Mitoloji her zaman ilgimi çeken bir alan oldu. Üniversite’de de en sevdiğim derslerin başında mitoloji ve ikonografi gelirdi. Bu sebeple sosyal medyada “Kaos” dizisinin jeneriğini görünce bir hayli heyecanlandım. Zira mitolojiyi bugüne eklemlemek ve bugünün yaratıcı hamleleriyle canlandırmak çok ilgi çekici bir fikirdi.
Dizinin mottosu “Tanrı olmak zordur” cümlesi. Gerçekten her mitolojik metni okuduğumuzda sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok olağanüstü güçleri, hayal gücü ve tipolojileri olan tanrıların, yine asla anlamlandıramayacağımız spiritüel ilişkileri ve karmaşalarıyla dolu dünyasında kayboluruz. Fakat kavramaya çalıştığımız zihin, hep kendilerine ait zaman dilimi ve yine kendilerine ait mekanlardır. Milatlar öncesidir.
Peki bu tanrılar şimdi yaşasaydı halleri nece olurdu? İşte bu sorumuzun imdadına da “Kaos” yetişti. Sekiz bölümlük dizi, Greko-Romen mitolojisinin tanrılarını modern bir bağlama yerleştirmeye ve hayatlarını bu yüzyılda nasıl yaşayacaklarını sormayı amaçlıyor.
Kaos’un merkezinde, modern Girit’i steril bir saraydan yöneten “Tanrıların Kralı Zeus” var. Geleneksel olarak iri yapılı, sakallı bir figürü tasvir eden kibirli ve sinsi Zeus, Jeff Goldblum tarafından canlandırılıyor. Ve dizilerde izlemekten hunharca bıktığımız şımarık zengin çocuğu arketipi üzerine cuk diye oturmuş bir rolle karşımızda. Bir sabah alnında bir kırışıklık gören Zeus, bunun saltanatı devirecek bir kehanetin kurbanı olmak üzere olduğunun işareti olduğuna ikna olur ve olaylar gelişir…
Bir tv platformunda ilk defa bu türden bir diziyle karşılaşmış olsak da Antik Yunan mitlerinin revizyonist anlatımları son zamanlarda bayağı popülerleşmeye başladı. Mitolojik bilgiye sahip olanlar için bu tür yapımlara konu olan ilişkiler ağını çözmek kolay olabilir ancak daha önce konuyla pek de ilgilenmemiş kişiler kendilerini çok geniş veya çok belirsiz çizilmiş, karışan karakterlerin akışında kaybolmuş bulabilir. Bu konuda uyarmak isterim. Tıpkı bir “Yüzyıllık Yalnızlık” okuyormuş gibi elde önceden hazırlanmış bir karakter bilgisi şart.
Spoiler olmaması açısından karakterler hakkında fazla bilgi vermek istemem. Ancak diziyi izlemeye başlamadan önce Prometheus, Orpheus, Hera, Dionysos, Eurydice, Persephone, Poseidon ve kimlikleri hakkında bir okuma yapılması senaryoya ve anlatmak istediklerine daha çok hâkim olabilme açısından gerekli.
Şu da bir gerçek ki Kaos, bir dram-komedi olarak baştan sona aynı ısrar ve beğeniyle izlenmekte zorlanılan bir yapım. Zeus’un yatta yaşayan küçük kardeşi Poseidon (Cliff Curtis) dahil olmak üzere tüm tanrı figürler olağanüstülükleri sebebiyle ilgi çekici olsa da anlatı ilerledikçe faniliğin sonunun hep aynı yere vardığını görüyorsunuz. Bencil, menfaatçi ve sadece kendi arzularına odaklanan pre Tanrılar…
Zeus’un başrolde olduğu fakat diğer mitolojik figürlerin de yakın bir rolde olduğu bu panteon da tanrılar artık modern dünyada birbirleriyle cedelleşiyor. Orpheus (Killian Scott) bir pop yıldızı, Hades rolünde David Thewlis var. Zeus’un yarı insan oğlu Dionysus (Nabhaan Rizwan) bu panteonda kulüplerde takılan, madde bağımlısı birisi olarak yeniden yaratılıyor. Ancak babası Zeus ve üvey annesi Hera’nın (Janet McTeer) baskısı altında yaşamını devam ettirmeye çalışan çelimsiz bir tanrı. Yani Dionysus için Girit, tanrının başka bir tanrıyı yeme dünyası…
Diziyi izlemenizi öneririm. Yer yer sıkılmayı ve kafa karışıklığını göze alarak.
***
“Hukuksuzluğun çukuru düşündüğümüzden daha karanlık” isimli yazıma karşılık olarak yazılmış zavallı bir köşe yazısı okudum.
Kendisini hiçbir şekilde muhatap alamayacağım yazıda “Gazzeli çocukların benden hesap soracağı” şeklinde olmayan vicdanları bastırmaya yönelik provakatif cümleler var. Bu olmayan bir şeyi varmış gibi gösterme ve iftiraya meyil bir münafıklık alametidir elbette.
Gazzeli çocukları öldürenlerin liderlerini kırmızı halılarda karşılamadığım için ve yine o öldürenlere en ufak bir eşya ve gıda yollamadığım, yollayan ve besleyenlerle de herhangi bir ülfetim olmadığı için bir Müslüman olarak alnım ak.
Bakalım Gazzeli çocuklar kimin yakasına yapışacak. Bekleyelim, görelim.