Allah yüce Kitabında Kur’an’ın bir öğüt ve hidayet rehberi olduğunu söylüyor. Biz Müslümanların yapması gereken de bizzat vahyin muhatabı olmaya çalışmak. Kur’an’ı doğru okumaya çalışmak, doğru anlamlandırmaya çalışmak.
İslam, hile ve aldatmayı büyük günahlar olarak görür ve bunları yapanların hem bu dünyada hem de ahirette bir utanç kaynağı olacağından bahseder. Peygamber bu tür insanları sadece Müslüman toplumundan dışlayarak kınamakla kalmamış, aynı zamanda kıyamet gününde her hainin kendi ihanetinin bayrağını taşıyarak diriltileceğini de bildirmiştir.
Gazze’de katliam başlayalı aylar oldu ve 18.000’ yakın insan öldü. Koca bir şehir hastaneleriyle, okullarıyla, evleriyle, ibadethaneleriyle bombalandı. Hayatta benzerine az rastlanır acı görsellerine şahit olduk. Yüreklerimiz ve vicdanlarımız paramparça. Köşeye sıkışmış bir örümcek gibi çaresizliğimizle baş başayız. Biz en çok bu çaresizliği unutmayacağız.
Suriye Savaşı, Gazze’deki savaş. Bu edilgen çaresizlikten geriye fosfor bombasıyla kavrularak ölen çocuklar, diri diri organları ampute edilen çocuklar, anne babalarının kucaklarında ölen çocuklar, hep o hazin çocukların portreleri kaldı. Uykusuna eğilip uyumuş mudur diye saçlarını okşadığımız çocuklarımızdı onlar. Dudağımızla ateşlerini ölçtüğümüz. Kulağına doğduğunda Yüce Allah’ın adını üflediğimiz çocuklardı. Hepsi cennetine kavuştu, arkada büyük bir araf bırakarak. Gerçeklerle yüzleştirerek, duvara çarpar gibi bizi baş başa bıraktılar kendi halimizle.
Şimdi aslında çok şey yapabiliyormuşuz gibi durmamıza bakmayın. En azından bir şeylerin yapılabildiği yerde 18.000 insan ölmez. Başından beri kendi çapımızda boykot yapmaya başladık. Listeler, protestolar, öyle ya yangın sönmese de su taşıyacağız dedik. Fakat Anadolu’da bir tabir vardır: ambar delik. Sen istediğin boykotu yapa dur. İsrail’e yapılan sevkiyatlar nedir Allah aşkına. Tamam, savaşa müdahale edilemiyor, dengeler var, hani o kadar güçlü de değiliz. Bu ülke ile bu hacimde ticareti hala daha nasıl devam ettirebiliriz? Allah aşkına bir insan bunu nasıl kendisine anlatabilir?
Yeri geldiğinde dini, imanı, Allah’ın ayetlerini, Ayasofya’sının kutsallığını kimseye bırakmayanlar iş bu katiller ordusunu beslemeye gelince neden tek laf edemiyor? Öyle büyük Müslüman gücü olmaklardan, dünyanın sayılı sözü geçenlerinden olmaklardan falan zaten bahsetmiyorum. O masallar zaten bitmiş.
Bahsettiğim bu çocukları öldüren insanlarla hala daha nasıl ticaret sürdürülebilir? Bu nasıl bir zihniyettir birisi bize anlatsın.
Dinle yeterince muhatap olduğumuz yetmezmiş gibi dine mugayir hareketlerde dahi İslam tarihinden örnekler sunan muktedir tamponlarımız var.
“İsrail’le nasıl bu halde ticaret yapılabilir?” diye soruyorsun. Hudeybiye Antlaşması’nı getiriyor önüne. Bu yaşananları o antlaşmayla özdeşleştiriyor. Aslında kendisinin bunları yazabilecek ne kudreti ne ilmi ne de din bilgisi yok da işte yüce aklın yüce aklı kutsadığı yerlerde böyle kendisine bu metinleri yazdıranlar var nasılsa kenarda. Tevil et, uydur, özdeşleştir. Al sana “ne yaparsak yapalım bunun dinde yeri var tavrı”.
Kitleleri dini söylemlerle birleştire için, aklını eline alarak sorgulamayanlar için, her koşulda hikmet arayanlar ve gerçeklerle yüzleşmek istemeyenler için kullanışlı aparattır bu sistem. Tarih boyunca da oldu. Bu zihniyet mızraklarının ucuna Kur’an taktı zamanında.
Oysa ne senin bu ticarete izin verenin ne peygamber ne de vahye doğrudan muhatap bir önder. Ne ileri görüşlü bir hükümdar ne de kendisine karşı fikir üretenleri anında sistemden dışlayan bir lider. Hz. Ömer’in anlaşmayı zihninde anlamlandıramaması, kendisine bizzat karşı çıkmasına rağmen bu fikri hoşgörüyle dinledi peygamberin. Ve kararının ardındaki hikmeti de kendisine karşı gelen herkese anlattı.
İhanetle suçlayarak sistemin dışına atmadı.
Yaptığı her hamlede şahsi değil topluluğunun çıkarını güttü- ki ortada ne savaş ne ölen çocuklar, insanlar, katliama uğrayan bir halk vardı.
Yok şu ülkenin planı, yok bu ülkenin oyunu. Sizin gerçeklerle yüzleşmeniz için daha açık ve net ne olmalı acaba merak ediyorum. Senelerdir soykırıma uğrayan bir halka izinsiz su dahi gidemiyor fakat o halkı katleden insanlara bilfiil ticaret sağlıyoruz. Bu utanç hepimize dünya durdukça yeter.
Daha fazlasını yazmaya gücümüz yok. “Gücümüz bu kadarına yetiyor, daha fazlasına ne kuvvet ne cesaretimiz var” deyin, en azından mübarek dini oyuncak etmeyin. Bizim de en azından gerçekleri yazmaya olan inadımız ve Allah’tan ısrarla korkmaya devam ettiren imanımız baki kalsın.