Dezenformasyon kısaca yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi; bilgiyi çarpıtma anlamına geliyor. Bir çeşit karşı propaganda olarak düşünebiliriz, gerçeğin üzerinin örtülmesi.
Aslında gerçek öyle üstü kolay kolay örtülecek bir şey değildir, gerçeğe daha çok kör kalınır. Zihinlerde örülen duvarlar sizin körlük derecenizi arttırır ya da azaltır. Bir yalanı yüzlerce kez tekrarladığınızda artık o yalan bir gerçeğe dönüşür. Propaganda da bunun sadece bir ayağı.
Propaganda denilince akla ilk gelenlerden birisi Goebbels. Propaganda muhtemelen insanlıkla yaşıt olmalı. Habil-Kabil kavgasından beri var.
Romus ve Romulus da birbirlerini öldürmüşlerdi. Tarih taht kavgaları ile dolu ve her tahta çıkan bir şekilde hareketini meşrulaştırmak zorunda ve bu da ancak propaganda ile mümkün. Modern seçimler bu işin kansız yolu. Ortada bir taht yokken bile insanlar baba malı için birbirlerini öldürebiliyor. Varın gerisini siz düşünün. Seçim kazanmak için atılan iftiraların sınırı zaten yok.
Biz olaylara değer verirken çoğu kez geriye doğru okuma yaparak veriyoruz. Dolayısı ile bir olayın önemi-önemsizliği ancak üzerinden bir süre geçtikten sonra anlaşılabiliyor. Bu bir kişi de olabilir. Hitler silik bir karakter ve önemsenmeyen bir figürden Führer’e dönüşürken küçümsendiği birçok badire atlatmıştı.
***
Zaman zaman yazdığım gibi insan bazen vakitlice ölmeyi bilmeli. Bizim oralarda insanlar sevdikleri için “Allah temiz ve vakitli ölüm nasip etsin” derler. Önceleri çok anlamazdım ama yaş ilerledikçe ve tecrübelendikçe anlıyorsun. Bir zamanlar toplumca çok saygı duyulan insanların geciken ölümleri ile düştükleri acıklı durum gerçekten çok ibret verici olabiliyor.
Ölümün vakti mi olurmuş demeyin, oluyor.
Bunun en canlı örneği Kenan Evren ve yıllardır bir türlü ölemeyen bugünlerin en namlı teröristi buna iki örnek. İkisi de vakitlice ölemedikleri için bu ülkede cenazelerine aileleri dışında kimse katılmadı ve katılmayacak.
Oradan buradan gittiğimin farkındayım. Gazze’de yaşananlar ve bizim orada yaşananlarla ilgili bilgilerimiz de maalesef dezenformasyon ve karşı propaganda çekişmesi altında bize ulaşıyor.
Kendimizce muteber gördüğümüz kanallara itibar etmeye çalışıyoruz ama bu bile olan bitenleri yeterince anlamamıza yetmiyor.
Toplumun ise zaten bu yönde çok da bir ilgisi yok; var gibi gözüküyor ama anlık ve yüzeysel bir tepkiden öte bir tepki çok az. Bu aslında doğal bir durum. İnsanlar genelde kendilerine olmadığı sürece birilerinin yaşadığı olumsuzluk ve fenalıklara yeterince duyarlılık gösteremezler. Bir de buna sürekli eşlik eden dezenformasyon olunca insanlar gözlerinin önünde bile olsa –güya daha akil- başkalarının fikirlerini onaylamayı tercih eder. Bu başkaları zaten bizim adımıza düşündükleri için hiçbir akıl süzgecinden geçirme ihtiyacı duymadan söyleneni, dikte edileni doğru kabul ederiz.
Birilerine dostluğumuz da düşmanlığımız da –içimize sinmese de- sırf bu yüzden o birilerinin keyiflerine göre değişebilir. Hele siyasette bu genelde böyledir.
Şu an Batı’da vicdanlı pek çok insan kendilerine dikte edilen kanaatler nedeniyle Gazze meselesine bizim gibi bak(a)mıyor. Tıpkı bizim Yemen’de olan bitenler konusundaki ilgisizliğimiz gibi. Gazze’de ölen çocuklar için gözyaşı dökebilirken, Yemen’de ölen çocuklar hemen hiç gündemimize girmiyor.
Bu bizim kötü insanlar olmamızdan ileri gelmiyor. Maalesef bazı konularda çaba harcamak yerine hazır fikirleri satın almamız bu tür çelişkileri hayatımızın bir parçası haline getiriyor.
Düşünmek maliyetli, aklımızı kiraya vermek ise ucuz ve çoğu kez güvenli bir yöntem.
Batı’da da bizde daha fazla olmak üzere sürüden ayrılanı kurtlar kapıyor…
Batı’ya sürekli küfür etmek de bu bağlamda bir durum. Çoğunluğun Batı’ya gitme özlemi duyduğu bir coğrafyada Batı düşmanlığının bu denli güçlü olmasının başka bir açıklaması olamaz. Batı’nın ürettiği değerleri küçümsemek çok kolay ama karşısına koyabildiklerimiz nedir diye kendimize sorduğumuzda aslında cevabı da vermiş oluyoruz.
Tanrı devletinin yaşadığı bir yerde vatandaşın devletine geçiş çok da kolay değil. Ak Partinin yükseliş hikayesini gözünüzün önüne getirirseniz ne demek istediğimi anlarsınız.
Hafta sonu bir arkadaşımın annesinin cenazesinde konuşulan konulardan birisi Ak Parti Belediyeciliğinin cenaze işlerini nasıl da kolaylaştırıp herkese örnek olduğu idi. Üstelik konuşanların çoğunluğu hayatlarında hiç Ak Partiye oy vermemiş insanlardı.
Nereden nereye?