İnternetin yaygınlaşması ile birlikte insanlar artık eskisi kadar TV başında zaman geçirmiyor. Bunun olumlu olduğunu söylemek pek de mümkün değil çünkü bu kez de herkes kendi iç dünyasına kapalı tekil bir halde yaşıyor. Ev ziyaretlerinde bile insanlar kısa bir hoş beşten sonra ellerinde cep telefonları ya da tabletler ile kendilerini ortamdan soyutluyor.
TV eskisi kadar insanların nabzını tutamasa bile yine de bazı diziler ve programlar bağımlılık yapmaya devam ediyor. İnternetin en büyük farkı ise insanları bir ana hapsetmemesi ve kaçırma korkusunu en aza indirmesi.
Yaşı büyük olanlar hatırlar bir zamanlar ortalığı yıkıp geçen dizileri izlemek için insanlar sokaklardan çekilirdi. Kurtlar Vadisi’nin ilk sezonları Türkiye çapında bir etki yaratmıştı. Daha önce böyle diziler var mıydı? Elbette vardı.
Çocukluğumuz şimdiki çocuklar gibi ev-okul-kurs açmazında olmadığı için neredeyse güneşin doğuşu ile batışı arasında sokakta geçerdi. Sabahın ilk saatlerinde başlayan top koşturmacamızın gün batımına kadar devam ettiğini bilirim. O günlerde de sokakları boşaltan heyecanlar olurdu. Kara Şimşek dizisi başladığında sokaklarda in cin top oynar, çocuk gürültülerinin yerini derin bir sessizlik alırdı.
Salı ve Perşembe akşamları Türk filmleri kuşağı da bütün mahalleliyi ekran başına toplardı. Televizyonun her evde olmadığı zamanlardı ve televizyonu, videosu olan evler en gözde evlerdi. Çocukluğumda tek kelime anlamadan o saatlerce süren Hint filmlerini büyük bir heyecanla tüm mahalle kadınları ile izlemişliğim çoktur. Tek kelime anlamasak bile filmden sonra saatlerce filmdeki olaylarla ilgili ne senaryolar uydurulurdu anlatamam.
Sinema hayatımızın bir köşesinde büyülü bir dünya gibi idi. Çok küçükken açık hava sinemasına gittiğimi hayal meyal hatırlıyorum. İzlediğimiz filmleri en ince ayrıntısına kadar mahalle çocuklarına anlatırdık.
Yaşça biraz büyüklerimiz de bizlere gittikleri filmleri anlatırlardı. O kadar ayrıntılı anlatırlardı ki filmi izlemiş kadar olurduk.
Şimdiki nesil ise her şeyi bir çırpıda harcıyor ve maalesef çok yüzeysel bakıyor her konuya. Dünyada yapılan araştırmalar özellikle gençlerin 2-3 dakikadan sonra sıkıldıklarını ve ilgilerini devam ettiremediklerini gösteriyor. Uzun soluklu takıldıkları yapımlar ise bizim çocukluğumuzdakilerle kıyas götürmeyecek derecede şiddet ve cinsellik içerikli.
Yine insanları arada bir tutan ve sarmalayan diziler var. Son dönemlerdeki Kızılcık Şerbeti ve Ömer gibi diziler bunun başında geliyor. Yalı Çapkını da çok geniş bir izleyici kitlesine sahip ama filmdeki ilişkilerin çarpıklığı bu dizinin bir türlü içime sinmesine izin vermediği için izlemiyorum.
Gönül Dağı ise ayrı bir yerde.
Böyle yazınca TV başında çok zaman geçirdiğim sanılacak ama öyle değil. Maç izlemek dışında TV karşısına çok nadir geçiyorum ve dizileri de daha çok internetten fırsat buldukça, bazen iki üç bölümü biriktirip izlemeye çalışıyorum.
Tabi konu benim ne izlediğim değil ama özellikle izlediğim iki dizideki ortak bir nokta dikkatimi çekti.
Umarım diğer dizlerde de benzer bir durum vardır.
Bizim dizi sektörü genelde gerçek hayattan uzak olur ama bu iki dizide gerçek ve gündelik hayata dokunan temalar var.
Kızılcık Şerbetinde sosyal medya fenomenlerinin ve saadet zincircilerin şaşalı hayatlar vaadi ile insanları kandırmaları, Ömer dizisinde de genç kızların nasıl tuzağa çekildiğinin ekranlara getirmesi bence çok önemli.
Sinema ve TV, toplumu dönüştürmede çok büyük bir araç ama maalesef bizde olumludan çok olumsuz tarafı daha ağır bastı bugüne kadar. Bu iki dizideki bu kadarcık şey bile ümitvar olmak için küçük de olsa bir sebep bence.
Hep karamsar takılmak iyi değil çünkü!..
Kızılcık Şerbeti’nde haftaya damga vuran cümleler ile bitireyim yazıyı. Kızının kendisi gibi yaşamayan ve düşünmeyen insanlara karşı önyargılı tavırlarını hatırlatan kızına Kıvılcım Hanım şöyle cevap veriyordu:
“O tanımadan önceydi Çimen’cim. Şimdi tanıdım gördüm ve en önemli şeyin insan olmak olduğunu anladım. İnsanların yaptığı şeyleri inançlarına ve görüşlerine göre değerlendirmemek gerekiyormuş. Bu çok yanlış bir şeymiş.”
Darısı herkesi düşman görenlere!..