Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Sayın Haşim Kılıç, kendisiyle yaptığım mülakatta yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının ölçüleceği yeri şu sözlerle ifade etmişti:
“Yargının tarafsızlık ve bağımsızlığının test edildiği yer kuşkusuz siyasi davalardır. Diğer davalarda sorunlar daha çok teknik içeriklidir.”
Öyle ya, siyasi güç siyasi davalara müdahale etmek ister…
Nitekim tutuklama, tahliye, tahliyenin reddi, AİMH ve AYM kararlarına uyulup uyulmaması gibi konular tamamen mahkemelerin yetkisindedir ama siyasi davalarda bu tür kararları siyasi gücün açıkladığına dair pek çok örnek vardır.
TÜRKÖNE DAVASI
Mümtazer Türköne’nin tahliyesinin bir türlü gerçekleşmemesi ve bireysel başvurusunun da AYM’de “İkinci Bölüm” tarafından reddi ilgi çekicidir.
Aynı davada yargılanmış olan Şahin Alpay ve Mehmet Altan dosyalarını AYM Genel Kurul’unun, Türköne’ye ise ikinci Daire’nin bakması ilginç değil mi?
Altan ve Alpay elbette haksız olarak tutuklanmıştı. Zaten Mehmet Altan’ın davası tamamlandı, beraat etti! Üç yıl hapisten sonra!
Mehmet Altan ve Şahin Alpay dosyalarında AYM’nin evrensel hukuku yansıtan şu iki tespiti fevkalade önemlidir: (B. No: 2016/1692)
• Evvela ‘zor’ yani cebir şiddet faktörü:
“Suçlamaya konu yazılarda hükumetin görevden zorla uzaklaştırılması gerektiği yönünde bir ifade yer almamaktadır…” (Paragraf 98)
Türköne’nin yazılarında da aynen böyledir ama “çoğulcu, rızaya ve katılıma dayanan bir iktidar denklemi çıkacak” diye yazması bile darbe teşvikçiliği gibi gösterilmiştir!
• Peki, 17/25 Aralık’ı desteklemek gibi iktidar karşıtı sert yazılar ‘darbeye hazırlık’ olabilir mi? AYM şöyle diyor:
“Kamuoyunun bir kısmının ve muhalefet liderlerinin dile getirdiklerine benzer görüşlere yer verdiği yazılarının FETÖ/PDY’nin amaçlarına hizmet etmek için yazıldığının kabulünü gerektiren nedenler iddianamede somut olgularla açıklanmamıştır. Bu görüşlerini Zaman gazetesinde yazması FETÖ/PDY’nin amaçları bilinerek ve bu amaçlar doğrultusunda kaleme alındığına dair tek başına yeterli bir olgu olarak değerlendirilemez. (Paragraf 1000)
Türköne’nin başvurusunu reddedenler bu hukuki gerçekleri dikkate almamıştır.
KAVALA DAVASI
AİHM kararında “derhal tahliye” denildiği halde, Osman Kavala ikinci duruşmada da tahliye edilmedi. Mahkeme tabii “AİHM bizi bağlamaz” diye bir gerekçe göstermedi; böyle bir şey büsbütün skandal olurdu.
Mahkeme “AİHM kararı kesinleşmedi” şeklinde yeni bir gerekçe yarattı. Çünkü Adalet Bakanlığı üç ay içinde AİHM kararına itiraz edebilir; ondan sonra da AİHM’deki süreç bir yıla yakın zaman alabilir.
Evvela; ‘kesinleşmedi’ diyerek AİHM kararlarının uygulanması ertelenemez. Adalet Bakanlığı ‘kesinleşmedi’ diye AİHM kararının uygulanmasının reddedildiğine dair dünyadan bir emsal gösterirse hepimiz aydınlanmış olacağız!
Anlaşılan, AİHM kararının uygulanmaması istenmiş, bula bula ‘kesinleşmedi’ gerekçesi bulunmuş!
Kaldı ki “kesinleşmedi” demek, AİHM’nin “derhal tahliye” kararını siyasetin yani Adalet Bakanlığının takdirine bırakmaktır!
Kavala hakkında Ağır Ceza Mahkemesi’nin hükmünü açıkladığında AİHM kararı ‘geride kalmış’ olacak! AİHM’ye yeni başvuru gerekecek!..
Düşünülen de bu galiba!
GÜVEN VEREN ADALET?
Adalet Bakanı Gül Temmuz 2018’de “güven veren bir adalet” vaadinde bulunmuştu.
Bakan’ın çabasını anlıyorum. İşte, paketler hazırlandı, Beştepe’de görkemli törenlerle, hakim ve savcıların alkışları arasında “reform stratejisi” açıklandı… “Etik Kurallar” ilan edildi…
Gayet isabetli ‘teknik’ bazı düzenlemeler de yapılıyor ama yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı için bir adım atılmadı…
Belli ki iktidar hem iç ve dış dünyaya “reformist” görüntü vermek istiyor, hem elindeki kudretten, yargıyı etkileme kudretinden adalet lehine fedakarlık etmek istemiyor.
Nitekim resmen partili olmuş, partiden milletvekilliği için aday gösterilmiş isimler yeksek yargıya atanabiliyor. Bunlar şahsen çok değerli olabilir ama yargı konusunda ‘siyasi’ görüntüden sakınmak için dikkatli olmak gerekmez mi?
Normal başkanlık sisteminde bu atamalar yasama organının denetiminden geçer. Bizde “Gazi Meclis”e bu yetki verilmedi!
Tablo ortada, “güven veren adalet” sözde kalıyor.