Serin bir sonbahar gecesinde gönülleri şenlendiren tribünler ve iki takım vardı sahada. Uzun süre sonra ilk kez bir derbide iki takım seyircisinin yerini alması ise bir başka güzellikti. Başlangıç olarak Güneş'in kadro tercihi her ne kadar önce tedbir koksa da Beşiktaş kadro olarak ve tribün desteği ile bir adım önde gözüküyordu Galatasaray'dan. Kaledeki Fabri tercihinin taraftarı mutlu etmesi ise gecenin bir başka ilginç tarafı idi.
Maçtan önce Beşiktaş yönetiminin bu kadar çok güvenlik görevlisine niçin para ödediğini de gerçekten merak ediyorum. Biletini aldığı yerden insanlar maçı merdiven boşlukları ve korkulukları dolduranlar yüzünden izleyemeyecekse bu kadar işe yaramaza ne gerek var?
Maça Kartal hızlı başlasa da kornerden yenilen gol maçın tüm egemenliğini Cimboma verdi. Sneijder takımını orkestra şefi gibi yönetirken, Beşiktaş sadece İnler ve Queresma'nin ayaklarına bakıyordu. Oğuzhan yokları oynarken, çok mücadele ediyor diye sürekli pompalanan Olcay ise sadece rakiplerini seyrediyordu. Galatasaray'ın her kornerinin tehlikeli olması ise bir başka garebetti Beşiktaş adına.
Fabri Sneijder'in mutlak golünü kurtardıktan iki dakika sonra Bruma'nın golü ise müthiş bir gafletti. Tüm takımın Bruma'yı sadece seyretmesi ise tam bir trajedi idi. Galatasaraylılar günlerdir en güvendikleri ismin Güneş olduğunu dillendirirken ilk yarı gerçekten haklı çıkmaları, Güneş'in tecrübesine hiç ama hiç yakışmadı.
Maçın ilginç enstantanelerinden biri de Galatasaraylı oyuncuların Beşiktaş'ı ve tribünleri sinirlendirmek adına yaptıkları tüm hareketlere inanılmaz bir hoşgörü göstermesiydi. Bu maçın ilk yarısı maalesef bazı oyuncular için Oğuzhan, Olcay, Cenk fazla geldi. Kimse iyi değildi ama bu üçlü tam bir hayal kırıklığıydı. Beşiktaş ikinci yarı oyunu döndürebilir mi? Açıkçası çok zor ve bir mucize gerekli.
Talisca oyuna heyecan getirirken tabii ki neden ilk yarı oynamadı diye hayıflanmamak elde değildi. Beşiktaş oyuna bir türlü ortak olacak golü bulamayınca oyundan düşmeye başladı. Bunu da Sneijder ustalıkla değerlendirirken Kartal buna önlem alamadı. Atiba'nın ofansif olarak sıfır katkıda bulunması ise bir başka problemdi. Zor bulunan pozisyonlarda ise kötü vuruş tercihleri maçın dönmesine izin vermedi.
Maç Muslera'nın ellerinde eriyor derken Marcelo'nun golü Beşiktaş'ı ve tribünleri tekrar oyuna taşıdı. Cenk'in golü mucizeyi getirecek mi? Son dakikalar inanılmaz bir heyecan içinde geçerken Galatasaray'da ayakta kalan tek adam Muslera idi. Uzatmada Queresma'nın kaçırdıkları ise klasina ve tecrübesine hiç ama hiç yakışmadı ve mucizeyi engelledi. Galatasaray belki de maç öncesi razı olacağı bir skorla gecenin karlısı çıktı.