Liseden tam 30 yıl önce 1993’de mezun olmuşum. Cumartesi ve Pazar günü yapılan üniversite sınav sorularını gördüğümde öğrenciler adına çok üzüldüm. 2000 öncesi benim gibi meslek lisesinden mezun bir öğrenci bugünkü sınavlara girse belki derece yapamaz ama çok iyi okullara rahatlıkla girebilir.
30 yıl öncesinin meslek lisesi matematik bilgisi ile TYT sınavında çıkan matematik sorularından rahatlıkla 10 soruyu, biraz zorlasam 15 soruyu yapabilirim.
Peki, ya şimdiki meslek lisesi öğrencileri?
Sanırım %80’i tek bir matematik sorusuna bile çözemeyecek. Meslek Liselerini geçtim, genel liselerde bile öğrencilerin ezici çoğunluğu matematik sorularına bakmadan kitapçığın o kısmını kapattı. Canı çok sıkılırsa cevap kağıdına kilim deseni çizdi.
Gerçekte bu çocuklar matematikte bu denli kötü mü yoksa zihinlerine zincir mi vurulmuş?
Cevabı çok da derinde aramaya gerek yok, hepimiz biliyoruz zaten.
Mesleğim olduğu için TYT ve AYT’de çıkan 26 tarih sorusuna baktığımda da gördüğüm tablo aslında matematikle aynı. 2000 öncesi lise gençleri bu tür soruları görse sanırım kahkaha atar ve kendileri ile dağla geçildiğini düşünürlerdi. En kötüsü bile en az 15 tanesini doğru yapar ve çoğunluk bu testlerden soru kaçırmazdı. 26 sorudan güçlü çeldiriciye sahip 2-3 soru, bilmeden yapılması güç ancak 2 soru var diyebilirsiniz. Gerisini okuduğunu anlayan ve verilenlerden çıkarımda bulunabilen her öğrenci doğru cevabı rahatlıkla bulabilirdi. Coğrafya, felsefe ve din kültürü soruları da hemen hemen aynı durumda idi.
Fen bilgisi sorularına bakmadım ama geçmiş yıllardan orada bile çok rahatlıkla yapılabilecek sorular olduğu hepimizin malumu.
Ancak, sonuçlar açıklandığında hep birlikte göreceğiz ki tablo hiç de iç açıcı olmayacak.
Bu yıl net ortalamalarında ciddi bir artış olacak ama genel başarısızlığın devam edeceği ise kesin gibi.
Çünkü, testlerden ful yapan öğrenci sayısının geçen yıllara göre kat kat fazla olma ihtimali çok yüksek.
***
Sürekli bir şeyleri yanlış yapmakta üstümüze yok. Genel ortalamayı doğru düzgün bir yönlendirme yapmadan arttırdığımızda eğitim kalitesi artmıyor, aksine başka problemler çıkıyor. Halbuki bizim bu işi liseye geçişte büyük oranda halletmiş olmamız lazımdı.
MEB’deki bir toplantıda sınav başarısının arttırılması gerektiği konusunda ısrarla telkinde bulunan bir MEB Şube müdürüne şu soruyu sorduğumda cevap sadece boş bakışlar olmuştu:
“Tamam, diyelim ki sizin dediğiniz oldu. Tüm öğrenciler üstün başarı gösterdi. O vakit bu öğrencileri nereye yerleştireceksiniz?”
Nereye yerleştireceğiz? Cevapsız bir soru…
Asıl sormamız gereken bu kadar çok genç neden üniversite kapısına yığılıyor olmalı iken biz çocuklarımıza hayal satmaya devam ediyoruz.
Aslında etkin ve yetkin kimseler kendi çocuklarına değil halkın çocuklarına hayal satıyor ve onların anne babaları da çocukları ile birlikte bu hayale ortak oluyorlar.
Gerçeklerle yüzleşip hayal dünyasından uyandıklarında ise çok geç oluyor.
İşte bu nedenle milyonlarca insanımız asgari ücrete talim ediyor figüran olarak…
Aileye çok önem veriyoruz, pek çoğumuz -muhafazakâr ya da değil- kadının birinci görevinin annelik olduğunu düşünüyor ama gerçekte kadın çalışmazsa evin asgari ihtiyaçları bile karşılanamıyor.
Ve bu şartlar altında bu insanlardan 3 çocuk sahibi olmasını istiyoruz…
Sayın Milli Eğitim Bakanımız Yusuf Tekin’e buradan seslenmek istiyorum. Lütfen ülkemizi ve gençlerini bu sarmaldan çıkaracak reformları daha fazla geciktirmeden yapalım.
Ekonomide vatandaşa acı ilacı iç demeyi biliyoruz ve vatandaş da bunu içmeyi biliyor. Öyleyse birilerinin de ülkenin bekası için eğitimde içilmesi gereken acı ilacı önümüze koyması lazım.
Yapılacaklar üç aşağı beş yukarı belli… Yeter ki onu yapacak irade olsun…