Bizde zenginlik denilince akla gelen sanırım insanın bir evi, arabası, bankada yeterince parası olması vs. oluyor. Fakirlik kıstasımız ise fazlası ile göreceli bir durum.
Bizim neslimizin fakirlik dendiğinde anladığı ile yeni nesillerin anladığı aynı şey değil. Bu nedenle 50 yaş üstü dayılar, dedeler gençlere tepeden tepeden yürüyerek “çıkar telefonunu” diyebiliyor. Çıkar telefonunu diyen dayıların %99 -abartı olduğunu sanmıyorum- hayatlarında bir kere bile kitaba para vermemiş ve muhtemelen sinemaya da torunları ile gitmek dışında –o da oldu ise- gitmemişlerdir. %50’sinden fazlasının tatil anlayışı memlekete gitmekten ibarettir ve belki de hayatlarında tatil için bir kere bile bir otelin kapısından içeri adım atmamışlardır. Ama gelin görün ki bu kitle hayatlarımız için çok önemli kararlar alabiliyor.
Gençlere de çok fazla umut bağlama taraftarı değilim çünkü gençler de gördükleri kadar dünya ile etkileşim halindeler. Aile ve mahalle kontrolünün dışına çıkabilen gençlerin ekserisi ya ekonomik durumu iyi ailelerden geliyor ya da birileri beğenmese de sekülerleşmiş aile çocukları. Bir de uzatmalı lise üniversite için evlerinden uzaklaşan gençlerin bir kısmını da buraya katabiliriz ama genelinin böyle olduğuna dair bir veri yok elimizde. Armut dibine düşüyor çoğu kez.
Bugün, gençlerin bir kısmının iktidardan uzaklaşmaları aslında iktidarın bu yanlış politikasının bir sonucu. Her köye pardon her ile üniversite götüreceğim derken kendi muhafazakar kitlesinin çocuklarını da kendi konfor alanından çıkarttı. Bu gençler aile ve mahalle baskısının dışına çıkıp farklı bir dünya ile karşılaşınca da ilk bocalamanın ardından çevrelerinde olan biteni daha rahat görmeye başladılar.
Hemen her dağ başına açılan üniversitelerin belki de tek faydası bu oldu. Gençler dünyada birçok farklı rengin olduğunu dokunarak, iletişim kurarak, yan yana durarak öğreniyor. Kendi mahalleleri içinde iken göremedikleri birçok aksaklığı da uzakta iken fark edebiliyorlar.
Sosyal medya ağlarına baktığımızda da bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Facebook adeta eski köy kahvehanelerini hatırlatıyor. Bir grup orta yaşlı burada birbirleri ile sürekli kahvehane ortamı gibi muhabbet çevirirken gençler buralardan uzak duruyor. Gençler bu fazlası ile ben-biz bilirimci ortam yerine daha çok Tik Tok, İnstagram vb. ortamlarda geziniyor.
Bu açıdan twitter ise tam bir ergen mecrası. Kimse kimseyi kelli felli imiş diye tınlamadan bodoslama eleştirebiliyor. Herkesin herkese çemkirdiği tuhaf bir mecra.
Bu mecralar bir şeyin üstünü örtemiyor ama Türkiye’nin çok zengin olabilecekken fazlası ile fakir bir ülke olduğu gerçeğini.
Geçenlerde bir arkadaş ile konuşurken para konusunda bir türlü anlaşamadık. Mesele bir alacak verecek mevzuu değil sadece konuştuğumuz konudaki maliyetin sonundaki “0” sıfırlar konusunda bir bocalama yaşadık. Milyon mu, yüz bin mi yoksa milyar mı?
Paranın ne denli değerlersizleştiğinin bir göstergesi olmalı bu durum.
Geçen hafta bir bakanın “ortalama bir öğretmen maaşı 20 bin TL daha ne istiyorlar ki!” minvalli bir serzenişi oldu. O ortalama 20 bin TL ile bugün hiç kimse daha azı ile 3-5 yıl öncesine kadar kurduğu hiçbir hayali kuramıyor, bakanın anlamadığı durum bu!
İşte burada tam da zurnanın zırt dediği yere geliyoruz. 20 bin TL hayatında kitaba, sinemaya, kafeye, restoranda, tatile, ev kirasına, konsere vb etkinlikler için yer olmayan birisi için gerçekten fazlası ile yeterli bir para ülkemizde.
Bizim ilçede Osman asgari ücretle, Esma teyze de yaşlılık maaşı ile köyünde mutlu mesut yaşayabiliyor. Su nerede ise bedava, her sene iki-üç ton kömür ve elektrik faturasının bir kısmı da devletten. Dağda kırda bayırda yenecek birçok ot çeşidi de biliyorlar. 10 dakika gezsen iki günlük yeşillik ve yemeklik toplanabiliyor. Bağdan, bahçeden de az çok bir şey geliyor. Ulaşım derdi yok tek sıkıntı hasta olursa hastaneye gitmek onun dışında paranın gündelik hayatta kullanımı neredeyse yok hükmünde.
Büyük şehirlerde ise kapıdan dışarı adımını atmak para demek. Sanırım yaklaşan seçimlerin sonucunu da mahalle baskısından kurtulan gençler ile görece gerçek fakirliği hissedenlerin oranı belirleyecek.
Hayırlısı diyelim!..