesi AK Parti’nin eski ‘sivil’ görüntüsünü azaltıp devlet görüntüsünü güçlendiriyor. Ama sadece bu değil…

Bu olguya “had bildirme” söylemleri eşlik ediyor…

Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu hakkında ceza davası açılıp görevden alınabilecekleri şeklindeki ifadeler…

Elinde devlet gücü olmayan bir parti bunları söyleyebilir miydi?

31 Mart seçimlerinin iptaline ‘delil’ üretmek için polisin kapı kapı dolayıp ‘sahte seçmen’ araması… Savcıların sandık kurulları hakkında soruşturma açması bunu AA’nın ilan etmesi…

Anayasa’nın 114. Maddesine göre seçimlerden önce Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanlıklarına partisiz isimler getirilir, onlar açık politik faaliyetlere katılmazlardı. Bu madde 2010’da kaldırıldı.

31 Mart İstanbul seçimlerinin YSK’ca iptalini de ancak iktidar sağlayabilirdi.

Siyasi görüşlere göre kayırmacı, ayırımcı uygulamalardan bahsetmiyorum. Yargıyı yöneten HSK’nın oluşumunda siyasetin egemen rolünden de bahsetmiyorum.

KARARI KENDİSİ VERECEK

Tek Parti devrinde CHP’nin devletle özdeşleşmiş olması, bu partiye yıllar boyu sırtından atamayacağı bir bagaj yüklemedi mi?

Vatandaş devletine elbette sadıktır ama söz geçiremeyeceği “devlet gücü”nden ürker.

AK Parti ‘yapısal’ diyeceğimiz bu sorunları düzeltip ilk dönemlerindeki gibi Batılı demokrasi standartlarına, bu bağlamda devlet ve iktidar partisi kavramlarının çok net olarak ayrılmasına, kuvvetler ayrılığına yönelebilir mi?

Kendini toparlaması da ekonomide yatırım için “güvenli liman” ortamı yaratması da buna bağlıdır.

Bunu yapmazsa, büyükşehirlerdeki oy kabının yayılmasını sırf üslup değişikliğiyle önlemek kolay değildir.

Nereye gideceğine AK Parti’nin kendisi karar verecek.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (100)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.