ÖSYM, üniversiteler, YSK vs. Öğretmenler emir eri mi?

Şenol Kaluç

Hafta sonu 3 milyonu aşkın aday üniversite sınavlarında ter döktü. Geçmiş yıllarda yaşanan olumsuz tecrübeler nedeniyle ÖSYM görünüşte işi çok sıkı tutuyor ama gelin görün ki yansımaları hiç de hoş değil.

Her zamanki gibi haber bültenleri sınava geç kalan adayları ön plana çıkardı. 1 dakika, 2 dakika ile sınava giremeyenler ya da girenler haber konusu olurken bu sınavın bu hali ile işlevsizliğini sorgulamak yine başka bahara kaldı. İşin özü bu kadar önemli(?) bir sınava geç kalmak, belgesiz gelmek çok ciddi bir sorumsuzluk örneği değil mi? Bu durum maalesef toplumumuzun zaman yönetimi ve ciddiyet konusundaki vurdumduymazlığını da gösteriyor. Süre eskisi gibi olsa manzaranın farklı olmayacağını da biliyoruz çünkü arşivler geçmişte de sınava giremeyen öğrenci haberleri ile dolu.

Bugün, Açık Öğretim Sınavlarında sınav başladıktan 15 dakika sonrasına kadar öğrenci kabul ediliyor ama hala 16. dakikada gelen öğrenci oluyor.

Çok ekstrem bir durum dışında geç kalan öğrencinin zaten sınavla çok da ilgisi olmadığını az buçuk eğitimle ilgilenen herkes bilir. Bu tür olmayan öğrenci de binde bir zor çıkar. Anneler babalar bu konularda çocuklarından daha heyecanlılar. Kameralara yansıyan bir görüntüde anne yerlerde feryat figan ederken öğrencinin ise hiç oralı olmadığı ve keyfini bozmadığını sanırım izleyen herkes fark etmiştir.

İşin bir de uygulama kısmı var. Sosyal medyada sınavla ilgili binlerce şikayet havada uçuşuyordu. ÖSYM sınavlarda görev alacak yeterli öğretmen bulamadığı için işi bulabildiği her elemanı atayarak çözmeye çalıştı bu sene. Benzer bir durumu seçimler sürecinde de Yüksek Seçim Kurulu yaşamıştı. Öğretmenler son yıllarda mazeretli, mazeretsiz sınavlarda ve seçimlerde görev almak istemiyor.

İş o raddeye gelmiş durumdaki pek çok öğretmen soruşturma ve ceza tehditlerine rağmen görev almaktan imtina ediyor.

Açık öğretim sınavlarına da özellikle büyük şehirlerde öğretmen bulunamıyor ve ücretler konusunda Üniversiteler işi inada bindirerek “kimi bulursam onunla sınav yaparım” mantığı ile sınavları yapmaya çalışıyor.

Neden acaba?

Bu kurumlar kendilerine bu soruyu soruyor mu bilemiyorum ama görünen o ki hiçbirisi sormuyor.

Meselenin sadece para olmadığını anlamak istemiyorlar.

YSK’dan başlarsak; kendimde geçen seçime kadar bu tür görevleri yapmış birisi olarak gördüklerimi paylaşayım. Seçim gününe kadar el mecbur gösterilen saygı maalesef sandıklar kapandığı andan itibaren sıfıra iniyor. Sandıkların teslimi sırasında da görevlilerin başına gelmeyen kalmıyor. İlk etapta torbasını verip kurtulan kurtulurken geriye kalanlar sabah ezanlarına kadar aç susuz, sefillik içinde, çoğu kez tuvalet ihtiyacını karşılamakta bile güçlük çekerek torbasını teslim etme mücadelesi veriyor. Çıkan gerginliklerde ayılanlar bayılanlar, kavga edenler, yaka paça gözaltına alınanlar ve daha pek çok olay. Halbuki bu işler çok daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilir ama her seçimde aynı manzaralar tekrarlanıyor.

ÖSYM sınavlarına gelirsek bir kere bu sınavlar hem çok uzun sürüyor hem de öğretmenler en az 1,5- 2 saat önceden görev yerlerine çağrılıyorlar. Güvenlik adına alınan önlemler ise fazlası ile yıldırıcı. Küçük bir belde için sorun olmayacak şeyler büyük şehirlerde ciddi problem. Arabanın anahtarı, evin anahtarı, cüzdan, telefon vs. ile sınav merkezine giremediğiniz yetmediği gibi küpeydi saatti bir sürü konuda görevliler haklı haksız darlanıyor.

Sanırsınız soruları çalanlar ya da çaldıranlar bu görevli öğretmenler. Çalanlar, yayanlar başkaları ama cezasını çeken öğretmenler ve dürüst öğrenciler. Ve bir de üstüne her türlü hata için soruşturmayla tehdit edip öğretmenleri rencide ederseniz geçen hafta sonu olduğu gibi sınavlarda görevlendirecek öğretmen bulamazsınız.

İstanbul, Anakara gibi şehirlerde bir öğretmen sınav merkezine ulaşmak için muhtemelen evinden saatlerce önce yola çıkmalı. En az 4,5-5 saati dış dünyadan kesiliyor. Bu süre içinde öğrencilere olduğu gibi görevlilere de saatlerce temel ihtiyaçlar yasak.

Her şeye %189 yeniden değerleme yapılan ülkemizde sınav ücretlerine yapılan yeniden değerleme çok komik. Yol parası, yemek parası derken öğretmenin eline kalan bir hiç.

Burada paradan daha önemli şeyler de var. Bir kere en beğenmediğiniz öğretmen bile öğrenciye nasıl davranılacağını bilir ama bu işle ilgili olmayan bir kimsenin bir sözü veya hareketi pek çok öğrencinin hayatını olumsuz etkileyebilir. Geçenlerde dışardan görevlendirilen bir gözetmen sınava 15 santimetre topukla gelmiş ve tüm bina onun takırtısı ile yıkılıyordu. Şimdi kendinizi orada sınava girmiş olarak düşünün.

Eğitimci olmayan arkadaşlar da elbette ellerinden geleni yapıyorlar ama öğrencileri rahatsız etmeden bazı işlerin nasıl yapılacağı biraz tecrübe istiyor.

Vesselam işin özü kurumlarımız maalesef öğretmenlerimize hemen hiç saygı duymuyor ve onları her işlerine keyfe kader görevlendirmekten de çekinmiyor. Saygısızlık bu şekilde yukarıdan aşağı doğru her kesime yayılıyor.

Karne haftasındayız ve şu an pek çok yerde binlerce öğretmen notlar yüzünden haftalardır öğrenci-veli-ekabir takımının ağır tacizi altında.

Sorarlarsa öğretmen hiçbir iş yapmıyor ama geri kalan herkes dört dörtlük.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (22)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.