Geçenlerde bir sohbet esnasında kıymetli hocam Ali İbrahim Savaş’ın sorduğu bir soru gerçekten çok can alıcı idi. Soru aslında bizim kadim sorunlarımızın kökenlerine de işaret ediyor, bu topraklarda uzun süredir kayıp olan hikmetin kaybolmasının nedenine de ışık tutuyordu.
Eminim merak ettiniz; bu nasıl soru ki, bu kadar çıkarımda bulunabiliyorsun diye…
Bilirsiniz, çocukların soru sorma eşiği biz büyüklerden çok farklı. Çocuklar sordukları bir soru karşısında aldıkları her cevaba yeni bir soru daha ekleyerek devam eder hatta bazen bu soru yağmuru büyükleri çıldırtabilir bile. Biz yetişkinler ise zamanla nerede durmamız gerektiği konusunda eğitildiğimiz için ya bir noktada durur ya da hiç sormayız.
Halbuki doğru soruyu sorabilmek hem bir beceri hem de işin yarısını halletmek anlamına geliyor.
Soruya gelmeden önce soruya sebep olan sohbetten biraz bahsedelim. Sohbet biz Müslümanların halinden, içine düştüğümüz açmazlardan neden çıkamadığımız üzerine idi kısmen. Gündelik kaygılarımız peşinde koşarken neden iddia ettiğimiz gibi olamıyoruz vs.
Geçmişe takılıp kalırken neden bugünün ihtiyaçlarını sürekli ıskalıyoruz?
İşte soru tam da bu minvalde giderken geldi sanırım.
“Misvak kullanmak mı sünnet, dişleri temizlemek mi?”
Sahi, sizce hangisi sünnet? Misvak mı, diş temizliği mi? Dişlerimizi herhangi bir şeyle temizlersek mi sünnete icabet etmiş oluruz yoksa illa misvak mı kullanmalıyız?
Hikmetin kendisi misvakta mı yoksa temizlemekte mi?
Misvak kullanmayınca sünneti terk mi etmiş oluruz?
“Böyle soru mu olur?” diyenleri duyar gibiyim, olur efendim hem de bal gibi olur.
İşin bir de taş kısmı var ki, biz hiç oraya girmeyelim…
Bu topraklarda çok uzun süredir meselelerimize bu denli basit ama anlamlı soru sormayı unuttuk.
Küçük kasaba eşrafı gibi küçük hesaplar için kurnazlığın ötesine geçemiyoruz. Varsa yoksa anlık konumumuzu ve kârımızı korumak peşindeyiz. Fırsatı bulursak da biraz daha fazla kazanç.
Ülke için atılacak her adımın arkasında gizli bir ajanda aramadan yapamıyoruz. Yapmamakta da maalesef haklıyız çünkü kimin ne amaçla yola çıktığı bu topraklarda hiçbir zaman belli olmuyor.
Basit bir miras paylaşımında bile birbirini boğazlayabilen bir halkız biz. Güç ve iktidar için de yapamayacağımız yok…
Sureti haktan görünmek en iyi becerdiğimiz şeylerden.
Misvak mı, temizlik mi?
Ben de şöyle sorayım, huzur mu statüko mu?
Bu sorunun muhatabı muhalefet. Muhalefet uzun süredir iktidar koalisyonuna karşı görüntüde birlikmiş gibi hareket ediyordu. Gerçi bu bir yanılsamadan ibaretti ve muhalefetin malum kanatları zaten anında klasik mevzilerine çekiliverdi. Sorumun asıl muhatabı CHP içinde birlikmiş gibi görünen ama ilk çatlakta ortalığı velveleye vermeye hazır hizipler.
Ekonomik göstergelerin çok da iyi gitmediği, halkın iktidarın ülkeyi yönetebilme yeterliliğini sorguladığı bir anda iktidar bloğunun başlattığı bir tartışma en büyük yankısını ana muhalefet partisi içinden verdi.
Her ne kadar CHP Genel Başkanı Özel bu duruma karşı önlem almaya çalışsa bile kırk yıllık CHP, CHP olmaktan vazgeçmiyor.
(Kırk yıllık deme sebebim asıl CHP’nin 12 Eylülcüler tarafından kapatılması)
12 Eylülcülerin bize hediye ettiği 4. madde üzerinden hem CHP hem de ülke siyaseti gerim gerim geriliyor. Dahası halının altına süpürülen sorunlar da halının birazcık çekilmesi ile tekrar gündemin baş köşesine oturuyor.
Bir parti ve bir kitle ülke gerçeklerinden bu denli uzak olabilir mi?
Olabiliyor maalesef çünkü bizim genelimiz bu halde. Aradaki fark bir kesimin biraz daha taşralı kasaba eşrafı gibi yanar döner olabilmesi. Diğeri düpedüz (ideolojik) yobaz zaten…
Sahi misvak mı diş temizliği mi, hangisi sünnet?