Türkiye’de çalışan nüfusun ezici çoğunluğu asgari ücretle çalıştığı için son günlerde herkesin gözü kulağı asgari ücret masasında idi. Masadan %21.56’lık bir zam çıktı.
Bu zam ve asgari ücretin yeterli olup olmadığı başka bir konu, ancak bugün devlet dışında çalışan nüfusun çok büyük kısmının asgari ücret civarında maaş aldıkları acı bir gerçek. Bunda birçok faktör var ama özellikle ikisi öne çıkıyor:
1- Nüfusun ezici çoğunluğu mesleksizliği,
2- Eğitimli nüfusun, piyasanın arz-talep dengesinin dışında yetişmesi.
DİSK’in yayınladığı rapora göre özel sektörde çalışan nüfusun asgari ücret ve altında ücretle çalışanların oranı %49 ve genel itibariyle asgari ücret civarında çalışanların oranı ise %62.
Burada şu dip notu da vermekte fayda var, bu kitlenin içinde daha yüksek maaş alan ancak kayıtlara vergiden kaçmak için asgari ücretli gösterilenler de dahil.
Ülkemizin yüksek beceri ve kalifiye eleman ihtiyacı hisseden sektörlerde gelişmek yerine genelde hizmet, tekstil, turizm vb. sektörlerde büyümesi ve bu sektörlerde de çok fazla sayıda vasıflı-vasıfsız iş gücüne sahip olmamız en büyük handikabımız.
Nitekim eğitim sektörüne ihtiyacının kat ve kat fazlası sayıda aday adayı 1998 yılından beri aralıksız olarak eklenmekte. Üniversitelerimizdeki pek çok bölümün verdiği eğitimin piyasada hemen hiç bir karşılığı yok. En garantili dal olarak görülen “tıp”ta bile durumun yakın bir zaman diliminde öğretmenliğe benzeyeceğini bizzat bakanlık açıkladı. Türkiye’nin ihtiyacının çok çok üstünde doktor adayı bugün fakültelerde eğitim görüyor. 3-5 seneye atanamamış öğretmenlerin yanında atanamamış doktorlar hikayesi okursak kimse şaşırmasın.
Ülkemizin temel meselesi potansiyel nüfusunu yönlendirme konusunda yaşadığı büyük ciddiyetsizlik halidir. Bu ciddiyetsizlik haline devleti, vatandaşı ile hepimiz ortağız. Eğitim konusunda yıllardır kendimize yalan söylemeye ısrarla devam ediyoruz. Gelinen noktada çok iyi bir eğitim almak bile maalesef iyi bir işe sahip olmanın garantisini ver(e)miyor.
Bütün bunların yanında hemen hemen tüm Türkiye’nin öncelikli hedef olarak kendisine memurluğu hedef koyması da içine düştüğümüz bir bataklık durumunda. Tıp okuyan zeki çocuklarımız bile bu işi devlet garantili olduğu için istiyor.
Teşebbüs-ü şahsi maalesef desteklenmiyor ve özendirilmiyor.
***
Ak Parti bile memur devletine karşıyız diye çıktığı yolda Türkiye tarihinde hiç görülmediği kadar çok memur istihdamı gerçekleştirdi. 2000 yılında toplam kamu çalışanı sayısı yaklaşık 2.2 milyon iken Mart 2020 itibariyle kamu çalışanı personel sayısı 4.7 milyonu bulmuş durumda. Ve asıl korkutucu durum ise, TÜİK verilerine göre çalışılabilir nüfusun ancak %41’inin istihdam edilebiliyor olması.
***
Asgari ücretin arttırılmasının daha doğrusu böyle bir ücretin belirlenmesinin yarattığı problemleri maalesef ülkemizde hiç kimse anlamak istemiyor. Hükümetler ve muhalefet genelde şirin gözükme yarışında iken halk ise bir yanılsama yaşamakta. Asgari ücretin uzun vadede ücretlerde bir düşüşe sebep olduğunu anlatmak çok zor çünkü pek çok ekonomist bile asgari ücretin yükseltilmesini savunmakta ve asıl sorunlar gözardı edilmektedir. Muhalefet geçmişte “Bölgesel asgari ücret” uygulamasını iptal ettirirken sanırım ne yaptığının farkında bile değildi…
Yüksek olmalı diyenlere basit bir soru sormak istiyorum: Bir iş yeriniz var ve bu iş yerine eleman alacaksınız. Ancak yapılacak bu iş için kapıda sıraya girmiş yüzlerce aday var. Ve bu insanların başka seçenekleri de yok. Şimdi elimizi vicdanınıza koyarak söyleyin içimizden kaç kişi çıkıp “Bu işçinin hakkı asgari ücretten fazla olmalı bu yüzden ben daha fazla maaş vereceğim” der?
Veririm diyenlerin çoğu eminim gerçek bir iş sahibi olduklarında bu sözlerini hatırlamayacaklardır bile, çünkü bu durum işin doğasına aykırı.
Piyasada ücretler de fiyatlar da arz-talep dengesine göre belirlenir. İşte zurnanın zırt dediği yer burası. Türkiye’de maalesef devlet bu konudaki beceriksiz dokunuşları ile işi içinden çıkılmaz hale getirmektedir. 12 yıllık zorunlu eğitim dayatması ve illa herkes üniversite okuyacak beklentisi bizi bu çıkmaza soktu. Sanayi toplumunu ıskaladık şimdi de bilişim toplumunu ıskalamak üzereyiz.
Bizim bir an önce mesleki temel yeterlilikleri lise çağında vermek, şahsi teşebbüsü geliştirmek, hem nüfusumuzu hem de sermayemizi daha efektif alanlara yönlendirmemiz gerekiyor. GSMH arttıkça ve kaynakların devlet eli ile çarçur edilmesine son verildikçe ücretlerde beraberinde kendiliğinden artacaktır.
Yazık, orta dar gelir tuzağından çıkmanın yollarını konuştuğumuz günlerden asgari ücret derdine düştüğümüz günlere çok kısa sürede demir attık.